ASIRLIK HATIRALAR

Enver Seyhan

31-03-2024 09:32

ASIRLIK HATIRALAR

Dilimizde deyim gibi de kullanılan bir sözcük var: "Mimlemek veya mimlenmek!"

Osmanlı'da çok eski tahrirlerde de görülen "mimleme" hadisesi 2. Mahmut'un Yeniçeri ocağını kaldırdıktan sonra giriştiği Nüfus sayımında katiplerin kullandığı "askerliğe elverişli ve gücü kuvveti yerinde" manasında bir işarettir. Katipler bu işareti kendi kafalarına göre koymadılar elbette. Devletin kararı ve iradesi çerçevesinde "mim işareti" sayımlarda veya nüfus yoklamalarında katiplerce gizlice "matluba muvafık" anlamında konuldu. Nüfus sayımı ilk defa İstanbul'da 1829 yılında gündeme gelmişti ve daha önce İstanbul'da veya Osmanlı'da herhangi bir şârde nüfus sayımı yapılmamıştı. Burada gaye açıktı: "Asker potansiyeli ve cizye mükelleflerinin tespiti." Cizye vergisinin mükellefi gayrimüslim ahaliydi  ve onlar askerlikten muaftılar. İstanbul'da ikamet edenler de askere alınmazdılar.

1830 -1831 senesinde  (Hicri Takvime göre 1246) Osmanlı'da ilk nüfus sayımı gündeme alındı ve sayım için ilmiye sınıfından 80 kadar sayım memuru seçildi. Gaye halkın tepkisini çekmemekti. Tebaa ile bizzat görüşülecek ve yaşı boyu bosu sakalı bıyığı rengi deftere kaydedilecekti. Sayımın meram-ı aslının saklı kalması önemliydi. Temel amacın askeri sayım olmasından dolayı 14 - 40 yaşları arasındaki kişiler mim işareti konulmak suretiyle şifreleniyordu.

Yeniçeri ocağı Osmanlı'nın kuruluşundan beri Tımar sistemi içerisinde kendine has idari ve askeri bir yapıya bağlıydı. 1826 yılında bu yapı tamamen ortadan kaldırıldı. Böylece halk tabakasından "mimlenmiş" kişiler askere alınmaya başlandı. Zamanla her yurttaş askerlik yapmakla mükellef oldu.

Takip ettiğim birkaç makale içinden birisinde diyor ki: "Medrese hocaları, talebeler, seyyid, pir ve emir oğullarının yazılıp yazılmadığı kapalı." Yani araştırmacı nüfus sayımına girip girmediklerini bu cümle çerçevesinde ele alarak kat'i bir kelam etmemiş oluyor. Ancak, bu kişiler eskiden beri sayımlarda olsalar da "muafiyet" taşıyorlardı! "Gümüşlü idiler!" Bir taraftan da mevzu hemen iki cümleyle vuzuha kavuşacak cinsten değildir. Burada bırakayım.

Bütün bu meseleler On Dokuzuncu yüzyıl içinde gelişti, oluştu, neticelendi. Osmanlı bu asırda siyasi ve askeri cephelerde savaşlar verdi. İsraf ve masraf savaşı da başka bir cephedir! Genelde savaşlar toprak kaybına neden oldu. Borçlanma mecburiyet halini aldı. Halk maddi ve manevi olarak çöküş yaşamaya başladı. Halkın durumunun ayırdına varan, bilen eden, dikkate alan olmadı. Zira o devirde kim anlar insan ruhundan huyundan suyundan; bugünkü bilim dilinin adıyla insan psikolojisinden!..

Âyanlık düzeninin son bulmasıyla ve Tanzimat Fermanı'nın okunmasıyla birlikte halk biraz olsun rahatladı. Özgür hissetti kendini diyesim var. Nihayet Osmanlı üç kıtada koskoca bir imparatorluk. Bünyesinde yetmiş iki buçuk millet barınıyor. Sorunların bir fermanla derhal son bulması düşünülemez. Zaman gerekir, icraat gerekir, barış gerekir; ayrıca maddi manevi zenginlik gerekir. Elinde imkan olmayan, kendini güvende hissetmeyen halk, nasıl olur da gönül rahatlığı içinde işini gücünü üretime verebilir? Bütün olumsuz şartlara rağmen millet atadan öğrendiği teknikle, yol yordamla, alet edevatla ekip biçmeye devam etti, yaşamak içün uğraş verdi, yoklukla fakirlikle mücadele etti.

