‘Tebdil-i mekanda ferahlık vardır demiş atalarımız. Yaşadığımız çevrenin dışına çıkıp yeni yerler, dost arkadaş ziyaretleri bunalmış ruh dünyamıza ferahlık veriyor. Eskilerin tabiri ile tecdid-i gayret yani gayreti yenilemeye vesile olan bu tatil aralığında imrendirmek için söylüyorum 19 Kitap okudum.

En son okumuş olduğum ‘ Wuhan Günlüğü’ Çinli yazar Fang Fang’un salgının başlangıç noktası olan Wuhan’da salgın sırasında yaşananları tüm çıplaklığıyla anlattığı sadece Çin’de değil, dünyanın geri kalan evlerine kapanmış bekleyen kim varsa herkesin bir karşılık bulabilecek satırların yazılı olduğu bir kitap.

Sokaklarımızı, caddelerimizi ve parklarımızı teslim alan koronavirüs diğer adıyla COVİD-19 salgını önce Çin’de, ardından akıl almaz bir hızla dünya nüfusunun geri kalanının hayatını, yaşadığımız yüzyılda emsalini göremediğimiz bir şekilde gündelik hayatımızı felce uğratıp insanları birbirinden zorunlu olarak uzaklaşmaya mecbur bırakmaya devam ediyor.

Çinli yazar; Koronavirüs yalnızca Çin’e değil, dünyaya bir ders vermiştir. Kendimizi artık dünyanın merkezi olarak göremeyiz. Yenilmez değiliz. Artık virüs gibi en ufak şeylerin gücünü hafife alamayız. Virüs insanlığın ortak düşmanıdır. Bu tüm insanlık için bir derstir. Bu virüsü fethedip kendimizi onun pençesinden kurtarmamızın tek yolu tüm insanlığın iş birliği yapmasıdır diyor.

Yazar Wuhan’daki medya patronlarına kesinlikle saygı duymadığını söyleyip devamla ‘Beni bu konuda vicdanınızın temiz olduğuna ikna etmeye çalışmayın sakın. Şahsi kariyeriniz ve maaşınız gerçekten de on milyonlarca vatandaşın güvenliğinden daha mı önemli. Hepiniz bu virüsün ne kadar tehlikeli olduğunu nasıl bilmezsiniz. Neden onunla savaşmak için bir şeyler yapmıyor, gerçek haberleri vermiyorsunuz?.

Salgın günlerinde Wuhan halkı da hükümet yetkilileri hakkında ‘ İşinizi yapmayacaksanız  kendinize başka bir işi bulun’ sözlerini sloganlaştırıp, kendinizi bu salgınla savaşmaya yüzde yüz vermeyecekseniz derhal istifa etmeniz iyi olur diye tepki göstermişler.

Bugün halen uzmanların koronavirüs salgınının zirvesi olduğunu tahmin ettikleri dönemin ortasındayız. Vaka sayısı artmaya devam ediyor. En büyük düşmanımız kendimiz. Salgına gerekli hassasiyeti göstermemiz gereken bir süreç yaşıyoruz. Uzmanların HİJYEN, MESAFE, ve MASKE önerilerine kulak verilmeli, kalabalıklardan uzak kalmaya, dışarı çıkmamaya dikkat etmeliyiz. Bu salgınla yalnızca tedaviye ihtiyaç  duyan herkesin hastaneye yatırılması, karantina altına alınması gereken herkesin de evde kalmasıyla başa çıkabiliriz.

Uzmanlar, gerçekten ciddi olan ve ölümle sonuçlanan vakaların neredeyse hepsinin başka hastalıkları olan yaşlı insanlar olduğunu belirtiyor. Ancak genç sayılacak yaşta olup virüs kapanların bazı ilaçlarla birlikte bol su içmelerini ve bol bol dinlenmeleri gerektiğini söylüyor.

