KAÇ YIL GEÇTİ ARADAN!

Enver Seyhan

21-06-2024 16:34

Ömür’le odasında buluştuk, kantine indik. Tam hatırlamıyorum fakat ikindiden sonra akşama yakın olsa gerek meseleyi tekrar enine boyuna konuşmaya başladık. Gereğinden fazla konuştuk. Sebep de Ömür’ün beni ikna çabası. Anlatıyor, çünkü kendisi yükü bırakacak, bana yükleyecek. Benimse bu işe asla inanasım gelmiyordu.

Konu uzadıkça uzadı. Akşam yemeğimizi dahi aradan çıkardık. Ömür’le 2’inci Yurt’tan oda komşuluğumuz var, muhabbetimiz var, yiyip içmişliğimiz var, Ferdi Tayfur’dan şarkılar dinlemişliğimiz var, eşlik etmişliğimiz var, var oğlu var; bütün her şeye rağmen tavrında, halinde ve gözlerinde ciddiyet göremiyordum. Müthiş manevralar yapıyordu. Öyle süslü püslü cümlelerle konuşuyordu ki bir taraftan da inanmak istiyordum. Ya yanılıyorsam?

O laflarken gel-gitler yaşıyordum; bir adım ileri üç adım geri. Aklımdan geçenleri onunla paylaşmıyordum. İki elimi şakaklarıma dayamış onu dinliyordum. Bu vaziyette sanıyorum birkaç saat geçti. Suskunluğum ve ilgisizliğim onu yordu, bezdirdi, belki kızdırdı, imana getirdi galiba ki sadede geldi.

Dedi ki:

“Bu bir şaka! Şaka işte! Filmlerdeki gibi!”

Dedim ki:

“Nereden icap etti bu şaka?”

“İhsan’ın Gülendam’a karşı içsel bir duygu, bir his barındırdığını sanıyorum.”

“Allah Allah! Böyle ciddi bir konuda durumdan vazife mi çıkardın?”

Eliyle sus işareti yaptı. Yine duramadım:

“Yani bu şakayı bir hayal bir tahmin üstüne mi bina ettin?”

“Evet!”

“Estağfirullah!”

“Senden önce beraberdik, hislerine tercüman oldum, konuştuk, kabul etti. Hatta heyecanına yenildi. Eli ayağı tutmaz oldu. Sen git sabah için hazırlan dedim” dedi.

Başımın üstünden soğuk sular döküldü, üşüdüm, buz gibi oldum. Buz tuttum. Sustuk birkaç dakika. Sessizliği usulca bozdum.

“Ömür” dedim.

“Senin kadar onu da yakından tanıyorum. Böyle işlerde bezi yoktur. İhsan yapmaz, sana uymaz. Genç insan nihayet tutkulu olabilir, tutkusuna yenilebilir ama ötesi nafiledir. Eğer benim tanıdığım İhsan ise, kendini bırakmaz, aşk odunda çıra yakmaz. Hududu aşmaz, yolundan şaşmaz. Aşık olmuş olabilir de kendisi halleder; yakışıklı nazik şuurlu bir adam! Neden seni beni araya koysun ki?”

Neticede yoğun ısrar sonunda beni de inandırdı. Kesin olarak ikna olmuş değildim. Değildim ama reddedemezdim.

Dedi ki:

“Senin oda nizamiyeye nazır. Sabah saat sekiz gibi camdan takip et ve beni de haberdar et.”

Şakanın bütün sorumluluğunu bana yükledi. Kendini sıyırdı vesselam. Zaten biliyordum. Biliyordum, İhsan’ı ikna eder etmez arkasından bütün ince planlarını devreye sokmuş. Her şeyi ayrıntısına kadar kurgulamış. Şimdi ezberden oynuyordu.

Aklıma yatmadığından dolayı tekrar tekrar sordum. Kolundan tuttum salladım. Meseleden ve benden uzaklaşmak istediğini görüyordum. Bahaneler üretiyordu. Bir taraftan da İhsan’la içsel bir bağ kurmak, hislerine tercüman olmak istiyordum. Ona meseleyi sormak istiyordum. Olmuyordu. Biliyordum ki İhsan alelacele kendini kaptırıp koyvermezdi. İki arada bir derede kalmıştım. Gerçekten İhsan’ın Gülendam’a karşı küçük de olsa ilgisinin olup olmadığına dair çıkmaz bir sokakta sıkışmış kalmıştım. Hadi Ömür eğlenecekti ama İhsan’ın onuru gururu!.. İncinecekti!..