Osmanlı toplumu tarım toplumuydu. Gelişen sanayiden payını alamadı. Pamuk üretimi ile ihracata büyük ölçüde fayda sağladı. Avrupa'da fabrikada ip haline gelen pamuk, ülkemize mamül olarak geri döndü. Tütün de başka bir gelir kaynağıydı. Bugün bu iki sanayi ürünü eski ihtişamından çok uzak!

Uzunca bu girizgahı niçin yaptım?

Facebook eski yıllarda olup biteni derleyip toplayıp her sabah masaya koyuyor ya. Bugün de koydu. Sahurdan sonra not defterlerimi kurcaladım karıştırdım. Hayat esasında hatıralardan yaşananlardan geçmişten ibarettir. Yarın var mıdır yok mudur; meçhuldür. Kimse yarının ne vereceğini ne alacağını ne götüreceğini ne getireceğini bilemez. Arzunun hududu yoktur, umudun ufku yoktur, yaşama azmi sonsuzdur...

1831 yılından itibaren Anadolu insanı mimlendiği üzere asker ocağına alınmaya başladı. Okuduğum nüfus defterinde bazan kırmızı kalemle bazan kişinin adından sonra hemen "asakir-i mansuriyeden" ibaresini düşmüşler. Böylece ülkemizde ilerleyen zaman diliminde yavaş yavaş her erkek yurttaş askerlik vazifesi için kışlanın yolunu tuttu.

Hikayeye geleyim:

Fahri Ceylan ağabey diyor ki:

"Enver; Dedem Kel Hasan, Cüce Osman ve Kadir Ağa ile birlikte askerlik yapmışlar. Sanırım Filistin ve Kafkas cephelerinde savaşlara katılmışlar. Babamdan, Bilal dayımdan ve deden Emin emmimden öyküler dinlemiştim. Dedem Kars'ta esir düşüyor. Tiflis'te Ermenilerden işkence görüyor. Çoğu zaman kiliselerin bodrumlarında dizlerine kadar soğuk su içinde ayakta durdururlarmış, uyumasınlar diye. Nöbetçiler acıyıp da esirlerin birbirlerine payanda olmasına göz yumarlarmış. Dedem Rus Çar'ının himayesinde Moskova yakınlarında dört yıl kalmış. Sonra bir sohbet esnasında soruyorlar, burda kal diye ısrar ediyorlar ama dedem "izin verirseniz memleketime dönmek istiyorum" diyor. Dedemi Tuna nehrinin Bulgaristan tarafında bırakmışlar. Kah at sırtında kah yaya olarak dört buçuk ayda köye ayak basar.

Babam bu olaydan sonra doğar; 1916

yılında takriben. Babam eğer doğru ise 1919 doğumlu. Ama bazen dediğine göre 1915 ya da 1917 de olabilirmiş. Sarı Recep emmim ve Emin emmim aynı anda askere alınmışlar. Babam da 1938 yılında askere alınmış; emmim terhis edilmiş zira dedem yatalak olduğu için. İkinci Cihan harbi esnasında Trabzon'daymış  babam. 1946'da terhis olup köyde yaşamayı tercih etmiş. Polis teşkilatının kurulduğu yıllar, kal demişler ama ailevi sebeplerden dolayı kalmamış, dahası var fakat yazıya dökmek sabır ve maharet gerektiriyor. Sana kolay gelsin."

Lakin bu son paragrafta babası Mehmet emminin askerlik süresi şaştı. En fazla dört yıl süreyle askerlik yapıldığını biliyorum 2'nci Dünya Harbi döneminde. Dedem Emin Çavuş lise terk bir insan. Babası davarın başına çoban yaptığı için 15 yaş küçük yazdırmış nüfusa. Sarı Recep emminin eğitim gördüğünü ve bir süre eğitmenlik yaptığını duydum. Mehmet emminin eğitim durumunu da bilmek isterim.

