Okuyucularımızla önce bir metanet ve iman örneğini paylaşmak istiyorum.
‘Wimbledon Tenis Turnuvasının ilk siyahi şampiyonu Arthur Ashe, kan naklinden kaptığı hastalıktan dolayı ölüm döşeğindeyken, hayranlarından biri, ‘Allah böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti’ diye sorar. Arthur Ashe’nin cevabı şu olur:
‘Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenisi öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50 si Wimbledon’a kadar gelir, 4’ü yarı finale, 2’si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tuttuğum zaman Allah’a ‘Neden ben’ diye sormadım. Şimdi sancı çekerken, Rabbime hangi yüzle ‘Neden ben’ diyebilirim.
Bir gayrı müslümin müslümana has olan bu cevabın hayranlığı ve şaşkınlığı içindeyken önümdeki gazete haberiyle irkildim. Bir tarikat şeyhinin 12 yaşındaki bir kız çocuğunu hem de 20 yıllık müridinin kızını taciz etme rezaletinin medyaya yansıması ve aynı tarikat şeyhinin bakanlarla, belediye başkanlarıyla vermiş olduğu resimlerde onur konuğu muamelesi görmesi ve yine aynı tarikat liderinin hepimize tanıdık gelen basına yansıyan ‘Devlete sızalım, devletin kontrol mekanizmalarında olalım’ sözleri siyasetin tarikatları oy artırmak, algı yaratmak, Allah sevgisiyle dolu görünmek için dini siyasete alet etme alışkanlığının hala devam ettiğini ve de 15 Temmuz olayından hiç ders alınmadığını gösteriyor.
Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver beyi duymuşsunuzdur. 1962 yıllarında Amasya’yı ziyaretinde Amasya da son devir ulemasından şair ve insan-ı kamil Ahmet Emri Yetkin ve yine bir başka Amasya abidelerinden canlı tarih ve müze müdürü bilgi ve fazilet goncası Muammer Ülker beyle olan dostluklarını ve Amasya’yı anlattığı ‘Amasya defteri’ notlarının yazarı Süheyl Ünver’in bir kültür tarifi vardır;’Hangi konunun hangi kitapta olduğunu bilmektir kültür’ diyor Sn Ünver.
Dünyanın cahile ikbali yani onu makam ve rütbe sahibi yapması ile ilgili konuda El- Maverdi’nin yazmış olduğu ve çok çeşitli zengin bir düşünce ve manalar hazinesi olan ‘Maddi ve Manevi Yüce Hedefler’ kitabında bu rezaleti açıklayan cümleleri bir kez daha okudum.
‘Bilgisiz kimse yükselmiş olabilir, akıllı ve bilgili kimse ise behemahal yükselecektir. Cahil kimseyi makam rütbe sahibi olması sevindirmesin, zira cahillik ve bilgisizlik onu tez zamanda bu nimetten ayırarak onu layık olduğu yere fırlatıp atacaktır. Hem de nasıl mı? Kusurları insanların gözlerinde büyüyen bir ayıp halinde görünerek.
Ey fazilet sahipleri, malumunuz olsun ki akıllı ve bilgili kimselerin faziletlerinin yayıldığı nispette cahil kimselerin de rezillikleri yayılır da içinde bulunduğu asırda rezil ve kepaze olduğu gibi kendinden sonra geleceklere de macerası destan, hal ve hareketleri darb-ı mesel olur.’
Diyanet İşleri eski başkanı Ali Bardakoğlu görevi sırasında ‘Tarikatlar, din üzerinden din ticareti yapan, din üzerinden kazanan ve dünya ya yatıran bir ekonomik geliri, siyasi manevraları önemseyen, dünyevileşmenin tam göbeğinde bir oluşuma dönüşmüştür tarzında tarikatları eleştirirken zamanımızda bu konuda diyanetten hiç ses çıkmamaktadır.
Samiha Ayverdi’nin ‘İslam en rasyonel çizgileri havi bir ‘ hazır nizamname’ dir. Lakin biz onu bilmiyor, bilmediğimiz için de faydalanamıyorsak, kabahat, o ilahi kanunun değil, ters ve eksik tatbikçisi olan biz cahillerindir.
Pakistan’ın büyük mütefekkiri İkbal: ‘Kabahat İslamiyet de değil, bizim müslümanlığımızdadır’ sözleri şeyh bozuntusunun faturasının islama değil kendisine ait olduğunun geçmişte yapılan bir açıklamasıdır.
İslam kültürünün ‘Göz şehvetin elçisi, şehvetse kötü arzuların denetçisidir. Bundan dolayı hükema ‘Cahilin bakışı gözüyle alimin bakışı kalbiyledir’ Düsturunu bu sözde şeyh hiç okumamış mıdır?
İslamı seçen ve seçtiği için sevgi odağı olan İngiliz şarkıcı Cat Stevens (Yusuf İslam) ‘Ben Kuran’ı okudum Müslüman oldum. Ama eğer Kuran’dan önce Müslümanları tanısaydım Müslüman olur muydum bilmiyorum’ Dedirten herhalde islamı temsil ettiğini sanan bu zavallı sözde şeyh gibi örneklerden olsa gerek.
Bu sözde şeyh ‘Hiçbir ayıp söz ve hayasız iş yoktur ki, insanın kıymetini alçaltmasın. Hiçbir haya yoktur ki, insanın değerini arttırmasın’ hadisini hiç mi okumamıştır. Ragıp Paşa dememiş boşa;
Nadir bulunur tıynet-i kamilde kusur
Kem- mayeden eyler ne ki eylerse zuhur
(Olgun yaratılış da bir kimse de kusur nadir bulunur. Her ne ki kötüdür, hep mayası bozuklardan çıkar.)
Her derde deva bulunur lakin ahlaksızlık illetini iyi edecek ilaç yoktur diyen Hz. Ali, devlet, servet ve şehvet hastalıkları hariç bir gün bütün dertlerin devası bulunacak diyen Eflatun haklı çıkmıştır. Evet yaşanan bu münferit çirkin hadise aslında Yaradan’ın okumamız, anlamamız ve tahlil etmemiz aynı zamanda ders almamız için bizlere özel mesajıdır.
Peyami Safa günümüzde yaşasaydı olayı şöyle toplayacaktı. ‘Ektiğimizi biçiyoruz. Bu bir terbiye hasadıdır.’
Ve Nurettin Topçu konuşacaktı;
‘İyi Müslüman caminin içinde değil, dışında belli olur. Caminin içinde herkes mübarek, orada iş kolay. Ahlakı hayatımıza yansıtmak, gösterişe tenezzül etmeden, buna ihtiyaç duymadan, bunu tabi bir biçimde göstermek’ diyecekti.
Yazımıza Mevlana’nın sözleriyle son verelim:
Aklı nefsine (şehvetine) galip gelen meleklerden de üstün
Nefsi aklına galip gelense hayvanlardan da aşağıdadır.