Gönlümüzde çiçekler açtıran bir sanatçının; Özay GÖNLÜM’ün doğum günü 5 Şubat 1940.
Babası Astsubay olduğundan, ülkemizin değişik yerlerinde görev yaptı. Özay GÖNLÜM de Erzincan’da doğdu.
Denizli-Tavas-Kızılcabölük nüfusuna kayıtlıdır. Üç yaşında ağız mızıkası çalar… Anası; gürülteye fazla dayanamayıp sandığa saklar mızıkayı… 11 yaşında, ortaokulda mandoline başlar. Keman çalar sonraki yıllarda. 1953 yılında saz ile tanışır… Her gün saz çalar… Denizli Erkek Sanat Okulunda sazı ve sesi ile dikkatleri üzerine toplar. 1957’de Ankara’ya gider ve Muzaffer Sarısözen ile tanışır( daveti Sarısözen yapmıştır). Bu tanışma, yaşamına yön verir.
Yurttan Sesler’de konuk sanatçı olarak çalışmaya başlar. 1962 yılında askerliği biter…
1967 yılında Ankara Radyosu’nun açtığı sınavı kazanır. O sınavı yöre diliyle şöyle anlatır: “Bi arkadaşım vardı ‘Sen kendini ne sanıyon len’ didi. O zaman kööleden neleden neleden gelenlee narasın. Giddik, sınava gidik. Zeybek çığırttılaa.. Eh, efelir var ya serde “Türküsünü de çığırem mi” dedim. “Çığır” dedile. Meğe, benim sesim varmış da, benim habarım yoomuş. Piyanodan da bi sesler vedi birisi. Meğer benim sesimin bir iyi tınısı da varmış. Tuttular, kazandın, dediler. Emme yarım saat kalıdım orda. İkinci, üçüncü sınava lüzümat görmemişler. Sonra girdik büyük kurula. Orda gocaman teelettil: Üç dene peşkir eskittim siline siline. Şimdi dayılarımın, amcalarımın, teyzelerimin söylediği türkülerin çıkarıveriyom notalarını hemencecik…”
Ben, radyodan duydum türkülerini, adını. Sonra, ses kaydediciler, kasetler… TV…
1977 yılında Fuar’da'(İzmir) sahneye çıkıyordu. Aydın’dan, Söke’den, Denizli’den arkadaşlarla sözleşip buluştuk… Paraya kıyıp GAZİNO’ya gittik… Kimler yoktu ki… Özay GÖNLÜM, saat 22:00 sularında sahneye geldi…. Bizi büyüledi gitti…. Henüz “YAREN” yoktu… Yalnız “GIDIGIDI” dediği, 15-20 cm. uzunluğunda bir saz ile gösteri yaptı… Bu saz, bağlama ailesinin en küçüğü, Özay GÖNLÜM’ün icadı…
1978’de, Fuar’da, yer gösterip, minder satıyoruz… Özay GÖNLÜM’ü yakından tanıma fırsatı o zaman doğdu… Peruk taktığını da o zaman gördüm… Hepimizi güldürdü. Kadınlar matinesi olurdu; haftanın bir günü, en neşeli günümüzü yaşardık… Özay GÖNLÜM bütün taklit yeteneklerini sunardı…
Çöz de Al Mustafa Ail, Tepsi de tepsi fındıklar; Denizli’nin Horozları, Sobalarında Kuru da Meşe Yanıyor… Hele o mektup…. Ninemin Mektubu… Dinleyiniz lütfen…”Anadolu’nun kültürel zenginliğini, Ege güneşi gibi ışıldayan yüzünde toplamıştı.!”
Adı gibi, ay gönüllü, “gocuman” bir sesti:
İyi ki o güler yüzüyle bu topraklarda var oldu… İyi ki tanıdık. İyi ki doğdun güzel insan… Nice yıllara…
Not: Pakistanlılaşma, her türlü terör etkinliğine açık duruma gelmektir. Pakistanlaşmaya HAYIR! diyelim.
Hoş ve esen kalınız.