Sevgili ağabeyim Fahri Ceylan'ın meseleyi vuzuha kavuşturacağına inanıyoru

Advert
DİĞER YAZILARI TARİHİN DİLİNDEN 01-01-1970 02:00 HEBİÇLER (Hebişler) 01-01-1970 02:00 AKLIM YORULUYOR.. 01-01-1970 02:00 ALPASLAN KÖYÜ 01-01-1970 02:00 BOLADAN KÖYÜ SÜLALE İSİMLERİ 01-01-1970 02:00 (Rum eşkiyalar ve vahim olaylar) 01-01-1970 02:00 SENE 1983 01-01-1970 02:00 KULACANOĞULLARI 01-01-1970 02:00 ”HEY KALABALIKLAR DURUN BİRAZ DURUN” 01-01-1970 02:00 TARİHE DERKENAR 01-01-1970 02:00 YADIMA DÜŞER BAZI BAZI.. 01-01-1970 02:00 EYALET-İ RÛM (15 ve 16’ncı Asır) Sonusa, Erek, Karakuş ve Karayaka bölgeleri 01-01-1970 02:00 EYALET-İ RÛM (15 ve 16’ncı Asır) Sonusa, Erek, Karakuş ve Karayaka bölgeleri 01-01-1970 02:00 GELDİ TEKRAR ANLATTI… (Eski Yazılar) 01-01-1970 02:00 GUŞEYH Kuşuf 01-01-1970 02:00 2000 YILINDA DÜNYA NASIL OLACAK?.. 01-01-1970 02:00 HAYAT TABİAT VE BİR USTA 01-01-1970 02:00 ESKİ YAZILAR 01-01-1970 02:00 KIZDIRDILAR DEMEK Kİ… 01-01-1970 02:00 NE DEMEM GEREKİR 01-01-1970 02:00 GEYDOĞAN KÖYÜ Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 DERELİ KÖYÜ (Kasımoğlu Sülalesi) 01-01-1970 02:00 KAÇ YIL GEÇTİ ARADAN! 01-01-1970 02:00 ILICA KIRKHARMAN SERNİÇ Gel suyunu Kavaloluğu'ndan iç! 01-01-1970 02:00 KALEKALE KÖYÜ 01-01-1970 02:00 TARİHİ SUNA ŞEHRİ 01-01-1970 02:00 DECCAL (B) 01-01-1970 02:00 KIŞLAK-I ANDIRAN 01-01-1970 02:00 Unsur Aha Bu Börk… 01-01-1970 02:00 “ELA GÖZLÜM BEN BU ELDEN GİDERSEM” 01-01-1970 02:00 Şimdilik bu kadar yeter.. 01-01-1970 02:00 TANIMADIĞIM İNSANLAR 01-01-1970 02:00 HATIRALAR Hayali cihan değer!.. 01-01-1970 02:00 SELE SEPET TOP KANDİL 01-01-1970 02:00 KUH-İ KARAKUŞ 01-01-1970 02:00 TAZE EKMEK Bayat Ekmek 01-01-1970 02:00 Sana Kızıyorum Öğretmenim! 01-01-1970 02:00 İKİ YÜZ SENE ÖNCE YEMİŞEN BÜKÜ KÖYÜ (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 Enver Seyhan – Kadıköy 01-01-1970 02:00 Gücük ayı 1439 ( Enver Seyhan ) 01-01-1970 02:00 KIŞLAK KORAMU Karye-i Koramu 01-01-1970 02:00 HATIRALAR GELİP DİKİLİYOR BAŞIMA (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 SONUSA (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 PLAN PROĞRAM ARKA PLÂN (Dünya görüldüğü gibi değil asla!) 01-01-1970 02:00 Köy Minibüsü 01-01-1970 02:00 Bu Vatan Kimin? (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 HASBİHAL (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 KONUŞALIM MI ( ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 ANTİK ERBAA’DA BAKIR İSTİHSALİ (Sonusa Yöresinde İlk Tunç Devri) 01-01-1970 02:00 Yedi bin yıl önce Sonusa – Erbaa yöresinde insan yaşamı vardı…( ENVER SEYHAN ) 01-01-1970 02:00 OLUKLU MUKAVVA ADI MACERA, NAMI DOLAR 01-01-1970 02:00 MANİ Manici (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 NASIL ANLATILIR (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 RADYO (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 SOKU TAŞI (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 HER CANIN HİKAYESİ BAŞKA.. Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 ŞAKA GİBİ HEMİ… (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 PARA : VAY SOYKA! (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 RECEP AĞA İLE SOHBET (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DERDİ Kİ: Cahil Cesur Olur! (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 TAŞOVA KÖYLERİNDE YER ADLARI 01-01-1970 02:00 PONTUS MESELESİNE DAİR (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 ÖMÜR KISA (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 “Eşşek ağmasa taş gurbete gitmez.” (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 TAŞOVA, NAHİYE ve KASABALAR ile KÖYLERİN TARİHÇESİ (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 TELAŞ TALAŞ (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 GARİP BİR YAZI (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DAR AYAKKABI (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 SEPETLİ KÖYÜ 1574 (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DÜNYA DÖNÜYOR Olan insanlığa oluyor (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DESTEK ÇAYI VADİSİ (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 BİR ZAMAN SİZİN KÖY 01-01-1970 02:00 HAYAT BİR HİKAYEDİR 01-01-1970 02:00 GÜRSU KÖYÜ ve KIYMETLİ HATIRALAR 01-01-1970 02:00 TAŞABAD 1840 01-01-1970 02:00 AMASYA DEDİM DE ATABEY SÜLALESİ 01-01-1970 02:00 SEPETLÜ ÇİFTLİĞİ - HADDADİ ÇİFTLİĞİ - SÜLEYMAN AĞA 01-01-1970 02:00 ANILARLA ADIM ADIM Oba Köyü 01-01-1970 02:00 GEÇMİŞE DAİR YENİDEN 01-01-1970 02:00 YERKOZLU KÖYÜ 01-01-1970 02:00 YEŞİLYURT (Sepetlioba) KÖYÜNDE ÖĞRETMENLİK YAPAN ŞAHISLAR 01-01-1970 02:00 MEMLEKETTE KARA ÇORBA YİYEMEDİM Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 SAKIN APRUL'UN 5'İNDEN 01-01-1970 02:00 İnsanlar ve Bayramlar 01-01-1970 02:00 “Yol özgürlüktür!” 01-01-1970 02:00 HATIRA DEFTERİ 01-01-1970 02:00 TÜRKLERE DAİR Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 YAŞAM - GEÇİM 01-01-1970 02:00 20 Ekim 1935 Genel Nüfus Sayımı ve Amasya 01-01-1970 02:00 AMASYA GÜNLERİ'nden İlk Gün İzlenimlerim 01-01-1970 02:00 "Ustada Kalırsa Bu Öksüz Yapı" 01-01-1970 02:00 Sayım -Tahrir Defterlerine Göre Bölgemizde Nahiyeler ve Köyler 01-01-1970 02:00 Her Hikaye Biraz Yarımdır Umarım bu hikaye yarım kalmaz 01-01-1970 02:00 ZİĞDİ – KARAYAKA NAHİYESİ KÖYLER VE HANE SAYILARI Sene: 1838 ve 1840 01-01-1970 02:00 GEÇMİŞTEN, GELECEĞE ERBAA ve TAŞOVA.. Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 KARYE-İ SEYYİDLÜ 01-01-1970 02:00 TAŞÂBAD Nahiyesi Nüfus Defteri Kayıtları: 01-01-1970 02:00 GELENEKLER ve KÖYLER 01-01-1970 02:00 AKILDA KALANLAR VE YAŞAM HİKAYELERİNDEN KESİTLER 01-01-1970 02:00 YEŞİL DOMATES: KAVATA 01-01-1970 02:00 1838 Yılı TAŞÂBAD Nahiyesi Nüfus Defteri Kayıtları 01-01-1970 02:00 Mehmet Akif'in Annesi 01-01-1970 02:00 TAŞOVA TARİHİ Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 TOKAT'TAN GİTMEK Mİ GEREK? 01-01-1970 02:00 Taş Medeniyettir! 01-01-1970 02:00 AMASYA’DA “BİR İNCİ”: 63 KÖYÜ İLE TAŞOVA 01-01-1970 02:00 Boraboy Gölü Normal Bir Göl Değildir... 01-01-1970 02:00 AMASYA’NIN “ALPASLAN” İLÇESİ 01-01-1970 02:00 BİLEYİ TAŞI 01-01-1970 02:00 TAŞOVA İLE İLGİLİ NOTLARIMDAN BAKİYE -HÜLASA- 01-01-1970 02:00 Kıtlık Kapıyı Çalmadan… 01-01-1970 02:00 BOŞLUĞA BAKAN PENCERELER... 01-01-1970 02:00 BALDIRAN YENİ BİR “TABİAT PARKI”MIZ OLABİLİR… 01-01-1970 02:00 SONİSA KAZASI TARİHİ-3 01-01-1970 02:00