Bir Şehri Sevmek

Naci Özkan

26-10-2019 14:50

Bir şehri sevmek için illa orada doğmuş, büyümüş olmak gerekmez. Sonradan gelip yerleşmiş olanlar da o şehri sevebilir.

Şehri sevmek onu güzelleştirmek demektir. Rant uğruna her şeyi satan, her evraka imza atanları adam hizasına koymamak lazımdır.

Çünkü şehir alelâde değildir.
Yani bir takım bulvarlar, cadde kenarında apartmanlar, apartman altlarında dükkanlar, alış veriş merkezleri, arabalarla tıkış tıkış olmuş sokaklar, gazdan zehirlenip felç olmuş ağaçlar, bir takım uyduruk parklar, sun’i çağlayanlar yamık yumuk çay bahçeleri, masalarda plastik şekerlikler, oturulacak sandalyeler plastik, çay tabakları plastik, her yan naylon kokuyor, her yan sonradan olma, görgüsüzlük kokuyor, vesaire vesaire. Şehir bu değildir. Mesela ahşapla kaplanmış bir eski pastaneye giriyorsunuz ve tarçın kokuları arasında su muhallebisi yiyorsunuz. Budur.

Hafif esen yelde bir yanı beyaza yakın, öte yanı kurşunî yeşil ufarak yapraklar dans etsin, beyaza yakın gövde sizi cezbetsin. “Allah Allah” diye şaşırın. “Bu ağacı buraya kim dikmiş”. Şaşırmakla kalmayın gidip ağacın beyaz, pürüzsüz gövdesini okşayın, garip unutulmaz bir koku duyun. O gece yattığınızda bu koku aniden gelip sizi sarıp sarmalasın.

Kırda yaşanır bu, ama şehirde yaşanırsa bir ayrıcalıktır.

Diyelim şehir parkına girdiniz. Ve her parkta olduğu gibi orada da bir büyük havuz var. İnsanlar genellikle havuzun ortasında bir büyük fıskiye görmeye alışmıştır. Burada bir fevkaladelik yok.
Şöyle olabilir: Dikdörtgen havuzu su altından ince borular çepeçevre dolaşabilir. Bu borulardan eşit aralıklarla yukarıya su püskürtülebilir. Her püsküren suyun üzerinde bir kelebek kanat çırpabilir. Tıpkı eskiden kullanılan bazı havuz fıskiyeleri üzerinde bir aşağı bir yukarı çıkıp inen ping-ponk topu gibi. İşte bu görülecek bir güzelliktir.

İnsan bir şehri niçin sever? Çünkü şehrin sokağı, camiisi kilisesi , dükkanı, caddesi, pazarı, hastanesi, pastanesi bir yana onun insanlarındaki mutmain bakış, tebessüm ve terbiye bizi etkiler. Yaklaştıkça bir selamın taşıdığı sevgi boyutunu yakalarız. Gel geç bir ilişki değildir size gösterilen. Menfaat uğruna yedirilen bir yemek, ı

Elmanın bir yanağı kırmızı öte yanağı sarı. Ve yine bir koku yakamıza yapışır. (Mesela Amasya’nın kırmızı elması ) kırmızı elmayı Isıra ısıra yersiniz elmayı. Kütür kütür. Ömür boyu nereye giderseniz gidin bu elma sizi takip eder. Kokusu zihninize sinmiştir, elmanın değil şehrin kokusu. Bir tesbih, o şehre ait bir kundura, bir kuşak, bir kahve tavası, bir mendil kenarı gül nakışlı, bir düğün, bir sünnet, bir cenaze. (Nerde AVM nerde?) Hastalığınızda sizin için seferber olan komşular. Bir gün değil, beş gün değil, evinize taşınan yemekler, mevyeler. Camiler, teravihler, piknikler, ziyaret mahalleri, cenazeler, mezarlıklar. Hemen evinizin karşısındaki ahşap mescit. Mescidin yanında hâlâ lülesinden buz gibi su akan çeşme. Bir koca çınar, çınarın gölgesinde bir ufak hazire. Hazirede fî tarihinde bu mescitte şeyhlik yapmış tarikat ulularının mezar taşları.

Diyelim bütün bunların hiçbiri yok. Her sabah gelip pencereye konan. Kesik kesik öten bir garip kuş da mı yok?Yok!Öyleyse siz bir an once o şehri terkedin.

