Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tanımına göre sağlıklı olmak; fiziksel, zihinsel ve sosyal iyilik hali anlamına gelir. Beslenme, bütün canlıların yaşamını devam ettirmesi için en temel ihtiyaçtır.
Obezite Nedir? Obezite Bir Hastalık Mıdır?
İnsanların beslenme alışkanlıkları dünya tarih sahnesine çıktığı günden bu yana birçok kez değişmiştir. İnsan vücudu da bu beslenme alışkanlıklarına göre şekillenmiş, büyümeyi ve gelişmeyi buna göre ayarlamıştır.
İlk çağlarda avcılık ve toplayıcılık yapan insanların ihtiyaç duyduğu enerji ile günümüz modern yaşamında insanların ihtiyaç duyduğu enerji arasında pek çok fark vardır. İnsan vücudu ne kadar fazla hareket ederse o kadar fazla enerjiye ihtiyaç duyar. Bu da günümüzdeki insanın, geçmişteki insana göre duyduğu ihtiyacın oldukça altında olduğu anlamına gelir.
Aradaki bu dengeyi sağlamak için insanların artık daha az besin tüketmesi gerekmektedir. Besinlerle alınan enerji miktarı ile harcanan enerjinin eşit olması, ayrıca alınan bu enerjinin makro ve mikro besin ögelerine dağılımının orantılı olması dengeli ve yeterli beslenmenin tanımıdır.
Bu dengenin sağlanamaması günümüzde obezite (aşırı şişmanlık) başta olmak üzere birçok sağlık sorununu ortaya çıkarmıştır. Obezite ve neden olduğu çok sayıda akut ve kronik hastalıktan korunmak adına sağlıklı ve dengeli beslenme ile ideal kilonun korunması oldukça önemlidir.
Obezite (aşırı şişmanlık) basit olarak vücuttaki yağ oranının, aşırı ve anormal bir şekilde artışı olarak tanımlanır. Halk arasında obezite bazı kişiler tarafından yalnızca dış görünüşe bağlı bir sorun olarak algılanır.
Halk arasında “fazla kilo” ile “aşırı şişmanlık” birbiri yerine kullanılan ifadeler olsa da aynı tıbbi olarak aynı kavramları ifade etmez. Kilo aralıkları vücut kütle indeksine göre belirlenmiştir.
Günümüzde obezite kozmetik bir problem olarak değil birden fazla organ sistemi için uzun dönemde olumsuz etkili karmaşık metabolik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Karmaşık metabolik alt yapısından dolayı değişik iletişim mecralarında sık reklamı yapılan farklı diyetlerin uygulanması etkisiz ve/veya hastaya zarar verici olabilir.
Vücut Kütle İndeksi (VKİ) Nedir? Nasıl Hesaplanır?
Obezite ile ilgili bazı vücut ölçümlerine topluca antropometrik ölçümler denir. Bunlardan en yaygın bilineni vücut kütle indeksidir.
Vücut kütle indeksi (Body Mass Index-BMI) aşağıdaki formüle göre hesaplandıktan sonra kişinin VKİ değeri hangi aralığa düştüğüne bakılır.
VKİ= Vücut ağırlığı (kg)2 ÷ Boy (m)2
VKİ Hesaplayıcı
Vücut kütle indeksi Kilo durumu
<18,5 Düşük kilolu
18,5-24,9 Normal kilolu
25-29,9 Fazla kilolu
30 ve üstü Aşırı kilolu (obez)
Aşırı kilo ekstra kas, kemik veya ödemden de kaynaklanabilir. Ancak obez insanların vücudundaki esas ağırlık kaynağı yağlardır.
Bel çevresi (waist circumference-WC) VKİ ile birlikte vücut yağlanması hakkında indirekt fikir verir. Vücutta yağ belli bölgelerde depolanır. Bu bölgeler göbek çevresi ve gluteal (kaba etler) bölgede birikir. Üçüncü ölçüm bel-boy oranı (WHtR) ve dördüncü yöntem bel-kalça oranıdır (WHR).
Obezite Nedenleri Nelerdir?
Obezitenin ortaya çıkmasının en önemli nedeni çok az hareket edip çok fazla besin tüketmektir. Özellikle yağ ve şeker bakımından zengin gıdaların tüketimi, enerji içeriği yüksek olmasa da dengesiz bir beslenme planının uygulanması, yeteri kadar fiziksel aktivite ve egzersiz yapılmaması alınan enerjinin vücutta yağ olarak depolanmasına neden olur.