Çinli yazarın şu düşüncelerine okuyucularımızın da katılacağına eminim;

‘Fakat asıl söylenmesi gereken şey şu ki bir ülkenin medeniyet seviyesinin ne en uzun gökdeleni inşa etmek ya da en hızlı arabayı kullanmakla, ne de silah sisteminizin gelişmişliği ya da ordunuzun ne kadar güçlü olduğuyla ilgisi vardır. Ne kadar ileri teknoloji sahibi olmanızla, hatta sanatsal başarılarınızla da ilgili değildir, hele resmi hükümet toplantılarınızın şaşaasıyla, havai fişek gösterilerinizin göz alıcılığıyla, hatta dünya ya ne kadar turist kazandırdınız la da hiç ilgisi yoktur. Gerçek olan tekbir sınav vardır  o  da toplumumuzun en zayıf, en korunmasız üyelerine davranış biçiminizdir’.

Salgın günlerinde 9 milyon nüfuslu Wuhan’da yardım için gönüllü insanlar ‘Para veya benzeri hiçbir teşvik ya da çıkarı olmadan kamu yararına hizmet etmeye hazır olan kişiler’ Yani hayır severler topluma her açıdan katkıda bulunmuşlar.

Taşova ilçemizde olduğu gibi gönüllü organizasyonlarla çok sayıda iyi yürekli genç insanlarımız gönüllülük işi sayesinde, toplumu gözlemlemenin hayat hakkında bir şeyler anlamanın, kendi yetenekleri ile erdemi beslemenin yolu olan yardım severlikleri ile evlerinden çıkamayan yaşlı insanlara, fakirlere yardım da bulunmuşlar, çocukları sevindirmişlerdir.

Bu dünya ayakta duruyorsa bunun sebebi halen iyilik yapmak için çabalayan o iyi yürekli ve mantıklı insanların varlığındandır.

Konu Pandemi olunca bir parantez de sağlık çalışanlarımıza açmak lazımdır öncelikle insanların adım atmaya korktukları hastanelerde, sağlık emekçilerinin hastalanma hatta ölüm riskini göze alarak yürüttükleri bu mücadeleleri için onları kutlamak,  alkışlamak lazım gelir. Sağlık emekçilerinin hayatlarını ortaya koyduğu, toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştığı bu süreçte yurttaşlarımızı hastalıktan korunmak için önlem almaya çağıran sağlıkçılarımız; plajlarda, düğünlerde, cenaze ve taziyelerde, işçi servis araçlarında, asker uğurlamalarında yaşanan görüntüler, salgının yeniden yükselmesi karşısında kendilerini çaresiz hissetmekte ve verdikleri mücadelenin boşa gittiğini, her şeyin yeniden ve daha ağır bir şekilde yaşanmakta olduğunu görmekten dolayı da yaptıklarının anlamsızlaştığını düşünerek devletin de emeklerini koruyamadığı kırgınlığıyla tek geçerli yol olarak emekli olmayı ya da istifa etmeyi düşündüklerini yaptıkları açıklamalardan öğreniyoruz.

Ucunda yaşamak kadar ölmenin de olduğu zorlu günler yaşıyoruz. Varsıllar için yuvamda kalayım, yemek ocakta, çay demleniyor, ayağını uzat dinlen oh ne güzel. Kira yok, Doğalgaz, Elektrik, Su, Telefon hepsi açık buzdolabı dolu

Süreç hepimiz için böyle olsaydı zorunlu tatil yapıyor deyip geçerdik ancak mesele yoksulların yarını nasıl atlatırım kaygısında yatıyor.

Çözüm biz hepimiz için ne yapabiliriz, ne yapmalıyız. Reçete bu olmalıdır. Bu sıkıntılı günlerden insanlığın çıkaracağı dersler olmalıdır. Yeni insana giden yol bencillikten azade olmalıdır görünen o ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak zira virüs zengin fakir ayırmıyor.