Lizbon’daki Nato zirvesinde Avrupa’yı olası bir füze saldırılarına karşı korumak için Türkiye’ye füze kalkanının kurulmasının asıl hedefinin İran olduğu, hatta bu zirvede Fransa devlet başkanı Sarkozy’nin İran’ın hedef alınıp alınmadığı yönündeki sorulara ‘ Biz kediye kedi deriz, hedef İran’dır’ yönündeki sözleri bize rahmetli Türkeş’in 12 Haziran 1995’de Amasya’da anlatmış olduğu bir hikayeyi hatırlattı.
‘ Köylünün biri karasabanla çift sürüyormuş. Ayı gelmiş, öküzün birini yemiş. Çiftçi, yenen öküzün yerine kendisini koşmuş. Kan-ter içinde çift sürüp ayıya beddua yağdırırken Hızır Aleyhisselam görünmüş. Çiftçiye: ‘ Ben senin öküzünü yiyen ayıyı bulup onu sabana koşarım. Yalnız sen ona hiç ayı demeyeceksin, ayı dersen büyü bozulur’ demiş.
Biraz sonra ayı sabanın önünde çiftçi çift sürmeye başlamış ama ayı bir sağa, bir sola, çift sürmenin kolayı yok. Çiftçi çok bunalmış, ayının yanına gelmiş; ‘ kulağın aynı, postun aynı, sen o olmaya osun da, ben söyleyemiyorum’ demiş.
Şimdi Nato denen örgütün bir savunma örgütü olmaktan çıkıp bir saldırı örgütüne dönüştüğünü dünya görmesine; füze kalkanının hedefinin de İran olduğunu herkesin bilmesine rağmen kimse söyleyemiyor.
.. .. .. .. .. .. .. .. ..
Kurban bayramı savaşında 160 insanımızı yitirdik. 800’e yakında yaralımız var. Aynı günlerde bir televizyon kanalı zamanlaması ilginç bir haber duyuruyordu. Yabancı turist taşıyan tur otobüslerinin son zamanlarda sıkça yaptıkları ölümcül kazalar nedeni ile bazı tedbirlerin alınacağını anlatan bu haber bizleri hem hüzünlendirdi hem de acı, acı düşündürdü.
Turistleri taşıyan turların kaza yapmaması için tedbir alınıyor da bu bizim bayram trafik savaşlarında ölen ve yaralananlar için tedbiri kim alacak. Türkiye’de her bayram yaşanan, sevinçlerin acıya dönüştüğü, ateş düşen ocakların yandığı bu milli felaketi kim görecek. Evet boş yere dilimize yerleşmemiş; Bizler tesadüfen yaşıyoruz, onlar tesadüfen ölüyorlar...
Vaktiyle şair, Halil Nihat, Osmanlıcadaki ‘Nazır’ sözcüğü, öz Türkçe’de ‘bakan’a çevrilince:
Bize bakan değil biraz gören lazımdır demişti.
Bu katliamı görmemek için kör olmak lazım
Durdurun bu milli felaketi...
.. .. .. .. .. .. .. .. ..
Bir başka haberimiz de özellikle işçilerimizi, tekel işçilerini ve üniversite öğrencilerini daha çok ilgilendiren müjdeli bir haber...
Bundan böyle biber gazı ithal etmeyecekmişiz. Dövizimiz dışarıya gitmeyecekmiş. Kendi ulusal biber gazımızı üretmeye başlamışız.
Biber gazı gibi insanlığa hizmet eden limona dayanıklı bir gazı bulan ilim adamlarımızı kutlamak gerek. Türkiye onlarla ne kadar gurur duysa azdır. Daha sıkmadan gözümüzü yaşarttılar.
İşçilerimizin ve öğrencilerimizin gözleri aydın (!)...
.. .. .. .. .. .. .. .. ..
İbrahim Tatlıses program yaparken sahneye çıkıp göbek atan minik bir kız çocuğuna küçük O... demiş. Kızın ailesi bu olaydan rahatsız olmuş. Sanıyoruz Tatlıses fıkrada anlatıldığı gibi bir niyetle söylemiştir.
‘ Adamın biri kendisine pezevenk diyeni mahkemeye verir. Avukat tutar. Pezevenk diyen de kendisini savunmak için bir avukat tutar. Ve avukat şöyle bir savunma yapar.
Efendim, Türkçe’de bazı tabirler vardır ki, haddizatında küfür olmakla beraber, çok defa da takdir ve hayranlık makamında kullanılır. Pezevenk de öyledir. Mesela ‘ doğrusu çok usta imiş pezevenk, aşk olsun işi becerdi pezevenk’ diyerek hayranlığımızı ifade ederiz.
Benim müvekkilim de bu sözü hakaret kastı ile değil, bilakis takdir ve hayranlığını belirtmek için kullanmıştır. Beraatini isterim’
Hakim davacı olanın avukatına sorar: ne diyeceksin?
Avukat gayet ciddi cevap verir:
- Ne diyeyim efendim çok güzel müdafaa etti P....K !
İbrahim Tatlıses’de küçük O.... tabirini hayranlık ve takdir hisleriyle söyledi zahir!...
Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler gününü kutluyor, saygılar sunuyoruz.
25.11.2010