Kadim kültürümüz istişare konusunda şunları söylüyor; ‘İstişare fikri bir yardımlaşmadır; düşünce planındaki bir yükün müştereken omuzlanıp kaldırılmasıdır. Önceden varılmış peşin bir hükümle istişareye katılmak ve bu hükmü ısrarla müdafaa etmek, yardımlaşma ruhunu zedeler ve inat, rekabet, tarafgirlik, gıybet, düşmanlık ve intikam kapılarını açar. Bunlar ise bir istişareden beklenenin tamamen tersi neticelerdir. Hele kendi peşin hükmüne taraftar toplamak için gayret göstermenin istişare ile bağdaştırılabilecek hiçbir tarafı yoktur; İstişareye katılan herkim olursa olsun ve hangi yönde fikir beyan ederse etsin, bilhassa da idareci mevkiinde bulunanlar tam bir vicdan hürriyeti içinde hareket edebilmeli ve de hakkın hatırını her şeyden üstün tutarak sadece doğruyu söyleyip, doğruyu göstermelidirler.
İstişarenin başarısızlıkla neticelenmesi halinde idareci durumunda bulunanlara düşen görev yumuşak huylu ve gönül alıcı olmak, karşılıklı anlayış ve yardımlaşma ruhu içinde şefkat prensiplerinin çerçevesinde bu başarısızlığın telafisine çalışmak tam bir birlik ve kardeşlik şuuru içinde istişareye sarılmak ve istişarede sebat etmek olmalıdır’
Peşin hükümlü değiliz, taraftar toplama gibi bir gayret içinde de değiliz. Organize sanayi bölgesinin (OSB) kurulması gibi güzel bir gayreti destekledik vatandaş olarak üzerimize düşeni de yaptık. Ancak bu projenin Çambükü köyümüzün mezrana yapılması açıklandığından bu yana köyün kaderini tayin edecek böyle bir projeye köyden yükselen itiraz seslerinden bu projenin enine boyuna tartışılmadığı ve istişare edilmediği gerçeği ortaya çıkıyor.
Çambük’lü şöyle diyor: ‘Evet kötü niyetleri yok. Ağlar beyler oturmuşlar, memleketin Organize Sanayi Bölgesine (OSB) gereksinimi olduğuna karar vermişler. Çambükü köyü arazisini de münasip görmüşler. Görmüşler de halka sormak, istiyor mu istemiyor mu, gönlü var mı yok mu demek gibi bir adetleri olmadığı için ben yaptım oldu zihniyetinin mümtaz temsilcileri olarak imzayı basıp OSB müjdesini vermişler.
Bizi önceden bilgilendirmediler. Milletin görüşünü alalım gibi bir tavır içinde olmadılar bize yaklaşımları iyi olmadı. Muhtarımızı görevden aldılar.
Toprakla, tohumla, çayır çimenle, hayvancılıkla nesiller boyu hem hal olmuş halk, Çambükü köyünde sakin bir yaşamı tercih etmeleri onların en demokratik ve insani haklarıdır. Çambüklüler orada doğdular, büyüdüler ve o toprakların sevgisini aldılar. Onlar bu projeye karşı değiller sadece kendi toprakların da yapılmasını istemiyorlar. Çambükünün köy olarak kalmasını istiyorlar.
Çambükü arazisinde çiftçilik ve hayvanlcılıkla geçimin sağlayan yöre halkı yaşam koşullarını olumsuz yönde etkileyecek bu projenin kendisinden değil, yer seçiminden rahatsız.
Anayasamızın 56. Maddesinde yer alan ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir’ ilkesinden hareketle köy halkının sağlığına, yaratacağı çevresel etkilerin köyümüzün temiz havasına suyuna tarım alanlarına zarar vereceğinden bu projenin köyümüze rahatsızlık vermeyecek başka bir yere yapılmasını arzu ediyoruz.
