Musibetler ikaz-ı ilahidir. Buruk bir bayram geçirdik. Gönüller sultanı Yunus Emre’ye “Ben dost yüzü görmez isem, bu gözlerim nemdir benim” dedirten duygularla dostlarımızla ancak telefonla konuşabildik, bayramlaştık, hasret giderdik.
Şehrimizin doğup büyüdüğümüz sokaklarına dahi çıkamadık. Zamanın doğal değişimi ile dünyayı terk etmiş büyüklerin adları ile anılan şimdi yerlerinde apartmanların yükseldiği mahallemizin tarihi olan o güzel varlıkları, bahçeli evlerimizi bir bir kaybettik. Artık kimsenin doğduğu evi bulamadığı, her şeyin hızla değiştiği, kirlendiği, bozulduğu, vahşice talan edildiği bir zamanı yaşıyoruz.
Abdülhak Şinasi Hisar’ın bir cümlesi aklıma geliyor; “ Hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değil midir.”
Taşova Gazetesinde bilgisayar ekranlarında 60 yıl öncesinde çektirmiş olduğumuz silik fotoğraflarda paylaştığımız o tatlı anları ebedileştiren pozlar geçmişe götürdü bizi. Dondurulmuş suretleri, gülümseyen yüzleri siyah beyaz fotoğraflarda yazıya gazeteye misafir ettik. Siyah beyaz bir çocukluk fotoğrafı yoksa insanın tarihide yok demektir. Eskilerde güzel bir anı olarak değerlendirilen fotoğraflar sıradanlaştı. Hele de fotoğraf çeken şu cep telefonları çıktıktan sonra pek bir özelliği kalmadı fotoğrafların.
Bir yazarımızdan alıntıladığım cümlede ki gibi “Geçmiş, hüznün aralıklarından gelir, konuk olur hayatımıza. Ne kadar güzel olursa olsun geçmiş fotoğraflarda kalır. Fotoğraflar da sahibiyle gider aslında”.
Önde rengarenk balıkçı tekneleri, arkada maviliğin renkleri kıskandıran bir deniz, ötesinde küçük adacıklarla dolu bir koy, karaya ayak bastığınızda ise taş sokaklarda dizili, yaşanmışlık kokan şirin evleriyle “Eski Foça” İzmir’in şirin bir ilçesi…
2019 yılında Gülcan Erdem Yenice ablamıza misafir olmuştuk. Hemşehrimiz Prof. Mehmet Mehdi Ergüzel öğretmen eşi ve Gülcan ablayla Eski Foça’ya hakim bir tepedeki evlerinde küçük adacıkların enfes görünümlü deniz manzarasını seyrederek içilen çaylarla koyulaşan sohbet ve çekindiğimiz fotoğraflarla güzel bir Eski Foça gününü paylaşarak vedalaşmıştık.
Geçmiş fotoğraflarda kaldı. Gülcan ablayı kaybettik. Geriye hüznün aralıklarından gelen ”geçmiş” konuk oldu yüreğimize ve kitaplığımızda zevkle okuduğumuz “Mübadil Oldum” , “Ayrılık Olmasaydı” mübadele ve göç öykülerini anlatan iki kitabı kaldı yadigar…
Geçmişle irtibatını kaybeden ve geçmişi halin zemini üstünde devam ettirmeyen cemiyetin tarihi garip ve eksik kalır. İkbal’in bir sözü vardır. “Dünyada hiçbir millet geçmişini tamamen unutamaz. Çünkü şahsi hüviyetini mazisi yaratır.”
Gülcan Erdem Yenice ablamız geçmişi halin zemini üzerinde devam ettiren yazmış olduğu kitaplarda mübadele, göç olaylarının acılarını, sevinçlerini, özlemlerini, sıcak ve samimi bir muhacir diliyle yazıya dökmüş, doğup büyüdükleri topraklardan koparak Anadolu’ya dağılan acılı insanların yürek burkan hikayelerini yazarak geçmişin anılarına sarılıp onları gelecek kuşaklara, yarınlara taşımıştır.
2018 yılında çıkarmış olduğu ikinci kitabı “Ayrılık Olmasaydı” adlı hikayesinde bizi misafir ettiği sayfaya şunları yazmışız;
“Biz üçüncü kuşak mübadil torunları dede ve ninelerimizden bu hazin faslın hikayelerini dinleyerek büyüdük.” Rahmetli babaannem “Alişimin kaşları kare” “Dayler, dayler” gibi Rumeli türkülerini dinlediğinde “Sayibimin Türküsü” yani dedemin türküsü olduğunu söylerdi. Acılı göç hikayelerini “İnsan Ziyanlığı” tabiriyle anlatırdı. Bir milletin yetişmekte olan nesillerine atalarının geçmişte yaşadıklarını, acılarını anlatmak kadar önemli bir şey yoktur. “Vatan ve millet sevgisi maziyi hatırlatmakla olur” diye yazmışız ablamın kitabına.
“Toprağını kucaklamış, kucakladığı yere vatanım demiş” köylü çifti babanın;
Kasabadan köye gelin gelmiş meşakkatli kasabalı bir annenin; çocuğu savaştan çıkmış yoksul bir ülkede yoksulluğa, zorluklara karşı okuyup, modern çağdaş bir cumhuriyet çocuğu olarak yetişen ve atalarının acı hikayeleri ile büyüyen ve onları unutmadan kitaplaştıran Gülcan Erdem Yenice ablamızı unutmayacağız.
Nicedir hafızalarımızda yitirdiğimiz geçmişin anılarını, mübadele tarihimizi bizim nesle ve gelecek kuşaklara aşina kılacak kitaplarınızla sıcak kanlı, samimi, gülen yüzünüzle sizi hep iyilik ve güzelliklerle anacağız.
Son zamanlarının tümünü geçmişi kaleme alma gibi bir hayra hizmetle bereketlendiren Balkan kültürüyle yetişmiş, alçak gönüllü değerli göçmen kızı ablamızı 22 Mayıs 2020 tarihinde Eski Foça’da ebediyete uğurladık.
Bayramla düğünü buluşturarak Hakk’a yürüyen Gülcan Erdem Yenice ablamıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekanı cennet olsun.
Oğulları Can ve Tan Erdem’in, kardeşleri Gülten, Gülşen, Nurten ve ailelerinin başı sağ olsun.
Acılardan, salgın hastalıklardan uzak, bayram gibi bayramların yaşandığı nice bayramlara erişmek niyazıyla
Okuyucularımızın bayramlarını kutluyoruz.