Sağlıklı, yetişkin bir erkeğin günde ortalama 2500 kaloriye, sağlıklı yetişkin bir kadının ise günlük ortalama 2000 kaloriye ihtiyacı vardır. Günümüzde herhangi bir fast food zincirinde üretilen ortalama bir hamburger yaklaşık olarak 1500 kaloridir. Aynı şekilde gazlı ve alkollü içecekler de çok fazla kalori içerir. Bu nedenle bu gibi besinlerin sık olarak tüketimi obeziteye neden olabilir. Ayrıca;
Fiziksel aktivite eksikliği,
Genetik faktörler,
Tiroid bezinin yeterli hormon üretememesi,
Steroid hormonlarının aşırı üretimine neden olan Cushing Sendromu da obeziteye neden olur.
Çocuklarda Obezite Neden Önemli Bir Sorundur?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 21. yüzyılın en önemli halk sağlığı sorunu olarak tanımlamıştır. Çocuk obezitesi orta ve düşük gelir düzeyine sahip ülkelerde daha sık görülmektedir. DSÖ verilerin göre 2016 yılında 5 yaş altı fazla kilolu çocuk sayısı 41 milyonu aşmıştır.
Çocukluk çağında aşırı kilolu veya obez olan çocukların erişkin dönemde obez oldukları ve bu kişilerin genç yaşta diyabet ve kardiyovasküler olaylar geliştirdikleri bilinmektedir. Ayrıca erişkin yaşta osteoartrit gibi kas-iskelet sistemi hastalıkları ile meme, endometrium ve kolon kanseri geliştirme risklerinin yüksek olduğu görülmüştür.
Çocukluk Çağı Obezitesini Hazırlayan Faktörler Nelerdir?
Çağımızda ebeveynlerin beslenme alışkanlıklarının yağ ve şekerden zengin yiyeceklere kayması çocukların yeme alışkanlıklarını bu şekilde geliştirmelerine neden olmaktadır. Bu tür beslenme vitamin, mineral ve diğer gerekli elemanların beslenme ile alınamamasına yol açmaktadır.
Değişen beslenme alışkanlığına ek olarak, çocukların bilgisayar, cep telefonu ve diğer bilişim cihazlarına erken yaşta ve kolay ulaşabilir olmaları obezite yol açan önemli bir faktördür. Sürükleyici oyunlar veya görseller nedeniyle çocuk hareket etmek istemez. Bununla birlikte aileler de çocuklarının “uslu” kalmasını sağlayan bu yöntemlere çok sık başvurmaktadır.
Çocukluk Çağı Obezitesinin Yol Açtığı Sorunlar Nelerdir?
Bu sorunları fiziksel, sosyal ve duygusal sorunlar olarak özetleyebiliriz.
Fiziksel sorunlar arasında;
Tip 2 diyabet,
Metabolik sendrom: Kalp, diyabet ve kan yağlarının birlikte bulunduğu duruma verilen isimdir.
Yüksek kan yağları (kolesterol) ve yüksek tansiyon
Astım,
Uyku bozuklukları,
Yağlı karaciğer,
Kemik kırıkları, sayılabilir.
Sosyal ve duygusal sorunlar ise;
Özgüven eksikliği ve akranları tarafından dalga geçilmesi,
Davranış ve öğrenme problemleri: Obez çocukların daha kaygılı olduğu ve sosyal yetenekleri daha az gelişmiş olduğu gözlenmiştir. Bu çocukların sınıfın disiplinini bozan davranış sergileyebilirler veya sosyal olarak içe kapanık olabilirler.
Depresyon: Düşük özgüven beraberinde umutsuzluk getirdiğinde depresif süreç yaşanabilir. Ayrıca vücut görüntüsünden memnun olmayan ve/veya sürekli eleştirilen çocuklarda zamanla yeme sorunları gibi psikolojik sorunlara zemin hazırlanır.
Obezite Belirtileri Nelerdir?
Obezite derecelerine göre birçok sayım, ölçüm ve hesaplama olsa da en geçerli ve kabul gören hesaplama vücut kütle indeksidir. Vücut kütle indeksi hesabına göre 25-29,9 kg arasındaki değerler yaygın ve basit şişmanlık olarak kabul edilir. 30-39,9 kg arasındaki değerler ise obezite olarak kabul görür. 40 kg üstü değerler ise şiddetli olarak adlandırılan morbid obezite olarak adlandırılır. Bu değerlere göre obez olan insanların uyku problemleri çekmesi yaygın görülen bir belirtidir. Birçok obezite hastasında uyku apnesinden dolayı uyku problemi vardır. Ayrıca obez insanların solunum yolu enfeksiyonu hastalıklarına yakalanma yatkınlığı vardır.