Biz projeye karşı değiliz. Yer tespitine karşıyız. Biz çoluk çocuğu, kadını erkeği, genci yaşlısı, köylüsü, kuşu böceği, kedi köpeği, koyunu kuzusu, bağı bahçesi, ovası ırmağı, yulafı pancarı kısacası insanı, hayvanı, doğasıyla bu köylüyüz. Çambüklüyüz. Burada doğduk, burada doyduk, burada yaşıyoruz burayı seviyoruz.
Bizim arazimize OSB yapmak köyü seven, gönül veren, değerini bilen, gelip giden, özleyen, yerleşmek isteyen, gözü aydınlık, yüzü güleç, ovası bereketli, yaşamı zevkli, çevresi yeşil, insanı sakin Çambüküne yapılabilecek en büyük kötülüktür. Hayvanlarımızın hastalanmasını, meyve çiçeklerinin solmasını, suyumuzun kirlenmesini, havamızın bozulmasını istemiyoruz.
Bu konuda köyün büyük ekseriyetinden aynı serzeniş yankılanıyor; Burası bizim ata dede toprağımız. Malcılıkla geçiniyoruz, arazimiz kalmıyor tapulu tarlamı vermek istemiyorum, ben ekip biçiyorum, mağduruz.
Dile getirilen bu serzenişe yetkilerin kulak vermesi gerekiyor. Tepeden inme projelerin ata dede topraklarını kaybetme tehdidi altındaki çambükü köylüsünün yüzlerce yıla dayanan tarihçesini görmezden gelerek o köyde biriktirmiş olduğu anılardan koparılmak istenmesini doğru bulmuyoruz.
Atadan dededen tarım ve hayvancılıkla geçinen bu köyde uygulanmak istenen bu projeyle çambüklünün sadece meraları huzuru ve sağlıklı çevrede yaşam hakkı değil, geçim kaynakları da gasp edilmiş oluyor. Ve vatandaşı da ‘Bizi gözden çıkardılar’ karamsarlığına itiyor köylü bu konuda devletinden sıcak ilgi bekliyor köy halkı her türlü inşaat ve alt yapı faaliyetin planlandığı kendi arazilerinin mega bir şantiyeye çevrilmek istenmesinden rahatsız. Ata dede topraklarına yabancılaşmış olmak istemiyorlar halkın rızasına dayalı olmayan bu projenin yaşamları, yaşam alanlarını geçim kaynaklarını yok edeceğini tarım ve hayvancılığı öldüreceğini düşünüyorlar.
(OSB projesi için köylülerle buluşma konuşma dertlerini anlama yönünde atılan adımları görmezden gelmiyoruz projeye yönelik olumlu olumsuz görüşlerin dikkate alındığını biliyoruz. 4 Ekim günü gerçekleştirilen toplantıda sorular, sorunlar ortaya döküldü tartışıldı. Bunlar hiç kuşkusuz değerli çabalar ancak köy temsilcilerinin ve muhtarın olmaması bir eksiklikti.
‘Doğa biz olmadan da olur ama bizim onsuz olamayacağımız görmezden gelinemez’
İlle de ‘Zenginlik’ dışında yeni hayaller kurmak gerekiyor. Eyy bizleri idare eden büyüklerimiz alternatif politikaları nicelik değil, nitelik ağırlıklı kaygılarla köyde yaşayanların rızası doğrultusunda çözüm odaklı bir planı uygulamak daha doğru değil midir?…
Eli kalem tutan bir vatandaş olarak Çambükü köyünün yalnızca Çambüklerinin olmadığını ülkesini, toprağını, nehirlerini, ovasını seven herkesin olduğunu söyleyelim. Projeye değil ama rızası olmayan bir köyün demokratik bir tavrının yanında olduğumuzu belirtip devletimizin köyümüzün köylülerimizin bu demokratik talebinin dikkate alınarak Organize Sanayinin daha uygun bir yere inşa edilerek ilçemizin kalkınmasına olan hizmetlerini alkışlamak istiyoruz.