MAHALLE BASKISI

Ahmet Pınar

30-01-2015 21:44

21. Yüzyıla bilgi çağı deniyor. Bilim ve teknoloji baş döndürücü şekilde gelişiyor.

Türkiye’de ise Cumhuriyetimizin 84. yılında neden gereksinim duyulduğu, yönetimi, içeriği belli olmayan anayasa yapımı tartışması sonucunda; devletin idari şekli, üniter yapısı, bağımsızlığı ve egemenliği tartışılır hale geldi.

Emperyalizmin yerli ve yabancı işbirlikçileri ile toplumun siyasi, ekonomik, etnik, kültürel ve dinsel dokusunu her geçen gün değiştirdiği gözlenmektedir. Ülkemize Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde “Ilımlı İslam” modeline uygun olan Malezya’ya veya şeriat ile yönetilen İran’a veya Suidi Arabistan’a benzeyip benzemeyeceği tartışması ile mahalle ve toplum baskısından söz edilmeye başlandı. Ben isterdim ki; Atatürk’ün gösterdiği “çağdaş medeniyetler üzerine çıkma” projesi, İngiltere, Almanya, İsviçre ve Japonya gibi çağı yakalamış uluslar örnek alınarak tartışılmalıydı. Bu durum Cumhuriyetin öğretmeni olarak beni çok üzdü.

Üzülerek görüyorum ki; toplumda akıl tutulması var. Toplumda korku ve panik var. Kimse neler oluyor, bu yüce ulusa çağ dışı yaşam biçimi layık görülüyor diye sorgulamıyor. Ulusa ortaçağ karanlığını layık görenler kendine gelmelidirler. Bu yüce ulus bu gidişe dur demelidir.

Mahalle ve toplum baskısını iyi kavrayabilmek için; toplumun günümüze kadar yaşadığı siyasi, ekonomik, etnik, kültürel ve feodal baskı örneklerini birer birer irdeleyelim.

Alevi-Sunni: Kahraramanmaraş, Sivas, Çorum’da katliamlar yaşandı. Kahramanmaraş’ta yüzün üzerinde insanımızın canına kıyıldı. Sivas’ta Madımak Oteli yangınında 37 aydınımız yanarak can verdi.

Sağ-Sol: 1980 öncesi kurtarılmış bölgeler, iller, ilçeler, mahalleler olayları yaşandı. Beş binin üzerinde insanımızı kaybettik.

Kürt-Türk: etnik ayrımı sonucunda 1984 yılından günümüze kadar teröre kırk binin üzerinde insanımız canını verdi.

Ağa-Bey-Aşiret-Şıh: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde binlerce insanımız kula kulluk ediyor. Zaman zaman “Töre”nin kanunudur diye insanlarımızı öldürüyorlar.

Tarikat-Cemaat: Tarikat yuvalarında, Kur’an kurslarında, vakıf, dernek ve bazı dinsel içerikli dershanelerde gençlerimizin beyinleri dinini öğretme bahanesi ile yıkanıyor. Özgür birey olmaları önleniyor. Kula kulluk eden müridler yetiştirilerek ümmet toplumu yaratılmıyor mu? Buralarda yetiştirilen insanlarımız Cumhuriyet devrimlerine, Atatürk’e ve bazı aydınlarımıza saldırmadılar mı?

Ramazan’da okullarda, üniversitelerde, bazı il ve ilçelerde oruç tutmayanlara baskı yapıldı, insanlar öldürüldü. Kahvehaneler, lokantalar ve içkili yerler kapatıldı.

Plajlarda haşemeli, çarşaflı, bikinili yerler ayrıldı. Arabalarda haremlik, selamlık uygulaması yapıldı. Şehirlerarası otobüs yolculuklarında namaz molaları verilmeye başlandı. Çeşitli toplantılarda, düğün ve nikah törenlerinde haremlik-selamlık uygulamaları yapıldı, yaşandı.

Sadaka kültürü, işsiz, yoksul ve eğitimsiz bırakılan halka ilaç, yiyecek, para, kömür dağıtıldı. Ramazan’Da iftar çadırları kurularak iftar yemekleri verildi. Halka; “Balık tutma öğretilmedi, balık verildi.” Halkın onuru rencide edildi. Devletin sosyal yanı gözardı edildi. Sadaka kültürüne alıştırılan, üretmeyen, sorgulamayan halk, kendine hizmet edene biat etti.

