Dizileri biz seyircilerin beğenisine sunanlar geçmişi canlandırarak, eli kalem tutanlar geçmişi yazarak diriltmeye çalışırlar.

Mekânların zamanı uyandırmak gibi bir işlevi de vardır. Duvarlarında “Tek Yol Devrim” ya da “Komünistler Moskova’ya” yazılarını okuduğumuz duvarlar eski zamanları diriltiyor, size 1980’lerin o acı günlerini hatırlatıyor.

150 ye yaklaşan bölümleriyle usanmadan ve her defasında sonsuz hazlar devşirerek bir diziyi seyretmenin nasıl bir izahı olabilir.

Evet, kitleleri ekran başına toplamayı başaran “Seksenler” dizisini anlatmak istiyoruz.

Dizilerle aramızın iyi olduğunu söyleyemem ama evde yaşanan zamanın büyük bir bölümü televizyon ekranı önünde elimizde kumandayla geçince reklamlarla tanıtımı yapılan diğer dizilerin fragmanlarından diziler hakkında bir kanaat oluşuyor. Genellikle havuzlu lüks villalar, son model cipler, şık bayanlar, baylar, lüks ve konfor sergileyen mekanları ve semtleri yansıtan diziler ilgi alanımıza girmiyor pek ama Fehmi Abi’nin mütevazi evi ve orada bizden bir hayatı sergileyen bir aile ve sokağın insanları bizi anlattıkları için olacak, Salı günlerini iple çeker olduk.

1980’lerden günümüze geçen yıllarda sosyal hayatımız, mahallemiz, darbeden önce duvarlara yazılan siyasi sloganlar, o yıllarda orta tabaka dediğimiz insanların kullandıkları ev eşyaları televizyonu, banyo kazanı, odun sobası, kanepeleri günümüz dünyasından farklı bir sokak esnafının ilişkileri, mahalle arkadaşlıkları, aşkları ve de 12 Eylül’ün dolayısıyla darbelerin aileler üzerindeki etkisi gibi gündelik hayatımızın bizi yansıtan yönlerini ekranda canlandırarak bizleri ekran başında toplamayı başaran nezih bir aile dizisi “seksenler”…

Dizinin sevilen karakterlerinden en önde geleni pastacı Sami ve “Napıyon beya” “Napayım beya” “Sen napıon beya” “Aynı beya” diyalogunu ve tatlı Rumeli şivesiyle gelininden dert yanan Fato Teyze ve de Şahin’in Elvanı…

Ve kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip olan dizinin merkezinde yer alan karakter mahallenin Fehmi Abisi ve ailesi. Geleneğine bağlı ama çağdaş yaşamın getirdiği şartlarla barışık bir kişiliğe sahip “icat çıkarmayın, icat çıkarmayın” vurgusuyla da mazbut bir kültürün günümüz temsilcisidir Fehmi Abi. Rukiye Hanım kocasına ve çocuklarına düşkün iffetli, komşu kadınların dedikodularını temiz yürekle düzeltmeye çalışan SSK’yı tek güvence olarak gören tipik bir Türk aile kadını.

Ahmet-Gülden; Ergun-Nazlı’nın aşkları, sırlarıyla yaşayan Susmuş’un konuşmaması, Komiser Rıza ve polis Selahattin’in “O haritadan bir yer beğen kendine” diyalogları, Erzurum şivesini bir Erzurumlu tadında konuşabilen mahallenin sevimli bekçisi Bekir, Fehmi Abi’nin futbolcu olmayı çok isteyen oğlu Çağatay, Nazlı’ya aşık tiyatro oynamayı hayal eden Dümbüllü Niyazi, mahallenin esnafları; Bakkal Mehmet, Berber Recep, Buca’lı kahveci Mesut, Manav Mustafa, Laz balıkçı, Kasap Bahtiyar ve mahallenin seyyar tüccarı “Aziz Türk milletinin neye ihtiyacı varsa onu bulan onu satan” kulağımızdan gitmeyen “ bana her şeyi de …. Deme “ diye başlayan repliğiyle Butik Ali ve aynı mahallenin ayrı görüşte iki delikanlısı, Sağcı Alper ve Solcu Nevzat. Dizinin zevkle seyrettiğimiz kahramanları.

Mahallenin dikkat çekici bu karakterlerinin yanında “ gün gelecek” diye başlayarak dizinin her bölümünde pastacı Sami’nin pastanesinde uzun sakalı ve karizmatik kişiliğiyle yorumlar yapan ve mesajlar veren bu dizinin filozofu “46 Basri” de dizinin unutulmazları olarak hatırlanan tiplerinden. Çağatay ve Şahin’in “Allah’ım, para araba ev bizde yok mutlu olmanın yolu yok mu” sualine 46 Basri’nin cevabı filozofçadır:

“ Mutlu olmak için birçok şeye sahipsiniz aslında. Niye mutlu olamıyorlar. Çünkü şükretmiyorlar. Mutlu insanlar sahip oldukları için değil, şükrettikleri için mutlu oluyorlar. Aldığın nefes, yediğin lokma, attığın adım sana verilen şükretmeni gerektiren o kadar şey var ki…

İnsanlar mutlu oldukları için şükretmezler, şükrettikleri için mutlu olurlar. Sen de eğer mutlu ve huzurlu olmak istiyorsan Allah’ın verdiği her an’a, her fırsata şükretmelisin. Mutluluk ardından gelir merak etme.”

80’ler dizisi, karşılıksız fedakârlıkların azaldığı, karşılıklı hesapların arttığı günümüz dünyasının yalnızlaşan insanına kaybettiği değerleri hatırlatıyor. Bu diziyle aile içinde konuşmanın muhabbetin önemini fark ettik.

Geçmişi günümüze taşıyan, bize unuttuklarımızı hatırlatan, Türk insanının kendi kültürü ve geçmişte yaşanan acı olaylarıyla barıştırmayı hedefleyen yüzü aşkın bölümüyle insanımızı bazen hüzün bazen neşeyle ekran başında toplamayı başaran televizyon tarihimizin seviyeli bu aile dizisinin yapımında emeği geçenleri kutluyoruz.