Her ne kadar eleştirsek de insani öğeler taşıdığı için kabullendik Anneler ve Babalar gününü. Bizim kültürümüz anne ve babaya olan hakkın ödenemeyeceğini öğrettiği için bu türlü günleri biz batının ticari oyunları olarak değerlendiririz ama yine de o gün üzerimize düşeni yaparız.
Yaşınız ne olursa olsun ömrünüz oldukça yokluğu içinize çöken hüzünlerden en acısı sanıyoruz varlığını her zaman hissettiğimiz baba özlemi olsa gerektir. Erken yaşta kaybedilen babaya karşı hissedilen en kuvvetli duygu dinmeyen bir özlem duygusudur.
Bir geçmiş zaman, bir mazi, bir hatıra şairi Ziya Osman Saba’nın dizeleri böyle bir özlemi anlatır.
* * *
Daha çok anlıyorum kıymetini
Her akşam bu odada buluşmamızın
Farkında olmaksızın o kadar mesut
Dereden tepeden konuşmamızın
* * *
Şair Can Yücel’in “Hayatta ben en çok babamı sevdim” dediğine benzer bizde en çok babamızı sevdik ama ona olan sevgimizi gösteremediğimizi anladık bu yaşa gelince…
Onu kaybettiğimizde anlamıştık baba sevgisinin ne olduğunu ve de baba olunca anladık baba yüreğinin ne demeye geldiğini. Kızlar içinde şöyle derler. Onlar da el ocağına gidince anlıyorlar baba ocağının kadrini, kendi ocaklarının, baba kucağının ne olduğunu…
Bizim geleneğimiz, kültürümüz çocukları büyükler yanında kucağa alıp koklaya koklaya sevmesini kınadığı için bizim kuşağın çocukları babalarını doya doya sevememiştir.
Yaşarken pek farkında olamadığımız, değerini bilemediğimiz babamızı kaybettikten sonra o kadar özlüyoruz ki… Evet kaybettiğimiz babalarımız ünlü bir siyasetçi, ünlü bir iş adamı değildi sıradan bir insandı ama bizler için bu dünyada yaşamış olan en harika insanlardan biriydi. Herkesin babası evinin direği, ailenin reisi ve hayatlarının sigortasıydı.
Küçük yaşlarda her şeyi bildiğini sandığımız, orta yaşlarda babam da bir şey bilmiyormuş dediğimiz yaşlılıkta keşke yanımda olsa diye ah çekip desteğini aradığımız varlıkları hayattayken layıkıyla takdir edilmeyen gönül sarayımızın tahtsız sultanlarıydı babalarımız…
Gelenekçi bir aileden gelen babam ileri görüşlüydü. Geleneksel değerlere saygılı, Cumhuriyet değerlerine bağlı olmayı öğretti bize. Eğitim en önde gelen idealdi onun için. Halk arasında zorluğu ifade için söylenir “Ceketimi satar sizi okuturum” bizleri okutmak için ceketini satmadı babam ama çok fedakârlıklara katlandı. Bugün okuyup bir iş sahibi olmamızı babamıza borçluyuzdur.
Babaların kendine has kokuları vardı. Bir şairimiz şöyle diyor:
* * *
Babalar paltolardır, gri, yeşil, lacivert
Her pederin pederi kendi yüreğine dert.
* * *
Öyledir babalar paltolarıyla hatırlanır. Çünkü çocuk babaya koştuğunda paltosunun içine saklanır. Kimi tütün kokar kimi yün. Yazarımız benim babam hastane kokardı diyor.
“Babam ve Oğlum “ filmini seyrederken çeşmeleri koy vermiştim. Bu ağlayışın altında kendi babamızın vefatını hatırlayıp, akıtılan yaşların babaya duyulan hasretin gözyaşları olduğunu anladım. Şunu anladım ki babalar gözyaşı dökmeye değer insanlardır.
Bu filmi bütün babaların izlemelerini isterim. Babam ve Oğlumu seyredenler eğer babanız hayattaysa yaşıyorsa hiç durmayın yarın çok geç olabilir, yüreğinizde pişmanlık duymak istemiyorsanız bırakın “Babalar gününü” içinizi gözyaşlarınızla yıkayarak dökün ve koşun babanıza sarılın ona. Onun emek kokan ellerini öpün doya doya koklayın.
Sevgili annelerimiz bu yazdıklarımıza gönül koymasınlar. Onlar şefkat yuvalarıdır anlayacaklardır bizi. Ayrıca edebiyat daha çok annelerimizi yazmış. Annelerin kadri bilinmiş, ana adını daha çok yazmış söylemişiz;
Anadolu, Anavatan, Anayasa, Anayol, Ana haber demişiz babaları ihmal etmişiz.
Babanıza ister babacığım deyin, ister babişkom deyin ona hangi adla seslenirseniz seslenin ama sevginizi göstermek için özel günlerin gelmesini beklemeyin. Çünkü onların bizlerin üzerinde hakları çoktur. Onlar bizim için çok değerlidirler. Neslimizin mayasını şekillendiren babalarımıza muhabbet ve hürmeti eksik etmeyelim.
Babası hayatta olanların babalar günü kutlu olsun. Olmayanlara rahmet olsun.
21.06.2012