Eskişehir doğumlu şair ve belgesel anlatıları yazarıdır. 15. ve 16. yüzyıl divan edebiyatımızın iki kadın şairinden (Zeynep Hatun ve Mihri Hatun) Mihri Hatun’un hayatını araştırarak roman tadında okuyucularına sunmuştur. “Türk Safo’su Mihri Hatun,” ismiyle…
Gönül gözüyle bakmış Amasya’ya, şunları söylemiştir: “Amasya, Anadolu şehirlerinin en güzellerindendir. Onu kıskanç gözlerden esirgemek ister gibi sarar çevresini dağlar. Bu dağların adları kendilerinden yaşlı söylenceleri anımsatır. Ferhat, Lokman… Amasya’da bir saat yaşayan, bu şehirde sonsuzca yaşamak ister.”
Ve Yeşilırmak’ın resmini çizer sözcüklerle: ‘Yeşilırmak, Amasya’nın koynuna girdiğinde ondan ayrılmamak için yavaşlar, ayrılmaya yakın kol kol akıp kucaklar onu. Yeşilırmak, Amasya’dan ayrılmak zorundadır. Deniz çağırır çünkü. Bu yüzden, sevgiliden ayrılacak delikanlı hırçınlığıyla taşar sık sık. Onu kuşatan dağların eteğine vurur kendini.”
Sonra halden maziye döner, Amasya adının nereden geldiğini, tarihçesini anlatır;
”Amasya adı kurulduğundan bu yana hemen hemen hiç değişmemiştir: Amasit, Amaseia, Amasie, Amasia, Amasya… Amasya, adını kimi zaman egemenlerine vermiştir. Ermeni kralı 11. Emasyus, Misır krallarından Amesis’in, Danişment Sultanı Melik Danişment, Ahmet Gazi’nin eşi Emasiye Hatun’un adını ondan aldığı söylenir. Bir diğer söylence de kente adım verenlerin Savaşçı kadınlar, Amasitler olduğudur. Bu güzel ve korkusuz kadınlar Amazonlar diye anılır.
Tarihte Amasya’da devlet kuranlar ya da devletleri ele geçirenleri sıralar: Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Pontuslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Eratnalar, Osmanlılar.
Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımları da bu kentte atılmıştır.’ ‘Ve yazar Mihri Hatun’un hayatını anlatır:
“Amasya, tarihinin eskiliği kadar, halkının hünerleriyle de ünlüdür. Bizim anlatacağımız ise, bu halktan biridir. Şairdir ve kadındır. Osmanlı döneminde yaşamıştır. Onun şiirlerini hem batıda hem de doğuda bilirler. Ve şaşırırlar, bir kadının sevdasını böyle pervasız anlatabilmesine. Ailesini tanıyanlarda babasının tam adı, onun doğum tarihini tam bilmezler. Şiiri kimliğini örtmüş gibidir. Ve onun için söylenen her şey yakıştırmadır. Kendi söylediklerinden başka. Ona, Lesbos’un (Midilli) ünlü kadın ozanı Safo’nun adını yakıştırıp Osmanlı Safo’su derler. Çünkü hiç evlenmemiştir.”
Yazar sonra bu sözü şöyle açıklar: ”Rumca’nın Safo sözcüğüyle, Arapça’nın “safi, sözcüğü aynı köktendir. ” Saf, temiz ve duru” anlamına gelir. Bu şair kadının kendine seçtiği ad da “aşk” ve “güneş” anlamındadır: Amasyalı Mihri, adının çağrıştırdığı aşık kavramıyla birlikte, dokunulmamışlığın simgesidir. Öyle anılır. Çünkü güzelliği şehrine benzer: Sarp, ulaşılmaz ve durmadan çağıran…
Ve devam eder, “Benim size anlatacağım da, bu kadının öyküsüdür.” Osmanlı Safo’su Mihri Hatun’un yaşamı. Bu da elbet yakıştırmadır. Doğrusunu, Amasya’yı kucaklayan dağlarla, Amasya’nın kucağında yatan Yeşilırmak bilir.”
Cefaların gamıyla çevrinin risalesini
Okumayan ne bilir Mihri’nin hikayetini.
Onun sevdalarının, acılarının izlerini şiirlerinden izleyebilirsiniz. Ayrılıkların, eziyetlerin, üzüntüsüyle, haksiz incitmelerin kitapçığını okumayan, Mihri’nin öyküsünü ne bilir diyor ozanımız.
Dünyada kimse haksız konuşana boyun eğmesin,
Muhtaç etme Yarab Mihri’yi değersize.
“Cananı bırak dedi canın gerekliyse
Mihri dedi ki canan gerek, can gerekmez.
Her kim yarimden ayırır beni, Yarab dilerim
Ömrü az olsun da dünyada tükensin kepeği.”
II. Beyazıt’ın şehzadeliği sırasında Mihri Hatun, Ladik’in gördüğü tüm güzelliklerini, özelliklerini bir şiirle anlatır. Şiirin ilk dizesi, Ladik’in övgüsünü dinleye dinleye, buraya hayran olduğuyla ilgilidir.
Kulaktan olmuştuk, gerçi aşık
Bihamdillah “Tanrıya şükür’ hoş gösterdi Halik (yaradan).
Ne söz söylendiyse hakkında sadık
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Ladik.”
Mihri Hatun, kadın dünyasını sorgulamış, düşündüklerini cesurca söylemiş, bir kadın şairimiz. Sevdasının arkasında durarak, sevgilisine korkusuzca şiirler yazmıştır. Bu cesareti ile onu Yunan kadın filozof ve şairi Safo ile kıyaslanmasına ve bu devirde Doğulu bir kadının böyle şiirler yazması şaşırtıcı bir durum olarak nitelenmiştir. Yaşadığı dönemin ozanları Mihri Hatun’u gıptayla seyretmişler, şiirlerini güzel, zeki, esprili olarak tanımlamışlardır.
”Türk Safo’su Mihri Hatun” Eskişehirli bir yazarın Amasya’yı, Yeşilırmak’ı, sarayı, töremizi, Amasya’nın keşkeğini, Yeşilırmağın dönme dolaplarını Amasya’nın kadın ozanlarını, Sultan Beyazıt’ı anlattığı zevkle okunacak güzellikte bir roman.
Yazar romanın finalini şöyle tamamlıyor; “Mihri Hatun için söylenenlerin, yazılanların doğrusu yalanı, bir Yeşilırmağa sorulmalı, bir de Amasya’nın bin yıllık çınar ağaçlarına. Mihri’nin mezarının yerini de onlar bilebilir. Bir de Amasya’yı kuşatan dağlara. Geri kalan yakıştırmadır ancak.”
Mihri Hatun’un şiirlerini, yaşamını, şairlerle olan çatışmalarını, kadının toplumdaki yeri için yazdıklarıyla ünlü olan bir kadın şairi Amasya’nın bir değerini romanlaştırarak okuyucularına okuma fırsatı veren yazar Sennur Sezer’i rahmetle anıyoruz.