“ÇAMBÜKÜ” BİZİM KÖYÜMÜZDÜR…
Başkalarının duygularını hissedebilme ve olaylara onlar açısından bakabilme, dünyayı bir başkasının gözüyle görmeye empati diyorlar.
Karşımızdaki insanın acısının bizim de canımızı yakması hayatın getirdiği bir gerçekliktir. Bu noktada merhamet söz konusu oluyor. Karşımızdakinin acısına ortak olmak için taşın altına elimizi koymayı düşünürsünüz. Ancak öncelikle karşınızdakini iyi dinleyip, ona odaklanarak onu anlamaya çalışmak gerekir. Bir başkası tarafından dinlenmek anlaşılmaya çalışılmak en büyük ilacıdır çekilen acının. İnsan o zaman bir başkasının kendisine vermiş olduğu çabanın desteğin farkına varır. Dinlemek, paylaşmak böyle zamanlarda “Ben”i aradan çıkarıp ötekini dinlerken tek gaye anlamak, karşımızdakinin acısını hissetmektir.
Ve karşımızdakilerin acılarını sorunlarını tamamıyla hissettikten sonra harekete geçmek isterseniz ıstırabın acısını hafifletmek için bir şeyler yapmak istersiniz. Büyük hedefler için insanın karşısındakine yardım edecek bir gücü olmayabilir. Ancak az da olsa bir eksiğine destek olabilir insan. Bizim kalemimizle olmaya çalıştığımız gibi.
Bir başkasının sorunlarını sıkıntılarını dindirmek için yardıma olduğunuz yerden başlayabilirsiniz. Sorunlarını görmemek için acı çeken insanlardan gözlerinizi kaçırmak çözüm değildir. Onlara yaklaşmak, sorunu bütün ayrıntıları ile öğrenmek, onların duygularını hissetmeye çalışmak önemlidir. Duymamaya, görmemeye, hissetmemeye çalışmak sorumsuzluktur. Merhameti yüreğinde taşıyan insan memleket sorunlarına duyarsız kalmaz, ıstıraba yaklaşır daha da sokulur.
Bu dünyada tek başımıza etki yaratamayacak kadar güçsüz olduğunuzu bu nedenle pek fazla yardımımız olamayacağını düşünebilirsiniz. Ancak hepimizin yapabilecek bir şeyleri olduğunu kabul etmeliyiz. Eşimizle, dostumuzla, toplumumuzla neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Kendi çıkarını, kendi menfaatini düşünen insan ötekinin acısını henüz anlayamamış, ona kulak vermemiş demektir.
Toplum meselelerine siyasetin sert ve dışlayıcı üslubu ve tutumu meseleyi acıyı yok saymayan anlayışlı bir üslup ve yöntemle yer değiştirirse toplum rahatlar. Sert üsluplar uygulamalar olumlu yankı yaratmıyor, insanları daha fazla kutuplaştırıp husumet yaratıyor. Siyaset sevgi üzerine kurulmalıdır. Hoşgörü ile desteklenmelidir. Her insanın saygınlığının unutulmaması ilk adım olmalıdır. Anlaşma noktalarında farklılıklar kadar, paylaşımlar da dile getirilmelidir. Ötekini kendi farklılığı içinde kabullenmek anlayışlı siyasetin önemli unsurlarından biridir.
Yüreği memleket meseleleri için atan, çözüme yardımcı olmaya çalışan kamu görevlisinden sade vatandaşa, herkes hoşgörü neferi olduğunda, çözüm için koşuşturduğunda, bir diğerine ışık olduğunda ilçemiz daha güzel daha aydınlık, köyleri ve insanları ile daha aydınlık bir yer olacaktır.
Bu satırları niçin yazma ihtiyacı duyduk.
Bir anekdotla paylaşarak açıklamak istiyorum;
“Mustafa Kutlu’nun yanına gitmiştim. “ESKADER”i niye kurdunuz? Diye sordu. “Selamı çoğaltmak için” dedim. “Bu yeter” diye sevinçle inledi. Başka söze gerek yok, bu yeter!
Selamı çoğaltmak demek dostluğu çoğaltmaktı. Manayı ve tefekkürü büyütmekti. İnsanımızın gönlüne sıdkı bütün sarılabilmekti.
Bir derneğin kuruluş gayesi soruluyor. Ne için kurulduğundan önce “Selamı çoğaltmak için” cevabı veriliyor.
İlçemizin “Organize Sanayi” ini kuran değerli yöneticileri “Çambükü Köyü” bizim köyümüzdür. Onlar organize sanayinin kurulmasına karşı değiller. Çözüm bir sürü insanı düşman ederek bulunamaz.
Selam ve dostluğu çoğaltmamız niyazıyla…