Bütün bunların yanında:
Aşırı terleme,
Horlama,
Fiziksel aktiviteleri gerçekleştirmede güçlük çekme,
Genel olarak yorgun hissetme,
Eklem ve sırt ağrıları,
Düşük güven ve benlik kaygısı da obeziteye bağlı olarak görülen sorunlar arasındadır.
Her ne kadar yukarıdaki gibi birçok belirti olsa da, obezitenin en temel belirtisi yağ oranı yüksek bir vücut kompozisyonudur. Ortaya çıkan bütün bu belirtilerin en önemli nedeni de düzensiz, dengesiz ve aşırı beslenmedir. Bu vücut yapısı insanın toplumdan izole olmasına ve sosyal olarak daha zayıf ilişkiler kurmasına bile sebep olabilir.
Obezite İçin Risk Faktörleri Nelerdir?
Obezite için başlıca risk faktörleri:
Ailesel kalıtım ve etkiler: Bazı ailelerde genetik olarak şişmanlık eğilimi vardır. Bu ailelerin üyeleri yiyecekleri yeterli verimlilikte enerjiye çeviremez veya iştahlarını ayarlamaz veya egzersiz sırasında yeterli miktarda kalori harcayamazlar.
Yaşam tarzı seçimleri: Alt kırılımları arasında sağlıksız beslenme (yüksek kalorili, düşük sebze-meyve içerikli beslenme), kalorisi yüksek sıvıların fazla tüketilmesi (kola, asitli içecekler, tatlı içecekler vb.), ve hareketsizlik bulunmaktadır. Hareketsizlik veya sedanter yaşam tarzını tercih eden kişiler bilgisayar ve/veya televizyon önünde uzun zaman geçirirler.
Bazı hastalık ve ilaçların kullanımı: Prader Willi sendromu veya Cushing sendrom gibi bazı tıbbi durumlarda obeziteye sık rastlanır. Depresyon ilaçları, epilepsiyi önleyen ilaçlar gibi ilaçlar uzun dönem kullanımında gerekli diyet kontrolü yapılmazsa kilo alımına yol açar.
Sosyal ve ekonomik durum: Yürüyüş ve egzersiz için güvenli alanların olmaması, sağlıklı yemek pişirme alışkanlığı edinmemiş olmak ve yakın çevredeki sağlıksız beslenme davranışlarına uyum sağlamak obeziteyi hazırlayıcı faktörlerdir.
Yaş: Her ne kadar günümüzde obezite her yaşta görülebilen bir hastalık olsa da yaşlanma ile birlikte aktivite kaybı ve hormonal değişiklikler obezite riskini arttırır.
Diğer faktörler: Obeziteye yol açan diğer faktörler arasında gebelik, sigarayı bırakmak, uykusuzluk, stres, daha önce sık kilo vermeye çalışmak (yo-yo diyet; diyet sonrası hızla kilo alındığında vücut bazal metabolizması yavaşlar ve daha sonraki denemelerde aynı hızda kilo verilemez) ve bağırsak bakteri sisteminin (mikrobiyom) kilo alımı veya kilo verememeye neden olması sayılabilir.
Obezite Tanısı Nasıl Konulur?
Vücut kütle indeksinin 30'dan fazla olması basit ve güvenilir bir teşhis yöntemidir. Ancak her insan için bu yöntem doğru değildir. Örneğin profesyonel anlamda sporla ilgilenen kas kütlesi çok fazla olan insanlarda bu hesabın kullanımı çok doğru değildir.
Obezite tanısı alan hastalar, kilo problemine ilişkin herhangi bir sağlık sorununun oluşup oluşmadığı veya obeziteye herhangi bir sağlık probleminin yol açmış olup olmadığı hakkında bazı muayenelerden ve tanı testlerinden geçirildikten sonra hekimler tarafından diyetisyene yönlendirilir.
Diyetisyen tarafından vücut analizi yapılır, beslenme alışkanlıkları değerlendirilir. Beslenme düzeninin daha net bir şekilde anlaşılabilmesi için üç günlük veya beş günlük besin tüketim kayıtları istenebilir. Sonrasında hastaya yaşına, fiziksel aktivite düzeyine ve eşlik eden hastalıklarına uygun şekilde bir beslenme programı hazırlanmalı ve ideal kilosuna ulaşması sağlanmalıdır.
