Defin, Defn kelime olarak gömme, gömülme anlamına gelir. Define; çok zaman önce gömülmüş, artık sahibinin kim olduğu bilinmeyen mal, para, altın-gümüş gibi değerli şeyler, gömü. Defineci de define arayan kimse…

Defineciler, definecilik ömrün adandığı bir tiryakiliktir. Çok genç yaşta başlanır bu işe. İlk definecilik hikayelerinin anlatıldığı yerler genellikle evlerdir. Anne ve babadan duyulan define hikayeleri ile çocuklar dağa define aramaya çıkmışlardır. Hikayenin içinde cinler periler de yer alır. Çocuklar birbirlerine sorarlar içimizde Kur’an okumayı bilen var mı? Çocuklardan biri ben Elif cüzünü biliyom cevabı ile define aramaya koyulmuşlardır. Akşam kararırken eller boş hayaller yıkılmış yorgun bir vaziyette kimseye görünmemeye dikkat ederek evin yolunu tutmuşlardır define sevdalıları.

Bu işe soyunanlar bir arkadaşla ve anlatılanlardan etkilenerek başlamışlardır yerin altını kazmaya. Etraftan duyulan rivayetler ve ya çıkarsa ne borç kalır ne dert diyerek kurulan tatlı hayallerle kazma küreği yüklenerek gitmişlerdir kazı mahalline. Ne mezar bulunmuştur ne de hazine. Ama definecilik denen illet bir zehir gibi kanına girmiştir definecilerin.

Çocuklukta atılan bir adımla başlanan define arama hastalığı hayatın bir parçası haline gelir. Dağda bayırda hazine peşinde koşan, hadi deyince nereye diye sormadan arabaya binerek yapılan bir spordur artık define avcılığı defineciler için.

Rahmetle anıyorum Baraklılı Mehmet Abiden definecilikle ilgili çok anılar dinlemiştim; Yıllardır dağlarda hazine peşinde gezdiğini, zaman içinde definecilikle ilgilenen arkadaşlar edindiğini, toplanıp gecelerce define sohbetleri yaptıklarını anlatmıştı; “Bazen biri bir harita bulup gelir, bazen bir söylenti duyarız ve ekipçe toparlanıp çıkarız meselenin ardını aramaya. Mesele sadece bulmak değildir. Aramakta o kadar güzeldi. Zaten fazla bişey bulamadım ben. Ufak tefek şeyler bulduk tabii, fakat öyle hatırı sayılır şeyler değil. Bazen yüzük, küpe gibi ziynet eşyaları bulduk. Çok kez de testi, bardak gibi eşyalar çıktı ama bunlar para etmiyor, para kazanmak için büyük şeyler bulmak lazım. Bulduklarımı da Amasya Müze Müdürlüğüne götürüyordum. Her kazıda aynı heyecanı duyuyordum.”

Mehmet abi definecilikle ilgili anılarını; “Definecilik sadece akıl gücü değil beden gücü de gerektiriyor. Dağlarda, tepelerde Jandarmadan Polisten gizlenerek günlerce keşif yaparak girdiğimiz mağaralarda karanlık oyuklar olurdu çıra yakarak girerdik buralara. Düşenler sakatlananlar olurdu aramızda.” Sözleriyle aktarmıştı.

Piyasa da sahte haritaların olduğunu bunları ehil kişilerin ayırt ettiğini ama bilmeyenlerin yüksek fiyatla dolandırıldığını, cinlerden hayaletlerden “Ben görmedim hiç, ama hayalet gördüğünü söyleyenler, mezardan sesler duyduğunu söyleyenler var” demişti. Sonra detektör almanın sorun olmadığını ama detektör kullanmanın yasa dışı olduğunu, kendisinin de kullandığını ancak hiçbir şey bulamadığını, o kadar arayıp bulamamamıza rağmen adamın biri tarlayı sürerken buluyor, dağ taş demeden aramamıza rağmen bize değil ona denk geliyor işte. Demek ki o adamın nasibi imiş.” Sözleriyle sohbeti ısıtmış sohbeti şöyle bağlamıştı;

“Yıllarca altın peşinde gezdim. Şimdi yaşlandığım için define aramayı bıraktım ama ömrümü definecilikte harcadım. Bulamayacağımı bilsem bile onun heyecanı bana yetti. Gerçi bulsaydım iyi olurdu, sıkıntı çekmezdik. Nasip değilmiş.”

Avcı hikayeleri, askerlik hikayeleri, eski kamyoncuların yol maceraları gibi definecilerin hikayeleri de hiç tükenmeyen anılar membaıdır. Defineci olmasak da define hikayelerine meraklı olan bir milletiz. Yıllar sonra Herizdağ Güvendik köyüne ata topraklarına ziyaret için gelen Yunanlı vatandaşların mübadelede götüremedikleri altınları gömmüş oldukları yerden almak için geldiklerini, zamanımızda birden işleri düzelip mal mülk sahibi edinenler için de ilk yakıştırdığımız define buldu sohbetleri bizim muhabbet konularımızdandır.

Eski tabirle mecanin-i kütüp yani kitap kolikler, muhibban-ı kütüp yani kitap severleri ben define avcılarına benzetirim. Biri toprakta kıymetli mücevher arar diğeri kitap sayfalarında berceste cümleler. Bu arayışı tasavvuf şöyle tarif eder:

“Aramakla bulunmaz, bulanlar arayanlardır.”

NOT: “Acını hissediyorum, Filistin!”

“Seni duyuyorum, Gazze!”

“Naziler bana Yahudi olmaktan korkmayı öğretmişti, İsrail ise bundan utanmayı öğretiyor.

İsrael Şahak

(İsrailli Bilim Adamı ve İnsan Hakları Savunucusu)