‘YAVAŞ KENTLER’
Franz Kafka ‘Okuduğunuz kitap bir yumruk gibi tepenize inip bizi uyandırmadıktan sonra neye yarar’ diyor. ‘Neyin bilmeye değer olduğu’ sorusu hala cevapsız kalmaya devam ediyor. Cevabı şöyle olabilir. Önemli olan ne kadar bilgi sahibi olduğumuz değil, bu bilgiyle neler yaptığımız. Öğrendiklerimizden faydalı ne güzellikler yaratma süreci… Okuduğum kitap ‘YAVAŞ KENTİ’ anlatıyordu;
‘Kapitalizm ve küreselleşme ile birlikte dünyada büyük değişiklikler yaşanmıştır. Kentler betonlaşmış, dereler, denizler kirlenmiştir. Bu olumsuz gidişe karşı İtalya’dan başlayarak tüm dünyayı etkileyen YAVAŞ KENT hareketi, küreselleşmenin, şehirlerin dokusunu ve yaşam tarzını standarlaştırmasına karşıdır. Kentlerin yerel kimliğini ve özelliklerini korumasından yanadır. Yerel tatlar, zanaatlar ve sanatlar korunmalıdır.
Sağlıklı ve zenginleşmiş bir Taşova yaratmak için örnek alıncak bir yol haritasıdır ‘Yavaş Kent’ hareketi. Taşova’mız son yıllarda her ne kadar betonlaşsa da doğallığını koruyan göç almamış bir ilçedir. Boraboy gölü dışından bir yabancı için cazibesi olmasada çocukluğu bu ilçede geçenler için anılar mekanıdır Taşova’mız…
Taşova Orta Karadeniz bölgesinde yer alan Amasya ilimize bağlı Herizdağ ve Faravga eteklerinde 1945 yılında kurulmuş ortasından Yeşilırmak geçen bugün 7 mahallesi 63 köyü ile nüfusunun büyük çoğunluğunun merkezde yoğunlaştığı şirin bir ilçemiz.
Tarihi fazla eski olmayan bu yerleşim yerinin haftada birgün kurulan bir pazarı tarım ve hayvancılıkla iştigal eden köyleri ve köylüleriyle göç almayan, ticari ve turistik bir yol güzergahında olmadığı için, ayrıca destekleme alımlarının ve taban fiyat politikalarının korumacı anlayışının yerini serbest piyasa sisteminin almasıyla birlikte köyleri göç veren bir ilçe konumundadır. İlçe köylerimizin miras yoluyla bölünerek işletme niteliğini kaybeden araziler ve masraflı işleme yöntemleri sonucu çiftçilerimiz geçimini sağlayacak parayı kazanamamaktadırlar.
Aynı evde üç kuşak bir arada yaşanan o geleneksel aile birliği dağılmıştır. Babadan kalan tarlaları işleyerek Geçimini sağlayamacağını düşünen gençler büyük şehirlere işçi olarak çalışmak üzere köylerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır.
Tarım gelirlerinin geçime yetmemeye başlaması nedeniyle ilçemizde, yaşadıkları yerin kültür varlıklarını koruyarak çevreye ve doğaya zarar vermeden, hane halkının gelirine katkıda bulunmak üzere bazı ürünlerin ve hizmetleri pazarlanmaları girişimlerini ilçemiz adına bir çıkış yolu olarak görüyoruz. Kadın el emeği, göz nuru geleneksel el sanatlarının değerlendirilmesi ve evlerde üretilen doğal gıdaların tüketicilere ulaştırılması için kadınların öncülüğünde ki üretilen ürünlerin satıldığı üretici pazarlarını ilçemiz adına hayata geçirilen projeler olarak destekliyoruz.
İlçemizi ve köylerimizi diğer yerleşim yerlerinden farklılaştırarak öne çıkarmak ve daha çok kişi tarafından ziyaret edilmesi sonucu ortaya çıkacak ekonomik canlılık dışarıya göçü önleyecektir. Kırsal Turizmin gelişmesi sonrası büyük kentlere göçü önlemek hızlı ve çarpık kentleşme sorunlarını da ortadan kaldıracaktır.
Son yıllarda Şehrin hafızası sayılabilecek binalar korunmuyor, umursanmıyor. Kimi zaman da bilakis yok ediliyor. Çoğumuzun doğduğu ev, okuduğu okul, büyüdüğü mahalledeki pek çok yer yok artık. Köksüz ve belleksiz kalıyoruz.
Yurduğumuzu ziyarete gelen turistler kendilerinde olan binaları değil, kimliklerini kaybetmemiş şehirleri görmek istiyorlar. Şehrin kendine has mimarisine zarar vermeden bütünleşmiş mimarisini korumak için eski yerleşim yerlerini yıkmadan, sakin bırakarak şehrin başka bir yerinde yeniden bir yapılaşma yapmak zor bir iş midir? Zamanımızda bu işleri yapmak gerçekten de zordur. Kimi övecek, kimi sövecek ama torunlarımız sebep olanları rahmetle anacak ve hatırlayacak.
Eğitim Camiamızdan Ahmet Özkan ve Cesarettin hocamızın yaptıkları TV programları ile ilçemizin tarihini ortaya çıkarma ve bir kent hafızası oluşturma çalışmaları doğrultusunda, kıdemli yurttaşlarımızın anlattıkları anıları görüntülü olarak kayda almaları yine Gönül Hayati Özkan’ın ‘Toplayalım Kaybolmasın’ düşüncesiyle ‘Şehir Müzesi’ kurma tasarılarını olumlu ve ilçemiz adına güzel çalışmalar olarak görüyor takdir ediyoruz. Mahalli yöneticilerimizden yeni bir arşiv düzeni kurularak kent belleğinin koruma altına alınmasının ihmal edilmemesini istiyoruz.
Ez cümle köy ve köylülük kavramlarının tasfiye edilmesi önlenmelidir. Türkiye’nin idari yapısı içinde köy tüzel kişiliği ve muhtarlık bütçeleri yeniden tesis edilmelidir. ‘Şehirde ne varsa köyde o olacak’ diyen Sayın Süleyman Demirel’i rahmetle anıp su, elektrik, kanalizasyon haberleşme gibi temel alt yapı ihtiyaçlarının öncelikle karşılandığı kendi kendini doyuran bir ülkenin emekçileri olan köylülerimizin mutlu huzurlu ve yaşama sevinci içinde ömürlerini sürecekleri köylerimizi tezelden tekrar inşa ve ihya etmek niyazıyla…