Aslında bu bayram hiç kurban kesmeyi düşünmüyordum. Birinci nedeni kurbanla

uğraşmanın zahmet ve yorgunluğu, ikincisi kurbanlık fiyatlarındaki artış, yani ekonomi.

 Kıymetli Ağabey Sadettin AYDIN, “ Kurban niyetin varsa bizim grupta bir kişilik

hisse var. İstersen seni alalım.” Diye bir teklifte bulundu. Son birkaç yıldır Bolu’da

profesyonel bir kasap hallediyordu kurban işimizi. Vekalet veriyor, kesince de birkaç gün

içinde etini işleyip teslim ediyor ve beni yorgunluk ve telaştan kurtarıyordu. Gelen teklife

“Daha kaç kurban bayramında birlikte hissedar olabiliriz? Daha kaç bayram birlikte bir

kurban kesme anısı biriktirebiliriz” diye düşünüp kabul ettim teklifi. Daha önce de Bolu’nun,

Düzce’nin değişik köy ve mahallerinde değişik hissedarlarla kurban kesmiş ve anılar

yaşamıştım.

 Düzce’nin Arap Çiftliği köyünde Sadettin Ağabeyin baba ocağında bahçede

kesilecekti kurban. Sadettin Ağabey “ Çerkez geleneklerini, kültürünü” sürdüren düzenli,

planlı titiz bir Emekli okul müdürü. Kurbanı yıllardır kendisinin de doğduğu evin bahçesinde

ailesinden insanlarla, abla, ağabey, evlatlar, yeğenler, damatlar ile birlikte kesiyor.

Çocukluğundaki günleri ve bayramları anıyor. Büyüklerini yad ediyor. Bu bayram için de;

arefeden, kurbanı asmak için düzenek, bileylenmiş bıçaklar, hayvanı bağlamak ve asmak için

ipler hazırlanmış, ailenin gençleri arasında iş bölümü yapılmıştı bile.
 

 Bayram sabahı saat 07:45 için sözleştik. Saatinde oradaydım. Sevmem randevuya geç

kalmayı ve insanları bekletmeyi. Kurbanın kanının akıtılacağı çukur kazılıyordu bahçede. Bir

ağaca hayvanı asmak için elektrikle çalışan kaldırıp indirmekte kullanılan bir düzenek de

oluşturulmuştu. Bıçaklar bir gazete kağıdının üzerine boy boy dizilmiş tam Oniki adet.

Gerekirse diye yara bandı bile hazır.

 Bahçedeki ahıra bir gün önce getirilip bağlanmış tosun çıkarılıyor. Yerinde

duramayan güçlü ve genç hayvan sanki anlamış kesileceğini. Zor zaptediliyor. Sonunda

ayaklarından bağlanıp yatırılıyor kıbleye gelecek şekilde kafası . Kasap kesmek için vekalet

istiyor. Orada bulunan hissedarlar çömelip kurbanın etrafına tekbir getiriyor “Allahü ekber

allahü ekberrr laaa ilahe allahau allahü ekberr…” ve bıçak darbesi le hayvanın güçlü ama son

debelenmesi… Hissedarlar şükür namazını kılıyor.

 Kasap kelleyi kesip gittikten sonra herkes belirlenmiş, organize edilmiş şekilde iş

başında. Ayaklardan başlanıp deriyi yüzme işlemi başlıyor. Sonra asılıyor ayaklarından

hayvan. Yüzme işlemi bu şekilde devam. Birbirine zarar vermeden gençler çalışıyor deriyi

yüzme işinde, büyüklerin gözetiminde. Yorulan dinlenmeye, körleşen bıçaklar keskinleriyle

değiştirilmeye, kullanılan bıçaklar bileylenmeye… Hummalı bir iş ve iş bölümü. Takıldıkları

yerde soruyorlar “Kuyruk nasıl çıkacak? Karnı nereden deşmeye başlayalım? Ciğeri nasıl

çıkaralım? …”. Deneyimli büyükler izah ediyor, yol gösteriyor. Karmaşa, curcuna yok.

 Karkas hale gelen et parçalanıyor, gerdan, but, döş, sırt… Başka bir tezgahta etler

parçalanıp yerdeki muşambaya ayrı ayrı yerleştirilip kümeleştiriliyor.

 Et işleme işi erkeler tarafından yapılıyor daha çok.

 Bu arada isteyene su ve limonata servisi yapılıyor evin genç kızları tarafından.

 İçerde, evin mutfağında ciğer hazırlanıyor sabah kahvaltısı için. İçerden sesler ve

sorular; “Domatesi nasıl büyüklükte doğrayalım? Ciğerin kıvamına bakar mısınız?…”

kadınlardan bu konuda yetkin Nuriye Ablam. “Şöyle yapın, böyle yapın, biraz daha kavurun

…” gibi talimatlarla yönlendiriyor mutfaktaki genç kadınları.

 Etleri hisse sayısına göre ayırıp, ayrı ayrı tartıldıktan sonra kuralar çekiliyor.

Hissedarların etleri ayrı ayrı poşet ya da onaylon leğenlere istifleniyor.

 Kurban işi meşakkatli iş. Bu günlerde hava da çok sıcak. Bir an önce etlerin işlenmesi,

ayrılması gerek. İş başındakiler yorgun ve terli. İş bitince kendi evlerine geçip duşlar alınıp iş

kıyafetleri değişip temizleri giyilip, yemyeşil çimenleri düzenli kesilmiş, temiz bahçeyi

dolduruyor aile fertleri ve hissedarlar. Bir büyük ağacın gölgesinde ailenin en yaşlılarından

birkaçı sandalyelere oturuyor. En büyükten başlanıp bayramlaşılıyor el öperek ya da yaş

durumuna göre tokalaşarak. Herkesin yüzünde “Bayram sevinci, bayram neşesi”. Herkesin

yüzü gülmekte. Saygı ile sevgi iç içe.

 Evde yaş gruplarına göre ayrılmış oda ve maslarda kahvaltı hazır. Herkesin evinden de

getirip zenginleştirdiği yiyecekleri masalara paylaştırılıyor. Baş yemek “Kurbanın Ciğeri”.

Sevmeyenlere de pasta börek ve çay… En önemlisi de şen yüzlerin şen sesleri ile sohbetleri.

 Yemekten sonra herkes alıp hissesine düşen eti geçiyor evine. Kısa süreli bir

vedalaşma bu. Eksilmeden, çoğalarak başka bayramlara erişmek dileği ile.

 İşte bayram bu. Bayram böyle olmalı ve bu şekilde sürdürülmeli. Uzun zamandır

böyle güzel ve hatta kimsenin elini kolunu kesmeden kurban kestiği bir bayram

yaşamamıştım. Teşekkür ederim her şey için.

 Apartmanlarda karşı komşu ile bile bayramlaşmadan geçen, kurban hissesini kimle

ortaklaştığını bilemeden işlenmiş ete sahip olarak yaşanan bayramlar eksik. Küslerin

barışmadığı, kardeşlerin akrabaların birbirini arayıp sormadığı, mutluluk ve özellikle de neşe

olmadan geçen bayramlar yetersiz, eksik ve hatta gereksiz de bence…

 Bayramlar “Bayram Sevinci ve huzuru” ile yaşanmalı. Yoksa zehir olacak bayramlara

gerek de yok ülkede.

 Bayram gibi Bayram yaşamanız dileğiyle…

 Celal GÜNER – Düzce/ 18 Haziran 2024