Amasya Üniversitesi bünyesinde ilçemize bir yüksekokul kazandırılması yönündeki çalışmaları hızlandırmak adına kurduğumuz “Yüksekokul Yaptırma ve Yaşatma” derneğinin çoğu toplantılarına katıldık.Sn. Kaymakam Sn. Belediye Başkan’ının da katıldıkları bu toplantılardan sonra ilçemize birkaç branşta yüksekokul açılması konusunda yürütülen çalışmalar sonucu, gelişmelerin olumlu olduğu yönünde bilgiler almıştık.Kamuoyunda duyulan bu sevindirici haber ilçe caddelerimizin “Yüksekokul Hayırlı Olsun” afişleriyle donatılmasına sebep olmuştu.

          Ne hazindir ki Amasya ilçelerinin bu sevinci uzun sürmedi.Çünkü Amasya Rektörlüğünün ilçelere yüksekokul açılması yönünde yapmış olduğu müracaat YÖK tarafından uygun görülmemişti.

          Bu ülkeyi yönetenler “eğitimi” hep sorunların merkezine yerleştirmişlerdir.Bunu çözersek diğer sorunları da çözeriz düşüncesinde olmuşlardır.Bu düşüncenin doğruluğuna inanıyoruz.Çünkü her şeyin başı eğitimdir.En büyük yatırım da insana yapılan yatırımdır.

          Ancak bilim ve eğitimde bile politizasyon alışkanlığı olan ülkemizde, memleketin her meselesi “siyasi bir çatışma”, siyaseti de “particilik” ve particiliği de “Siyasi bir şirket” tarzında yorumlayan, ayak oyunları ile yol katetmeye çalışan koltuk ve mevki hastası kadrolar üniversiteleri de ilim gözüyle değil, politik kaygılarla değerlendirip “her il’e bir fakülte” sloganıyla durmadan bina yapıp, yüksek öğrenim kurumu açtılar.Hem de öğretim üyesi, kitaplık, laboratuar gibi asıl kalite göstergesi olan unsurları göz ardı ederek...

          Bir zamanlar ortaokullar için söylenen “Bir müdür ve bir mühürle okul açmak” sözü bugün yüksekokul, fakülte ve hatta üniversiteler için söylenir oldu.

          Halkımız artık, “Tahsil fakir için sığınak, zengin için süstür” lafının gerçeği ifade etmediğini görüyor.Tahsil şimdilerde zengin için süs olmaya devam ediyor ama fakir için sığınak olmaktan çıktı.Çünkü üniversiteyi bitiren gençlerimiz iş bulamıyorlar.

          İlçelerde yaşayan bizler bile çoğunlukla ilçemize kazandırılması düşünülen yüksekokulu ilim kafasıyla değil de ticari olarak değerlendirdik.Yüksekokul açılırsa ilçemize ilmin kazandıracaklarından önce öğrencilerden ne kazanacağımızı düşünmeye başladık.

          Yeterince öğretim elemanı yetiştirmeden, gerekli alt yapıyı hazırlamadan ve biraz da politikacı tercihleri doğrultusunda açılan yeni yükseköğretim kurumlarının bugünkü haliyle verimlilik, işte etkinlik, dünyada rekabet konusunda yapacağı fazla bir şey olduğunu sanmıyoruz.

          Konuyla alakalı okuduğum acı bir tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

          1987 yılında Türkiye’nin bütün üniversitelerinde ki toplam kitap sayısı 4 milyon 100 bin ; Aynı yılda bir tek Tokyo Üniversitesi kütüphanesinde 5 milyon 106 bin kitap bulunuyormuş.

          Bu olgular bizi şuraya getiriyor.Önemli olan üniversitelerin sayısı değil, kalitesidir.

          Üniversite bilimi amaçlayacak, bu gaye ile yönetilecek ve bu niyetle açılacak.

          Bizim bu gaye ve niyetle üniversite açmadığımız belli oluyor çünkü dünyada ki ilk 500 üniversite içerisinde Türk üniversitelerinin adı geçmemektedir.

          Yörenin sorunlarına duyarlı bir yurttaş olarak üniversite konusundaki düşüncelerimiz bu minval üzereydi.Ancak üzerinde ittifak olunmuş şeye muhalefet etme yanlışlığına düşmemek adına bu düşüncelerimizi şimdi serdetme fırsatını bulduk.

          İlçelerimize yüksekokul vaadinde bulunup da sözünü yerine getiremeyenlere birkaç sözümüz olacak. “Aldatılmış insan diye bir şey yoktur, güvenmiş insan vardır.” Diyor Benjamin Franklin... Taşovalı, Hacıköylü, Suluovalı sizlere güvenmişlerdi ve caddelerini süslemişlerdi.Onları mahcup ettiniz.

          Sadece anayasa değişikliği paketi yada kürt sorunu değil, bu ülkede ekonomiden siyasete, sağlığa gündeme alınan yada tartışmaya açılan birçok konunun çözüm beklediği bir zamanda Taşova’ya veya diğer ilçelerimize yüksekokul açılmaması kimi ne kadar ilgilendirdiği de ortada.

          Çarkıfelek seyretmeye devam...

          Al sana Yüksekokul(!)

 

27.07.2010