Bazende şehri sevdiğini göstermek için Petite France’de Strasbourg’ta , Paris Şanzelize’de Amsterdam’da , İstanbul’da sevdiğine sarılmaktır sevmek…

Tüm dostlarıma Strasbourg’tan selam ve sevgiler …

Naci Özkan

Advert
DİĞER YAZILARI “Her nefis ölümü tadacaktır” 01-01-1970 02:00 Yitirdiğimiz Değerlerimiz, “Komşuluk” 01-01-1970 02:00 TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ 01-01-1970 02:00 DAYAKLI EĞİTİM MODELİ 01-01-1970 02:00 MİZANDA BELLİ OLACAK 01-01-1970 02:00 Ömürdediğin 01-01-1970 02:00 ÖMÜR DEDİĞİN… ( NACİ ÖZKAN) 01-01-1970 02:00 ❗ Dünyamız bir fay hattı ile yırtılıyor. 01-01-1970 02:00 ÇİFTÇİYE ACİL MAZOT DESTEĞİ VERMELİYİZ 01-01-1970 02:00 HAYDİ GÜLÜMSE... 01-01-1970 02:00 BAYRAM SEVİNÇTİR…. 01-01-1970 02:00 SAMİMİYET İSTİYORUM ARTIK 01-01-1970 02:00 İçine Karanlık Düşerse!.. 01-01-1970 02:00 RÜŞVET ALIP VERME (Ramazan Sohbetleri 4) 01-01-1970 02:00 TEVAZU GÖSTERMEK (Ramazan Sohbetleri 3) 01-01-1970 02:00 GÜNAHTAN KAÇINMAK (Ramazan Sohbetleri 2) 01-01-1970 02:00 HAK DOSTLARI (Ramazan Sohbetleri-1) 01-01-1970 02:00 ZERAFET 01-01-1970 02:00 YAĞMUR YAĞSIN SEN GÜLÜMSE BANA 01-01-1970 02:00 Boğaziçi Erdoğan için neden önemli? 01-01-1970 02:00 ZÜBÜKLER 01-01-1970 02:00 Bugün hava memleket gibi kokuyor burnuma … 01-01-1970 02:00 ÇOCUKLUĞUN ÖĞRETİSİ 01-01-1970 02:00 BİR ANNENİN ARDINDAN 01-01-1970 02:00 İzin Vermeyeceğiz 01-01-1970 02:00 TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE 01-01-1970 02:00 Küçük Bir Dünya Kur Kendine... 01-01-1970 02:00 DAĞLIK KARABAĞ ve PKK 01-01-1970 02:00 HAYAT ZORDUR BE DOSTUM 01-01-1970 02:00 TÜRKİYE’DEKİ İLAÇ ŞİRKETLERİNİN AMACI NE? 01-01-1970 02:00 KARABAĞ NEDEN ÖNEMLİ? 01-01-1970 02:00 ŞEYTAN MI? ŞIH MI? 01-01-1970 02:00 Vay Be! Adam Yazmış 01-01-1970 02:00 Tarabya’daki Ev 01-01-1970 02:00 KIZILDAN MAVİYE 01-01-1970 02:00 HAYATIN GERÇEĞİ... 01-01-1970 02:00 YAZMAK BİR TUTKUDUR 01-01-1970 02:00 EVİMİZDE BURUK BİR BAYRAM 01-01-1970 02:00 ÖZGÜRLÜK TAZE BİR BAHARMIŞ 01-01-1970 02:00 TOPLUMSAL DEĞİŞİM 01-01-1970 02:00 FIRSATÇILIK… 01-01-1970 02:00 Farklı bir açıdan: CORANA VİRÜS 01-01-1970 02:00 Sonsuz Aşk: Hayat Sonsuz Zannedilen Bir Klişe… 01-01-1970 02:00 Enfes Bir Hikaye:BANA NE’CİLİK! 01-01-1970 02:00 İNSAN ve BİR NEFES MUTLULUK… 01-01-1970 02:00 'Nasip ve Nasipsizlik üzerine iki hikaye' NASİP… 01-01-1970 02:00 KÖYLÜ DE OLAMADIK ŞEHİRLİ DE !.. 01-01-1970 02:00 KİME KALMIŞ BU DÜNYA ? 01-01-1970 02:00 HAYATI GÜZELLEŞTİRMEK ELİNİZDE 01-01-1970 02:00 ANGUT KUŞU 01-01-1970 02:00 IŞIĞA DOĞRU YÜRÜ 01-01-1970 02:00 Yenikapı'da Amasya Rüzgarı 01-01-1970 02:00 İyilik 01-01-1970 02:00 Amasyalı Olmak 01-01-1970 02:00 Taşova’da Bir Köy ... 01-01-1970 02:00