'Nasip ve Nasipsizlik üzerine iki hikaye' NASİP…

Naci Özkan

30-01-2020 10:39

Kanuni Sultan Süleyman, kızı Mihrimah Sultan’ı; zeki bir devlet adamı olan Rüstem Paşa’ya vermek istiyordu.
Rüstem Paşa bu sırada Diyarbakır Valisi’ydi. Saraya damat olacağı duyulunca hakkında bir sürü dedikodu çıkarıldı.
Bunların en önemlisi, Rüstem Paşa’da cüzzam hastalığı bulunduğu iddiasıydı.
Kanuni, sarayın hekimbaşını çağırarak cüzzam hastalığının en çok tanınan belirtisinin ne olduğunu sordu.
Hekimbaşı, cüzzamlı bir kimsede bit barınamayacağını söyledi.
Bunun üzerine Diyarbakır’a adamlar gönderildi.
Bunlar gizlice Rüstem Paşa’nın iç çamaşırlarını kontrol ettiler ve bite rastladılar. Böylece Rüstem Paşa’nın cüzzamlı olmadığı anlaşıldı.
Bu hadise üzerine devrin bir şairi şu beyti söyledi:
“Olacak bir kimsenin bahtı kavi, talihi yar,
Kehlesi (bit) dahi mahallinde onun işe yarar.”

(Bir kimsenin bahtı açık, şansı da yaver olursa, onun biti bile yerinde, zamanında işe yarar, yükselmesine yardım eder.)

NASİPSİZLİK

Osmanlı padişahlarından Sultan İkinci Mahmud zamanında “Tıkandı Baba Kahvehanesi” adında bir kahvehane vardır.
İkinci Mahmud bu kahvenin neden bu adla anıldığını merak eder.
Tebdili kıyafetle derviş kılığıyla “Tıkandı Baba” namlı kişinin kahvehanesine gelir. Yanında veziri de vardır.
Sultan Mahmud, Tıkandı Baba’ya neden bu adla anıldığını sorar.
O da: “Bir gün rüyamda ihtiyar bir adam gördüm. Bu adamla beraber çeşmelerle dolu bir sokakta yürümeye başladık. Bu sırada bazı çeşmelerin çok, bazı çeşmelerin az, bazı çeşmelerin ise damlayarak aktığını gördüm.
“Neden bu çeşmeler böyle?” diye sordum. İhtiyar da “çok akan çeşmeler zenginlerin, az akan çeşmeler fakirlerin nasiplerini gösterir” cevabını verdi.
Bir kenarda damlayan çeşmenin ise benim nasibim olduğunu söyledi.
Bunun üzerine sinirlendim ve çeşmenin deliğini tıkadım.
Bu rüyayı kahvehanede anlattığımda ise bana ‘Tıkandı Baba’ adını verdiler. O gün bu gündür bu adla anılırım” der.
Hikayeyi dinleyen İkinci Mahmud üzülür.
Ramazan ayı geldiğinde İkinci Mahmud vezirine her akşam göndermek üzere Tıkandı Baba için içinde altın olan bir tepsi baklava gönderilmesini emreder. Baklava hazırlanır, içine altın konur, Tıkandı Baba’ya yollanır.
İkinci Mahmud Ramazanın sonunda tekrar tebdili kıyafet Tıkandı Baba Kahvesi’ne gider. Bir de ne görsün, eski tas eski hamam.
Tıkandı Baba’ya baklavaları ne yaptığını sorar.
Tıkandı Baba da baklavaları satıp onun parasıyla karnını doyurduğunu, bu yüzden padişaha duacı olduğunu söyler. Padişah bu duruma daha çok üzülür.
Tıkandı Baba’yı saraya çağırtır ve bir kürekle hazineye gitmesini ve oradan kürek dolusunca altın almasını söyler.
Tıkandı Baba hazineye gider, ancak heyecandan küreği ters daldırır ve nasibine tek bir altın düşer.
Bunun üzerine padişah, saray kuyumcusuna altından bir top yapmasını emreder.
Tıkandı Baba’ya: “Bu topu at, topun durduğu yere kadar olan arazi ve mülk sana ait” der.
Tıkandı Baba topu kendince çevirir ve ateşler. Ancak top kemere çarparak seker ve Tıkandı Baba’nın başına düşer.
Tıkandı Baba oracıkta can verir.
Sultan İkinci Mahmut gayet üzüntülü bir şekilde Tıkandı Baba’nın yanına gelir ve artık solmakta olan yüzünü okşayarak o meşhur sözü söyler:

“Vermeyince Ma’bud, neylesin Sultan Mahmud.”

