‘’Arılarla Dans’’ 2020 yılının en iyi doğa kitaplarından biri. Bir
doğaseverin arıların yaşamına ve doğal dünyaya olan yaklaşımını
anlatıyor. Yazar ömrünün büyük bir bölümünü arıları ve böcekleri
izlemeye vakfetmiş, çiçekten çiçeğe onları izlemiş, çıkardıkları sesleri
dinlemiş, onları fotoğraflamış.
Nasıl oluyor da kozasından yeni çıkmış arı hangi çiçeğin kendisi için en
iyi polen kaynağına sahip olduğunu bilebiliyor. Arılar olmasaydı
dünyamıza ne olurdu? Arı savunucusu, yaban hayat bahçıvanı ve doğa
bilimci Brigit Strawbridge Howard ‘’Arılarla Dans’’ kitabında bizleri,
danslarıyla ekosisteme hayat veren arıların, bitki ve ağaçların
görmezden gelinen büyülü zengin dünyasına davet ediyor ve de
dünyamızın geleceğini umursayan herkesin bu şarkıya kulak vermesini
istiyor.
Arılar doğanın insanlığa sunduğu mucizevî armağanlarından biri.
Dünyamız en az 20 bin farklı arı cinsine ev sahipliği yapıyormuş. Arı
denince ilk aklımıza gelen iğnesi, kovanlar, arıcılar, balın petekteki
görüntüsü ve tadı…
Bir başka yazar aynı zamanda arıcı Maeter Linck ‘’Arının Hayatı’’ adlı
kitabında ‘’Hiçbir canlı, insan bile, kendi dünyasında arının eriştiği
seviyeye erişememiştir’’ diyor. Arıların çekici olmalarının sebebini
buna bağlıyor ve insanlığa ‘’Arı Kovanın Ruhu’’ nu örnek gösteriyor.
Biz de arının eriştiği seviyeye erişebiliriz, yani tümden sosyal olup,
işbirliği içinde beraber yaşayıp, kendimizi ön planda tutmadan ortak
bir amaç için beraber çalışmadaki ruha ‘’Arı Kovanın Ruhu’’ diyor
Belçikalı yazar.
Arıcılar arasında şöyle bir laf vardır. ‘’Eğer on farklı arıcıya aynı soruyu
sorarsanız, on bir farklı cevap alırsınız.’’ Her arıcı ister hobi düzeyinde
olsun, ister endüstriyel düzeyde olsun arılarını sever. Ancak iş onlarla
ilgilenmeye, onları ‘’Yönetmeye’’ geldiğinde, her arıcının bunun nasıl
yapılacağına dair farklı görüşleri vardır.
‘’Arılarla Dans’’ kitabının yazarı arılar hakkındaki gözlemlerinden
mutlu olduğunu, bilimsel makaleler ve arı kılavuzlarından bilgi
toplamaktan hoşlansa da bilimin sınırlarının ötesinde kalan şeyleri
gizemi de sevdiğini çünkü tahminde bulunabilir, öne sürebilir, teoriler
çıkarabiliriz ama sonuçta bizler arı değiliz. İnsanlar ne kadar zeki
olursa olsunlar muhtemelen, asla öğrenemeyeceğimiz pek çok arı
davranışının var olduğunu belirtiyor.
Yazar, böcek ilaçları (Neonik) nın son 20 yılda arılar başta olmak üzere
diğer böceklere verdikleri zararın yıkıcı olduğunu neoniklerin arılarda
yön bulma sistemlerine müdahale, toplayıcılık davranışlarını ve
iletişim yetilerini bozma, bağışıklık sistemini düşürme ve çoğalma
başarılarını azaltma gibi pek çok kronik semptoma yol açtığına dikkat
çekip, dünyayı beslemenin sürdürülebilirliği için böcek ilaçlarını
kullanmadan mahsul yetiştirmenin yollarını araştırmamız gerektiğini,
yaklaşık 60 yıl önce DDT’nin korkunç etkilerini öğrendikten sonra
bugün doğal dünyanın ses manzarasının bize ne söylediğine kulak
vermemiz gerektiğini söylüyor.
Gezegenimiz dünyanın olağanüstü çeşitli ekosistemini sürdürmek için
tüm bu tozlayıcı canlıları korumakla biyoçeşitliliği korumanın hayati
önem taşıdığını belirtiyor.
