“Merhum hakkında “daha dün”… Diye başlayan kısacık hatıralar anlattılar.”
Küçük kasabalarda yaşamanın farklı güzellikleri vardır. Çarşı kasaba eşrafının günde birkaç kez birbirini gördüğü selamlaştığı, birkaç dakika da olsa ayaküstü hal hatır sorduğu geleneksel kasaba hayatının merkezidir. Çarşı dükkânları da hikâyeci Mustafa Kutlu’nun tasvir ettiği gibi “ Ah bu eski dünyanın dükkânları. Maddi alışverişten çok belki de manevi alışverişin yapıldığı yerler, dostluğun, arkadaşlığın, sohbetin koyulaştığı yerler.”
İşte dostluk ve arkadaşlığın paylaşıldığı bir mekân ve zamanda Çakır Emmi için “daha dün” diye başlayan bir hatırayı sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Uzun yıllar ikamet ettiği ve ömrünün en güzel günlerini geçirdiği Taşova’ya Ankara’dan gelen Hacı Nuri Şiranlı Amca ve Ömer Gündoğdu ile yaptığımız sohbet anında yanımıza Çakır Emmi gelmişti. Nefes darlığından şikayet ediyordu. Bir edebiyatçı anlatımıyla “yürümeme zıt nefes darlığı var bende” diyordu. Hacı Nuri Amcayı tanımıştı. Kendi söyleyişiyle “ hey gidi Hacı Nuri hey!” diye başladı anlatmaya.
“ Eyice bi Hacı Nuri’ydin. Zamanını görüyoduk buralarda. Olu be… “ dedikten sonra yaşlılıktan şikâyet ediyordu.
“Ne biliyim, bu yaşlılık var ya. Hay anasını hay Nuri ağa, evvelden diyorlardı da niye öyle diyorlar derdim. Bu yaşlılık var ya yanına yaklaştıracak şey değil emme geliyor. Hey hey… Eski esnaflardan sizler vardınız şimdi cümle değişti. Taşova’nın cümlesi değişti öyle…
Sağlıkla ilgili son cümlesini “ Allah herkese sıhhat versin, evvela sağlık” dedikten sonra Ömer Gündoğduyu da tanıdığını, bildiğini anlatan cümleler kurarak “ Herkesin bi laabı oluyo, sizinkilere Dıbışkı diyorlardı. Giden gitti, galan galdı. İlkten tek kat alçak bir dükkânları vardı. Kerpiçten dökme bina ilkten. Sonra sonra sıkma tuğla çıktı. Değişti, değişti bu güne gelindi.”
Ve konuşmasının son cümlesi Çakır Emmi’nin kendine has deyişiyle;
“Tee… Neler neler tabi tabi…”
Bu sohbetten birkaç gün sonra Ömer Gündoğdu’yu kaybetmiştik. Çakır Emmi de rahmetli Ömer için “ Yav Naci daha dünle başlayan sohbeti hatırlatmış üzüntüsünü belirtmişti.
Toplumun pek çok özelliğini, kasabaların tarihini orada yaşayanlar belirliyorlar. Kasabalar geleneklerin sözlü kültürün oluşturduğu bir mirasın taşıyıcısıdırlar. İşte Çakır Dayı da burada yaşayanlardan birimiz. Şair Turgut’un anlattığı gibi :
Seksen yaşın üstündeydi * Turgut der ki; kalplerdesin
Daim yaya gezer idi * Köşe bucak her yerdesin
Halk yolunu gözler idi * Parklardasın, kahvedesin
Taşova’nın gülü Çakır Dayı * İçimiz de Çakır Dayı…
Geleceğin ipuçlarını mazide bulmak ihtiyacını duyan nesillere yaşadıkları toprakların güzel insanlarını tanıtmak gerekir. Çakır Dayı milletvekili değil, fabrikatör değil, zengin değil vefatına kadar kendisinde tecelli etmiş olan muhabbet ve hoş sohbet bir zat olarak tanıyanların gönlünde yer tutmuş bir halk adamıydı.
Evet, yazmak yaşatmaktır. Bu yazdıklarımızla belki de hasret giderdik kaybettiğimiz güzel insanlarla. Finali Ali Çolak’ın “Susarak Konuşalım” eserinden bir alıntıyla yapalım:
“ İnsan bir hatıra oluyor nihayetinde. Birden, kuş olup uçmuş gibi, yeri bomboş kalıyor. Arasan yok odalarda, her yer boş! Nereye baksam boşluk. Yatağı boş, pencere önleri, yürüdüğü yollar boş. Sofrada bir kişilik boşluk daima. Duvarda giysileri asılı, alt katta ayakkabıları içleri boş.”
İnsan bir hatıra oluyor nihayetinde.
Çakır Emmi’ye Allahtan gani gani rahmet, Koyuncu ailesi ve Çakır Emmi’yi sevenlere başsağlığı diliyoruz…