Sonuç ; Unutmayalım ki nasipten öte yol yoktur. Bazen ne yapsanız bi’çaredir… Nasibin varsa ve Allah’ta nasip etmişse o sizi gelir bulur

Açıklama : Mabud; kendisine ibadet edilen, tapınılan varlık anlamına gelmektedir. Osmanlıca’da yazılışı şekli “ma’bud” dur. Tanrı, mabud demektir. … Allah yerine tanrı demek, yanlıştır.

Advert
DİĞER YAZILARI YARANAMADIK BE! 01-01-1970 02:00 “Her nefis ölümü tadacaktır” 01-01-1970 02:00 Yitirdiğimiz Değerlerimiz, “Komşuluk” 01-01-1970 02:00 TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ 01-01-1970 02:00 DAYAKLI EĞİTİM MODELİ 01-01-1970 02:00 MİZANDA BELLİ OLACAK 01-01-1970 02:00 Ömürdediğin 01-01-1970 02:00 ÖMÜR DEDİĞİN… ( NACİ ÖZKAN) 01-01-1970 02:00 ❗ Dünyamız bir fay hattı ile yırtılıyor. 01-01-1970 02:00 ÇİFTÇİYE ACİL MAZOT DESTEĞİ VERMELİYİZ 01-01-1970 02:00 HAYDİ GÜLÜMSE... 01-01-1970 02:00 BAYRAM SEVİNÇTİR…. 01-01-1970 02:00 SAMİMİYET İSTİYORUM ARTIK 01-01-1970 02:00 İçine Karanlık Düşerse!.. 01-01-1970 02:00 RÜŞVET ALIP VERME (Ramazan Sohbetleri 4) 01-01-1970 02:00 TEVAZU GÖSTERMEK (Ramazan Sohbetleri 3) 01-01-1970 02:00 GÜNAHTAN KAÇINMAK (Ramazan Sohbetleri 2) 01-01-1970 02:00 HAK DOSTLARI (Ramazan Sohbetleri-1) 01-01-1970 02:00 ZERAFET 01-01-1970 02:00 YAĞMUR YAĞSIN SEN GÜLÜMSE BANA 01-01-1970 02:00 Boğaziçi Erdoğan için neden önemli? 01-01-1970 02:00 ZÜBÜKLER 01-01-1970 02:00 Bugün hava memleket gibi kokuyor burnuma … 01-01-1970 02:00 ÇOCUKLUĞUN ÖĞRETİSİ 01-01-1970 02:00 BİR ANNENİN ARDINDAN 01-01-1970 02:00 İzin Vermeyeceğiz 01-01-1970 02:00 TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE 01-01-1970 02:00 Küçük Bir Dünya Kur Kendine... 01-01-1970 02:00 DAĞLIK KARABAĞ ve PKK 01-01-1970 02:00 HAYAT ZORDUR BE DOSTUM 01-01-1970 02:00 TÜRKİYE’DEKİ İLAÇ ŞİRKETLERİNİN AMACI NE? 01-01-1970 02:00 KARABAĞ NEDEN ÖNEMLİ? 01-01-1970 02:00 ŞEYTAN MI? ŞIH MI? 01-01-1970 02:00 Vay Be! Adam Yazmış 01-01-1970 02:00 Tarabya’daki Ev 01-01-1970 02:00 KIZILDAN MAVİYE 01-01-1970 02:00 HAYATIN GERÇEĞİ... 01-01-1970 02:00 YAZMAK BİR TUTKUDUR 01-01-1970 02:00 EVİMİZDE BURUK BİR BAYRAM 01-01-1970 02:00 ÖZGÜRLÜK TAZE BİR BAHARMIŞ 01-01-1970 02:00 TOPLUMSAL DEĞİŞİM 01-01-1970 02:00 FIRSATÇILIK… 01-01-1970 02:00 Farklı bir açıdan: CORANA VİRÜS 01-01-1970 02:00 Sonsuz Aşk: Hayat Sonsuz Zannedilen Bir Klişe… 01-01-1970 02:00 Enfes Bir Hikaye:BANA NE’CİLİK! 01-01-1970 02:00 İNSAN ve BİR NEFES MUTLULUK… 01-01-1970 02:00 KÖYLÜ DE OLAMADIK ŞEHİRLİ DE !.. 01-01-1970 02:00 KİME KALMIŞ BU DÜNYA ? 01-01-1970 02:00 HAYATI GÜZELLEŞTİRMEK ELİNİZDE 01-01-1970 02:00 ANGUT KUŞU 01-01-1970 02:00 IŞIĞA DOĞRU YÜRÜ 01-01-1970 02:00 Yenikapı'da Amasya Rüzgarı 01-01-1970 02:00 İyilik 01-01-1970 02:00 Amasyalı Olmak 01-01-1970 02:00 Bir Şehri Sevmek 01-01-1970 02:00 Taşova’da Bir Köy ... 01-01-1970 02:00