Bir gazetemizin 3. sayfasının alt tarafına küçük puntolarla yazılmış bir haber; “Savarona’da fuhuş davasında 5 hapis”. Yat’ın resmi ve üzerinde okuyucuya kısa bir not. “Savarona Atatürk’ün ömrünün son günlerini geçirdiği yattı”…
Savarona, Amerikalı bir iş adamı tarafından kızı için Almanya Hamburg’ta yaptırılmış. 1938’de Cumhurbaşkanı yatı olarak kullanılmak üzere alınmış. Atatürk bu yatta 54 gün kalmış. Bu gemi daha sonraları 1951-1986 yılları arasında Deniz Harp Okulu öğrencileri ve deniz subaylarının eğitiminde kullanılmış.
Dünya ahvalinin insani gidişatını izliyoruz. Bazılarının derdi “fiyat”tır. Onların satamayacağı şey yoktur. Ne bulurlarsa satarlar. Bazılarının derdi “değer”dir. Onlar değerlerine fiyat biçtirmezler. Şahsiyetleri, kimlikleri, kutsalları vardır. Her şey satılık da değildir, kiralık da değildir.
Antalya’da Jandarma’nın düzenlediği baskınla fuhuş için yurt dışından getirilmiş 13 kadının ve yatı günlüğü 50 bin dolara kiralayan Kazak iş adamının göz altına alındığı fuhuş haberiyle gazete sütunlarına düşen Savarona adlı yatı kiraya verenler bu haberi okuduklarında nasıl bir duygu içinde oldular diye merak ediyoruz.
Geçmişten günümüze kalan her şey ben tarihim, “ben geçmişin konuşan diliyim ve doğru sözlü şahidiyim” der. Savarona’da bunlardan biri. Üzerinde tarihin izleri olan bir ülkenin kurtarıcısının son günlerini geçirdiği bir gemiyi hangi şuur, hangi idrak kiraya verilmesi kararını almıştır.
Bizler mazinin bize bırakmış olduğu bu yadigara bakarak ferahlarken, bir mazi kıyımı, bir tarih kıranı gördüğümüzde hüzün duyuyoruz. Hüzünden de öte kabullenemiyoruz. Nedir bu mazi düşmanlığı. Anlamakta güçlük çekiyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk ismi ve düşüncelerinden rahatsızlık duyan bir zihniyetin “Atatürk’ün şahsında somutlaşan isminin manevi kimliğine uygun olmayan davranışlar içinde kullanımını yasaklar” koşulu protokol maddesini görmezden gelerek “Antalya’da Savarona’ya Fuhuş Operasyonu” haberleri ile bir ülke kurtarıcısı liderinin manevi hatırasını kirletenler bu ülkeyi bize vatan yapanlara hürmetsizlik etmişlerdir.
Kadim kültürümüzde öyle demiyor mu körü körüne hiç kimseden nefret etme ve hiç kimseye hayran olma, insanları tanı..
“Yaradılanı hoş gör, yaradan ötürü”
Atatürk’ü anlatmak bu sayfalara sığmaz ama bir gazete köşesinde okuduğum bir anektod ona verilen değerin güzelliğini ve Atatürk sevgisini anlatıyordu: “Bizim nesli Galatasaraylı yapan Taçsız Kral Metin Oktay Galatasaray’da kaptanlık yaptığı zamanlarda yazı-tura yapılacağı vakit hep tura dermiş. Sebebini de şöyle açıklıyormuş; “Varsın Atamın silüeti yere değmesin!”
Babadan kalma bir dolmakalem, annenin ördüğü bir kaşkol kadir kıymet bilen çocukları için çok şey ifade eder. O kalem belki babanın çocuğuna miras bıraktığı öğütleri hatırlatır. Annenin ördüğü kaşkol da annenin şefkatli sıcaklığını, anne kokusunu hatırlatabilirken bize bir yurt kazandıran Mustafa Kemal Atatürk’ten kalan Savarona’yı bizler gazetelere düşen bu utanç haberleriyle mi hatırlayacağız. Çocukluktan lise çağlarına Atatürk sevgisiyle nice bayramlar yapan, şiirler okuyan, sınıfları süsleyen bir nesle Atatürk’ten kalan bir hatıra olan Savarona’yı bu gibi süfli haberlerle gündeme taşıyanların yaptığı bu hürmetsizliği kınıyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin lekelenmesine izin verilmemelidir. Savarona adına ve ruhuna uygun olmak üzere müze olarak korunmalıdır. Savarona’nın yeri, Ata’sını son terk ettiği Dolmabahçe Sarayı olmalıdır. Savarona “Türk Denizcilik Müzesi”ne dönüştürülüp halkın ziyaretine açılmalıdır.
“İtibarda cimrilik yapılmaz” diyenlere hatırlatıyoruz.
Naci KONYAR