El benden sebep Allah’tan derlerdi hamuru yoğururken eli öpülesi analarımız,.Ekmeğin tadı belkide bundan dolayı hiç değişmedi. Hamuru yazmak, fırına vermek gerçekten maharet isteyen şeylerdi. Yalantu, sönge, yedeklik ve kürek onu tutmasını bilenlerin ellerinde birer sanat eseri ortaya çıkarırdı.
Ateşin karşısında dökülen alınteri, verilense emekti. İşte biz buna Ekmek derdik ve hâlende Ekmek diyoruz.
Önceleri un esmerdi,aynı insanlar gibi ve sonradan pavlike unu diye bir şey çıktı ap akça kireç gibi.
Ilkin çok hoşumuza gitti öyle ya içimiz dışımız gararmıştı gara değirmen unundan, hem bu undan yapılan ekmeğe şeer ekmeği diyorlardı belki bizde şeerlü oluduk yediğimiz zaman.
Ekmekle başlayan değişim bir milattı ve bizde bu değişimin birer parçası olduk, farkında bile olmadan.
Değişim aynı At Gafanın değirmenine benziyordu ve karşı koymaya çalışanları un ufak ediyordu. Onca yediğimiz şeer ekmeğine rağmen biz yine köylünün esmer buğday unu olarak dökülüyorduk değirmen daşının arasından teknelere.
Malúm aylardan Ramazan ve bizim oralarda Ramazan ekmek demek, pağaç demek, güdül demek, burmaĺı gömbe, haşhaşlı, demek.
Ve Ramazan bizim oralarda çökelekli gilik, keşik demek.
Köyümde yüzyıllardır ekmek pişiyor ve kendinden sonraki için “ısıcak” bırakma geleneği devam ediyor.
Yaşmaklı gelinlerin, kelçikli abuların, bürüklü anaların, ninelerin omuzlarındaki tahtadan mis gibi ekmek kokuları yayılırdı goca köye ve şu meşhur dizeler nakarat olurdu dillere:ısıcak buyurmazmısınız…
Alınteri ve emeğin kokusu sinmiş ekmekleri yapan elleriniz dert görmesin.
HAKKI BİÇER
29 MART 2024
İSTANBUL BAŞAKŞEHİR