Birden irkildim. 25 numaralı maceralı odada kalırken Kız yurdu güvenlik görevlisine pencereden yaptığımız şakalardan birinde, kızın adı geçmişti. Kızın adı geçmişti ama kim niçin Gülendam’ın adını anmıştı? Aramızda ulu -orta böyle şeyler asla olmazdı. Durup dururken olur olmaz biçimde bir kızın adının geçmesi bana da arkadaşlara da yakışmazdı. Burada ima vardı. Unutmuştum. Müphem ve muğlak bir manzara ile başbaşa kalıverdim. Kendi kendime divane gibi uzunca gülümsedim. Düşündüm; uzun ve yokuş yollar yürüdüm. Hayal meyal bir şeyler canlandı. Hızla odama çıktım. Okuduğum kitapları karıştırdım. Hiç havamda değildim. Pencereden gecenin karanlığını delen, tam ortadan bölen samanyolunu izledim. Milyon mu milyar mı yıldız bir arada. Birisi gidip diğerine çarpmıyor. Her biri bir felekte sakince yüzüyor. Belki insanlar gibi birbirlerine şaka yapmıyorlar. Belki de yapıyorlar…

Kim bilir?

Sabah saat sekiz olunca pencereden nizamiyeyi annaklamaya başladım. Bekliyordum, Gülendam’ın erken geleceğini sanıyordum. Yüreğimi garip bir duygu, karışık bir his sarmıştı; hem de karmakarışık. Gelen giden olmadı. Nice sonra takım elbisesiyle köşede bir yerde utana sıkıla İhsan’ın beklediğini gördüm. Sigara içiyordu bildiğim. Beden dili olumsuzdu. Korkuyordum. Hemen Ömür’e koştum. Adam hiçbir şey olmamış gibi yatıyordu. Uyandırıyordum, uyanmıyordu, umursamıyordu. Bir ara “ben karışmam, sen hallet” dediğini duydum. Oh ne güzel! Uydur bir masal ve sıyrıl aradan! Kolundan tutuyordum, battaniyeyi üstünden çekiyordum; yok, adam mevta gibi! Ses soluk çıkmıyordu. Çaresiz bıraktım, odaya çıktım.

Olan olmuştu. Artık bekliyordum; İhsan’ın gelmesini bekliyordum. Kendimi teskin ediyordum, ne derse desin susacaktım. Başka çare mi vardı? Ömür aklen bedenen hal olarak kendini çekti sıyırdı. İş bütün serencamıyla bana patladı. Ömür’e gidecek, cevap alamayacak. Konuşacaklar ve iş benim başıma kalacak; adım kadar emindim. Öyle de oldu. Odanın kapısı küt diye açıldı. Gözümün altından baktım ki İhsan odayı süzüyor. Sinirli ve bir yanardağ gibi patlama aşamasında. İs pus saçıyor. Yatağa yanaştı beni sertçe salladı. Beleñler gibi numara yaptım. Oralı olmadım. “Git başımdan” dedim. Gitmedi. Başımda beklemeye başladı. Nasıl numara yapacağımı kestiremiyordum. “Ne oldu İhsan? Hoş geldin” dedim. “Kantindeyim, hemen bekliyorum seni” dedi. Bu sert adamın sakalları yeni çıkıyordu. Gözümün altından yüzüne baktım, tıraş olurken yüzü tahriş olmuştu.

Kalktım. Yüzümü yıkadım. Ömür’e gittim. Adam aynı yine, kılı kıpırdamıyor. “Sen hallet” diyor.

Kantine indim. İhsan beni ayakta karşıladı. Tokalaştık. Yeşil gözleri ateş saçıyordu. “Çok gergin gördüm seni” dedim. Hiçbir şey olmamış gibi iki kişilik kahvaltılık ve çay aldım geldim. Elbisesini işaret ederek; “yolculuk mu var” diye sordum. Karşısına geçtim oturdum. Cevaplamadı. “Bu hiç yakışık almadı” dedi. Anlamazdan geldim. “Ömür’le konuşurken ona inanırken aklın neredeydi” demek istedim, boş verdim, sustum. Kahvaltı tabağına dokunmadı; çay içtiğini de görmedim.