Obezitenin Yol Açabileceği Sağlık Sorunları Nelerdir?
Obezite zaman içinde oldukça ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Bunlardan bazıları;
Kalp hastalıkları ve inme: Yüksek kan basıncı ve kan yağları (kolesterol) değerleri damarlarda harabiyete yol açar.
Tip 2 diyabet: İnsülin direncine yol açarak yiyeceklerle alınan şekerin hücre içinde kullanılmasını engeller.
Bazı kanserler: Obez hastalarda rahim (uterus), rahim ağrı (serviks), rahim içini döşeyen doku (endometrium), yumurtalık (over), meme, kalın bağırsak (kolon), kalın bağırsağın makatla birleştiği bölge (rektum), yemek borusu (özofagus), karaciğer, safra kesesi, pankreas, böbrek ve prostat kanserleri daha sık görülmektedir.
Uyku apnesi: Uyku sırasında aniden ve geçici bir süre solunumun durmasıdır. Obez kişilerde daha sık rastlanır.
Artrit: Özellikle diz, kalça gibi ağırlık taşıyan eklemlerin aşırı kilolar nedeniyle tahribi sonucunda eklem problemleri ortaya çıkar.
Obezite Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Obezitenin tek ve en etkili tedavisi diyettir. Hekim tarafından yapılacak tüm muayene ve değerlendirmelerin ardından kilo vermenin önünde bir engele rastlanması halinde buna yönelik olarak önerilecek medikal tedavilerin ardından hastalar diyetisyene yönlendirilir.
Diyetisyen tarafından kişinin hareketlilik düzeyi, yaşı, cinsiyeti ve sağlık durumu gibi konular göz önünde bulundurularak günlük enerji ve besin ögesi gereksinimleri hesaplanır. Ardından hedeflenen kilo kaybı da belirlendikten sonra ayda 2-4 kilo şeklinde ideal kilo verme hızına göre bir beslenme planı oluşturulur.
Diyet olarak da adlandırılabilecek bu plan hazırlanırken hastaların kişisel tercihlerinin belirlenmesi, kullanılan ilaçlarla besin etkileşimi ihtimalinin göz önünde bulundurulması ve eşlik eden hastalıklara uygun bir beslenme programının yapılması esastır.
Zayıflama diyeti uygulayan kişiler diyet süresince düzenli aralıklarla kontrol için sağlık kuruluşlarına çağırılmalıdır. Bu kontroller esnasında kilo kaybının ne seviyede olduğu, hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı belirlenir, gerekli görülmesi halinde diyette bazı düzenlemeler yapılır. Takipler sırasında hastanın kan değerlerine de bakılarak herhangi bir sorun olup olmadığı sürekli olarak araştırılır.
Son yıllarda popülerleşen bariatrik cerrahi uygulamaları ile de kilo kaybının sağlanması mümkündür. Bu uygulamalar yalnızca morbid obez olarak tabir edilen acil şekilde kilo vermesi gereken, uzun diyet süreçlerini kaldıramayacak düzeyde komplikasyon riskleri taşıyan hastalarda uygulanmalıdır.
Obezitede Tıbbi Beslenme Tedavisinin (Diyetin) Temel İlkeleri Nelerdir?
Obezitede tıbbi beslenmenin temel ilkesi alınan kalori/harcanan kalori dengesinin harcanan kısmının arttırılması, alınan kısmın ise azaltılmasıdır. Kişi zayıflamaya karar verdiğinde bunun ciddi bir karar olduğunun bilincinde olmalıdır. Çünkü bu kararı verirken kendi yaşam biçiminin değişmesi gerektiğini de bilmelidir.
Bu zamana kadar kişiyi bu kiloya getiren her ne ise bundan vazgeçecek ve aksi davranışlar sergilemesi gerekecektir. Örneğin; masa başı bir işi varsa daha aktif bir iş yapmasının gerekliliğini ya da iş öncesi ya da sonrası spor aktivitesini hayatına adapte etmesi gerektiğini bilmelidir.
Obezite diyetinin özelliği, hastanın harcadığından daha az enerji alımını sağlamak üzere, enerjisi kısıtlı bir diyet olmasıdır. Kısıtlanacak miktar hastanın durumunun değerlendirilmesinden sonra belirlenir, ancak burada önemli olan, kısıtlamanın hastada bir komplikasyona neden olmayan, uygulanmasını zorlaştırmayan ve en önemlisi hızlı kilo verilmesini önleyen düzeyde olmasıdır.