Siyaset: Başbakanlıkta tarikatlara iftar yemekleri verildi. Günümüzde de Çankaya konutunda iftar yemeği verildi. Dindar Cumhurbaşkanı ayrımı yapıldı. Türban yıllarca dinin emriymiş gibi sunuldu. Siyasi simge haline getirildi.

Basın-Yayın-Televizyon ve Radyo: Siyasi iktidardan, AB, ABD, Rabıta ve Soroz fonlarından yararlanma uğruna dinsel içerikli programlara daha çok yer veriyorlar.

Moda: Moda temsilcileri siyasi iktidara yaranma, rant uğruna haşeme ve tesettür defileleri düzenliyor.

Müzik Sektörü: Ortamdan yararlanarak dini içerikli müzikler, ilahiler yapıyor. Bazı sanatçılar ilahi ve ezan okuma yarışına girdiler. Yüce, saygıdeğer dinimiz Allah ile kul arasında, vicdanlarda olması gerekirken siyasete, ticarete alet ediliyor. Bu durum dinimize yapılan en büyük kötülüktür.

Bu somut örneklerden de görüyoruz ki; bu ulus “MAHALLE ve TOPLUM” baskısını acı bir şekilde yaşamıştır. Ekonomik ve insan kaybı vermiştir. Zamanı ve enerjisi boşa harcanmıştır.

Sonuç olarak diyorum ki; özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve laiklik  gibi evrensel yüce değerlere çağdaş yaşama insanımız fazlası ile layıktır.

Yalnız bu değerler araç olarak kullanılıp devletimiz, Cumhuriyetimiz, ulusumuz yok ediliyorsa, Türk ulusu bu gidişe dur diyecektir.

Ey halkım! Siyaset, din, ırk, etnik, kültürel ayrım gözetmeksizin sizleri “Kurtuluş Savaşı”nda emperyalizme karşı verdiğin mücadeleyi tekrar vermeni istiyorum. Aksi halde yarın çok geç olacaktır.

 

04.10.2007

Advert
DİĞER YAZILARI SUSTUNUZ 01-01-1970 02:00 CUMHURİYET COŞKUSU 01-01-1970 02:00 ALIŞTIRA ALIŞTIRA 01-01-1970 02:00 BİTMEYEN OYUN 01-01-1970 02:00 TERCİH SİZİN 01-01-1970 02:00 SESSİZ ÇIĞLIK 01-01-1970 02:00 SOR BE HALKIM 01-01-1970 02:00 SUSTUK SUSTURULDUK 01-01-1970 02:00 ULUSAL BİLİNCİN YOK OLUŞU 01-01-1970 02:00 KELKİT VADİSİNİN GELECEĞİ 01-01-1970 02:00 ZOR GÜNLER 01-01-1970 02:00 GÖRÜNEN KÖY 01-01-1970 02:00 EĞİTİM VE İNSAN 01-01-1970 02:00 DNA’SI BOZULAN TÜRKİYE 01-01-1970 02:00 ORTAK AKILDA BULUŞMAK 01-01-1970 02:00 UMUDUMUZU YİTİRMEYELİM 01-01-1970 02:00 YENİ YILA BAŞLARKEN 01-01-1970 02:00 KANAYAN YARA TERÖR 01-01-1970 02:00 SEÇİME DOĞRU 01-01-1970 02:00 ULUS DEVLET 01-01-1970 02:00 EĞİTİM-ÖĞRETİM ve ÖĞRETMEN 01-01-1970 02:00 DEVLET YÖNETME POLİTİKASI 01-01-1970 02:00 TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR? 01-01-1970 02:00 UZLAŞI KÜLTÜRÜ 01-01-1970 02:00 TERÖR ve TÜRKİYE 01-01-1970 02:00 Türkiye üzerine oynanan oyunlar 01-01-1970 02:00 BİZ OLMAK 01-01-1970 02:00 EĞİTİM ve ÖĞRETMENE BAKIŞ 01-01-1970 02:00 SUSTUNUZ 01-01-1970 02:00 Bir kenti anlatmak 01-01-1970 02:00