Bir saate yakın oturduk. Burnundan soluyordu. Çok kızgındı. Olayı baştan anlatmasını istedim. Galiba anlattı. “Galiba” diyorum çünkü tam olarak aklımda değil. Benim meseledeki dahlimi sordum. Ömür’le birlikte kurguladığımıza takıldı kaldı.

Dedim ki:

“Bu konuda seninle iki kelime ettim mi?”

“Yok” dedi.

“O zaman Ömür’e gidelim ve konuşalım” dedim.

Kabul etmedi. İkna da olmadı. Kalktı gitti.

Küstü!

İhsan gittikten sonra Ömür’e yeniden uğradım. Hâlâ miskince yatağındaydı ve açmış Bergen dinliyordu. Keyfi yerindeydi. “Ömür sen dalga mı geçtin, adam mı seçtin” diye sordum. “Adam kızdı küstü gitti.” Gülümsedi; tuttu bir sigara yaktı.

Advert
DİĞER YAZILARI GELDİ TEKRAR ANLATTI… (Eski Yazılar) 01-01-1970 02:00 GUŞEYH Kuşuf 01-01-1970 02:00 2000 YILINDA DÜNYA NASIL OLACAK?.. 01-01-1970 02:00 HAYAT TABİAT VE BİR USTA 01-01-1970 02:00 ESKİ YAZILAR 01-01-1970 02:00 KIZDIRDILAR DEMEK Kİ… 01-01-1970 02:00 NE DEMEM GEREKİR 01-01-1970 02:00 GEYDOĞAN KÖYÜ Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 DERELİ KÖYÜ (Kasımoğlu Sülalesi) 01-01-1970 02:00 ILICA KIRKHARMAN SERNİÇ Gel suyunu Kavaloluğu'ndan iç! 01-01-1970 02:00 KALEKALE KÖYÜ 01-01-1970 02:00 TARİHİ SUNA ŞEHRİ 01-01-1970 02:00 DECCAL (B) 01-01-1970 02:00 KIŞLAK-I ANDIRAN 01-01-1970 02:00 Unsur Aha Bu Börk… 01-01-1970 02:00 “ELA GÖZLÜM BEN BU ELDEN GİDERSEM” 01-01-1970 02:00 Şimdilik bu kadar yeter.. 01-01-1970 02:00 TANIMADIĞIM İNSANLAR 01-01-1970 02:00 ASIRLIK HATIRALAR 01-01-1970 02:00 HATIRALAR Hayali cihan değer!.. 01-01-1970 02:00 SELE SEPET TOP KANDİL 01-01-1970 02:00 KUH-İ KARAKUŞ 01-01-1970 02:00 TAZE EKMEK Bayat Ekmek 01-01-1970 02:00 Sana Kızıyorum Öğretmenim! 01-01-1970 02:00 İKİ YÜZ SENE ÖNCE YEMİŞEN BÜKÜ KÖYÜ (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 Enver Seyhan – Kadıköy 01-01-1970 02:00 Gücük ayı 1439 ( Enver Seyhan ) 01-01-1970 02:00 KIŞLAK KORAMU Karye-i Koramu 01-01-1970 02:00 HATIRALAR GELİP DİKİLİYOR BAŞIMA (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 SONUSA (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 PLAN PROĞRAM ARKA PLÂN (Dünya görüldüğü gibi değil asla!) 01-01-1970 02:00 Köy Minibüsü 01-01-1970 02:00 Bu Vatan Kimin? (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 HASBİHAL (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 KONUŞALIM MI ( ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 ANTİK ERBAA’DA BAKIR İSTİHSALİ (Sonusa Yöresinde İlk Tunç Devri) 01-01-1970 02:00 Yedi bin yıl önce Sonusa – Erbaa yöresinde insan yaşamı vardı…( ENVER SEYHAN ) 01-01-1970 02:00 OLUKLU MUKAVVA ADI MACERA, NAMI DOLAR 01-01-1970 02:00 MANİ Manici (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 NASIL ANLATILIR (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 RADYO (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 SOKU TAŞI (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 HER CANIN HİKAYESİ BAŞKA.. Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 ŞAKA GİBİ HEMİ… (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 PARA : VAY SOYKA! (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 RECEP AĞA İLE SOHBET (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DERDİ Kİ: Cahil Cesur Olur! (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 TAŞOVA KÖYLERİNDE YER ADLARI 01-01-1970 02:00 PONTUS MESELESİNE DAİR (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 ÖMÜR KISA (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 “Eşşek ağmasa taş gurbete gitmez.” (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 TAŞOVA, NAHİYE ve KASABALAR ile KÖYLERİN TARİHÇESİ (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 TELAŞ TALAŞ (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 GARİP BİR YAZI (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DAR AYAKKABI (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 SEPETLİ KÖYÜ 1574 (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DÜNYA DÖNÜYOR Olan insanlığa oluyor (Enver Seyhan) 01-01-1970 02:00 DESTEK ÇAYI VADİSİ (ENVER SEYHAN) 01-01-1970 02:00 BİR ZAMAN SİZİN KÖY 01-01-1970 02:00 HAYAT BİR HİKAYEDİR 01-01-1970 02:00 GÜRSU KÖYÜ ve KIYMETLİ HATIRALAR 01-01-1970 02:00 TAŞABAD 1840 01-01-1970 02:00 AMASYA DEDİM DE ATABEY SÜLALESİ 01-01-1970 02:00 SEPETLÜ ÇİFTLİĞİ - HADDADİ ÇİFTLİĞİ - SÜLEYMAN AĞA 01-01-1970 02:00 ANILARLA ADIM ADIM Oba Köyü 01-01-1970 02:00 GEÇMİŞE DAİR YENİDEN 01-01-1970 02:00 YERKOZLU KÖYÜ 01-01-1970 02:00 YEŞİLYURT (Sepetlioba) KÖYÜNDE ÖĞRETMENLİK YAPAN ŞAHISLAR 01-01-1970 02:00 MEMLEKETTE KARA ÇORBA YİYEMEDİM Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 SAKIN APRUL'UN 5'İNDEN 01-01-1970 02:00 İnsanlar ve Bayramlar 01-01-1970 02:00 “Yol özgürlüktür!” 01-01-1970 02:00 HATIRA DEFTERİ 01-01-1970 02:00 TÜRKLERE DAİR Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 YAŞAM - GEÇİM 01-01-1970 02:00 20 Ekim 1935 Genel Nüfus Sayımı ve Amasya 01-01-1970 02:00 AMASYA GÜNLERİ'nden İlk Gün İzlenimlerim 01-01-1970 02:00 "Ustada Kalırsa Bu Öksüz Yapı" 01-01-1970 02:00 Sayım -Tahrir Defterlerine Göre Bölgemizde Nahiyeler ve Köyler 01-01-1970 02:00 Her Hikaye Biraz Yarımdır Umarım bu hikaye yarım kalmaz 01-01-1970 02:00 ZİĞDİ – KARAYAKA NAHİYESİ KÖYLER VE HANE SAYILARI Sene: 1838 ve 1840 01-01-1970 02:00 GEÇMİŞTEN, GELECEĞE ERBAA ve TAŞOVA.. Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 KARYE-İ SEYYİDLÜ 01-01-1970 02:00 TAŞÂBAD Nahiyesi Nüfus Defteri Kayıtları: 01-01-1970 02:00 GELENEKLER ve KÖYLER 01-01-1970 02:00 AKILDA KALANLAR VE YAŞAM HİKAYELERİNDEN KESİTLER 01-01-1970 02:00 YEŞİL DOMATES: KAVATA 01-01-1970 02:00 1838 Yılı TAŞÂBAD Nahiyesi Nüfus Defteri Kayıtları 01-01-1970 02:00 Mehmet Akif'in Annesi 01-01-1970 02:00 TAŞOVA TARİHİ Enver Seyhan 01-01-1970 02:00 TOKAT'TAN GİTMEK Mİ GEREK? 01-01-1970 02:00 Taş Medeniyettir! 01-01-1970 02:00 AMASYA’DA “BİR İNCİ”: 63 KÖYÜ İLE TAŞOVA 01-01-1970 02:00 Boraboy Gölü Normal Bir Göl Değildir... 01-01-1970 02:00 AMASYA’NIN “ALPASLAN” İLÇESİ 01-01-1970 02:00 BİLEYİ TAŞI 01-01-1970 02:00 TAŞOVA İLE İLGİLİ NOTLARIMDAN BAKİYE -HÜLASA- 01-01-1970 02:00 Kıtlık Kapıyı Çalmadan… 01-01-1970 02:00 BOŞLUĞA BAKAN PENCERELER... 01-01-1970 02:00 BALDIRAN YENİ BİR “TABİAT PARKI”MIZ OLABİLİR… 01-01-1970 02:00 SONİSA KAZASI TARİHİ-3 01-01-1970 02:00