Obezitesi olan kişiler hızlı kilo vermek isterler. Bu nedenle zorlayıcı diyetleri tercih edip kilo vermeyi denerler. Oysa temel ilkelerden bir diğeri, kısa dönemde başlangıçtaki vücut ağırlığının %5-10’unu vermelerinin sağlanmasıdır. Başlangıçta küçük değerlerle kilo kaybı kişinin genel sağlığını olumlu etkilemek için yeterlidir ve obezitenin yol açtığı kalp-damar sistemi, kas-iskelet sistemi problemlerinde hızlı düzelme olmasını sağlar. Sağlık mesleği mensupları obez hastalara hızlı yerine kontrollü ve geri alınmayacak şekilde, sadece diyetle değil mümkün olan en etkili fizik egzersiz planı ile birlikte orta düzeyde, gerçekçi ve kabul edilebilir kilo kaybının hedeflenmesi gerektiğini anlatmalılardır.
Obezitesi olan kişilerin tıbbi beslenmesinde dikkat edilecek ana noktalar:
Temel besin öğelerinin beslenmedeki oranları uygun şekilde düzenlenmelidir. Bu amaçla, günlük beslenmenin %15 kadarı proteinlerden, %25-30’unun yağdan ve %55-60’ı karbonhidratlardan alınmalıdır.
Zayıflama diyetlerinde düşük enerji içeriğine bağlı vitamin ve mineral eksiklikleri görülebilir. Eksiklikleri önlemek için B grubu vitaminler, demir ve kalsiyum gibi önemli maddeler yerine konmalıdır.
Posadan (lifden) zengin beslenme sindirim sisteminin çalışmasını düzenler, tokluk hissini arttırırken insülin düzeyinin fazla yükselmemesine yardımcı olur. Bu amaçla kepekli un ve ürünler, taze meyve ve sebzelerle kuruyemişler uygun ölçülerde tüketilmelidir.
Günlük sıvı alımı (1-1,5 litresi sudan olacak şekilde) 2-2,5 litre kadar olmalıdır.
İçeriğindeki yüksek enerji miktarı nedeniyle alkollü içecekler kesilmeli veya kısıtlanmalıdır.
Obezitesi olanlarda kalp-damar sağlığı ile ilgili ek problemlere sık rastlandığı için diyetlerinde tuz kısıtlaması yapılabilir.
Bu kişilere bir öğünde çok yemek yerine günde 4-6 öğün, azar azar ve sık beslenme alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Obezitede İlaçla Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Obezitesi olan kişiler öncelikle tam anlamıyla kilo kontrolünü sağlayan iştahı kesen bir ilaç bulunmadığını bilmelidirler.
Piyasada mevcut olan ilaçların bir kısmı santral sinir sistemine, yani beyine, etki ederek iştahı baskılamaktadır. Bu tür ilaçlarla, kısıtlı bilgilerimizle, iştah merkezinin işlevi azaltılırken diğer bilmediğimiz merkezlerin aktivasyonu ya da baskılanmasına yol açabiliriz. Dolayısıyla son derece parlatılarak piyasaya sürülen ilaçların zamanla başka tür etkileri de ortaya çıkınca süratle piyasadan toplatıldığı bilinen bir gerçektir.
Bu tür ilaçlar; ya merkezi sinir sisteminde (beyinde) yerleşik iştah merkezinin işlevini ortadan kaldırır ya da ağızdan alınan gıdaların emilimini azaltarak kilo kontrolü yapmaları şeklinde özetlenebilir.
Kilo vermek isterken, geri dönüşü olmayan sorunlarla karşılaşmamak için doktora danışmadan bu ilaçlar kullanılmamalıdır. Kilo kontrolü için mutlaka bir endokrinoloğa başvurulmalı ve gerekli kriterler karşılanıyorsa ve gözlem altında ilaç tedavisi yapılmalıdır.
Obezite İle Mücadelede Neler Yapılabilir?
Çocuklarda obezite gelişmesi ile mücadelede dikkat edilmesi gereken ana noktalar:
Çocukların şekerli içecek ve yiyeceklere özenmesi engellenmelidir. Bu amaçla, çocuklara yasaklanan ürünleri ebeveynler de tüketmemelidir. Haftada belli sayıda ve geçici süre bu kuralı rafa kaldırmak çocukların alışmasına daha yardımcı olacaktır.