Ve yazarımız ağaçlardan bahisle dünyada 60 binden fazla ağaç türü
olduğunu, ağaçların dünyanın akciğeri olduğunu, atmosfere oksijen
verip karbondioksit aldığını ağaçların hava ve toprak sıcaklıklarını
düzenlediğini, rüzgarın vereceği hasarı önlediğini, toprak verimliliğini
artırdığını ve toprağı dengeleyerek erozyon ve selleri önlediğini ve de
ağaçlar olmadan insanların hayatta kalmasının imkansız olduğunu bu
nedenle ağaçlara borcumuzu ödememizin imkansız olduğunu
söylüyor.
Ağaçların bir başka faydasının onunla zaman geçirmenin zihinsel ve
fiziksel sağlığa iyi geldiğini Japonların buna verdiği bir ad olduğunu
‘’Shinrin Yoku’’ ‘’Orman Banyosu’’.
Yaşayan bir ormanın gölgesi altında zaman geçirmek anlamına gelen
orman banyosu pratiği Japonya’da 1980 başlarında stresi azaltmak ve
rahatlamak için kullanılan bir yöntemmiş. Doğanın en kötü depresyon
hastalarına bile nasıl iyi geldiğini görmüşler, hastalara ilaç yazar gibi
orman banyosu yazmışlar.
Bizde zamanımız çocukları sokak çocuğu bile değiller, büyüdükçe
daha fazla evdeler, apartmanlarda odalarındalar. Yemyeşil ağaçları,
masmavi gökyüzü, rengarenk çiçekleri, böcekleri olan evrende
odalara hapsolmuşlar.
Sözümüz kendini sorumlu hissedenlere; çocuklarımızın koşup
oynayacakları, temiz hava alacakları, ağaçlıklı parklara, yeşil alanlara
ihtiyaçları var. AVM jenerasyonu betonda, asfalta, trafikte, servis
minibüsünde büyüyor. Çocukların da ağaçlar, çiçekler kadar toprağa
ihtiyaçları var.
Çevre konusunda endişeliyiz ve panik içindeyiz. Çoğumuz da bir
şeylerin doğru olmadığının farkında. Evet son yıllarda plastik atık, geri
dönüştürülmez ürünlerin dünyamıza doğaya olan zararları hakkında
artan bir farkındalık var. Toprak erozyonu, doğal yaşam kaybı,
ormanların azalması, böcek ilacı kirliliği, iklim değişiklikleri,
biyoçeşitliliğin kaybolması gibi gerçekler endişe verici…
Yeşilırmağın geçmişini bilenler bugünkü Yeşilırmağı gördüklerinde
yürekleri acıyor. İnsanımızın buğdayını yıkadığı, kilimini tokaçladığı,
hayvanlarını suladığı, yüzmeyi öğrendiği yeşilırmağın bugün yerinde
yeller esiyor. Yeşilırmak gittikçe dereye dönüşüyor.
Geçmişten ne kaldı. Neden hep bir daha geri gelmeyecek olan,
yitirdiklerimize özlem duyuyoruz. Evet ‘’Yenik düşüyor her şey
zamana/ Biz büyüdük ve kirlendi dünya’’ diye söylenen şarkılar,
yazılan doğa kitapları kirlenen dünyamız için tepkileri dile getiriyorlar.
Doğaya aşık, çiçeğe böceğe sevdalı, yarının sorumluluğunu taşıyan
kanaat önderleri ve yöneticilerine ihtiyaç duyduğumuz, onların el ele
verecekleri münazara ve müzakerelerle daha iyi, daha adil ve çok
daha iyi yaşanabilecek bir gelecek inşa edeceğimiz bir dönemden
geçiyoruz.
Doğayı sevmek, ondan hoşlanmak, hakkını teslim etmek ve doğa için
bir şeyler yazmaktan ziyade onun için mücadele etmek ve ayağa
kalkmak gerek. Doğanın bir parçası olduğumuz bilincini yitirirsek
doğayı tehlikeye atmış oluruz. ‘’Arı Kovanı Ruhu’’ ile yaylalarımıza,
ovamıza, havamıza, suyumuza özellikle Amasya ve Taşova’mızın
gerdanı Yeşilırmağımıza sahip çıkalım…
Okumuş olduğum arı savunucusu, yaban hayat bahçıvanı ve doğa
bilimci Brigit Strawbridge Howard’ın yazmış olduğu ‘’Arılarla Dans’’
kitabının çağrıştırdığı ilçemizin başta Arıcılar Derneği Başkanı Yusuf
Yücel olmak üzere İbrahim Gürel abimizi de unutmadan rahmetle
anarak tüm arıcılarımıza doğanın bizlere sunduğu mucizevî armağanı
arılarla olan tatlı uğraşlarında kolaylıklar diliyoruz