Bol taze meyve ve sebze tüketmeyi alışkanlık edininiz. Böylelikle çocuğunuz sizden doğru seçimleri öğrenecektir.
Öğünleri atıştırmalıklarla veya geçiştirerek değil aile sofrasında ve sakin bir ortamda yemeye özen gösteriniz. Çocuğunuzla aile sofrasında yapacağınız sohbet zamanla aranızdaki bağı da kuvvetlendirecektir.
Dışarıda yemek istediğinizde çocuğunuza sağlıklı yemek seçimlerinin nasıl olması gerektiğini öğretiniz.
Çocuklar çok yiyerek değil dengeli ve her besin grubundan yeterli miktarda tüketerek büyürler. Bu nedenle, çocuğunuzun porsiyon büyüklüğünü yaşına uygun olmasına dikkat ediniz.
Obeziteyi önlemek için çocuğunuzun hareketsiz geçirdiği süreyi kontrol altında tutmalısınız. Bu amaçla,2 yaşından büyük çocukların 2 saatten daha kısa bir süre ekran başında (TV, bilgisayar ve cep telefonu) kalmaları gerekir. 2 yaş altı çocuklar ekran başında kalmamalıdır.
Uykusuzluk obeziteye yol açar. O nedenle çocuğunuzun yaşına göre yeterli ve kaliteli uyku uyuduğundan emin olunuz.
Düzenli sağlık kontrolleri le çocuğunuzun gelişimini yakından takip ediniz. Bu sayede herhangi bir sapma durumunda erken önlem alınabilir.
Erişkinlerde obeziteyle mücadelede birkaç öneriye de yer verelim:
Düzenli egzersiz yapınız. Yaş aralığınıza uygun ve yürüyüş, dans etmek, yoga, yüzme, salon sporları gibi yapmaktan zevk alacağınız bir egzersiz belirleyiniz. Kilo almayı önlemek için haftada 150-300 dakika orta yoğunlukta (6,5 km/saat tempoda yürüyüş gibi) egzersiz yapılmalıdır.
Sağlıklı beslenme planı yapılmalı ve uyulmalıdır. Sağlıklı besin deyince kalori değeri düşük ve vitamin, mineral gibi besinlerden zengin yiyecekler akla gelmelidir. Doğmuş yağlardan ve kızartma gibi pişirme yöntemlerinden kaçınılmalıdır. Bir diyet uzmanının desteği ve gözlemi ile kilo kontrolü sağlanması bu süreçte başarı oranını yükseltir.
Haftada 1 olacak şekilde düzenli tartılmak emeklerinizin karşılğını alıp almadığınızı görmeniz ve gerekli değişiklikleri erken yapabilmeniz için yol gösterici olacaktır.
Kilo kontrolünde en önemli nokta beslenme, egzersiz ve yaşam tarzı değişikliklerinde tutarlı olmak ve değişimlere uymaya devam etmektir. Başarının çok büyük bir kısmı burada saklıdır.
Obezite Tedavisinde Akupunkturun Yeri Nedir?
Geleneksel Çin Tıp Tedavilerinin en eski ve en iyi bilineni akupunkturun en önemli etkisi ağrı kesici etkisi olarak bilinir. Oysa günümüzde akupunkturun analjezik etkisinin yanında sedatif (sakinleştirici) ve psikolojik, motor iyileştirici, iç organların çalışmasının sürekliliğini ve devamlılığını sağlama üzerine ve obezitede etkileri olduğu bilinmektedir.
Akupunktur uygulaması, obezite tedavisinde periferik ve merkezi sinir sistemini uyararak, nörotransmitter düzeyini değiştirerek, omurilik, hipofiz ve beyindeki nörokimyasallardan endorfin ve monoaminlerin salınımını sağlayarak etki gösterir. Ayrıca akupunktur, gastrointestinal sistemdeki iştah yollarını kapatarak, akupunktur felsefesine uygun yaşam enerjisini arttırarak tokluk hissi vermektedir.
Akupunktur obez olguların iştahını azaltarak diet ve egzersize uyumunu artırmakta, oluşturduğu kaygı giderici etkiyle hipokalorik beslenmenin oluşturacağı kaygıyı azaltmaktadır. Ek olarak, metabolizmayı hızlandırarak olguların kilo vermesini kolaylaştırmaktadır.