Düzelmeye ve düzelip düzeltmeye çalışmadan her konuda bol bol şikâyete devam…

Yakınmaya, ürkmeye, korkmaya, pusmaya, kaçmaya, ezilip büzülüp kendimize acımaya ve kendimizi acındırmaya devam!

Ortalık süt limanken çok cesuruz maşallah! Atıp tutmaktan mangalda kül bırakmıyoruz.

Derken birileri sopanın ucunu gösterir göstermez, tısss…

Tabana kuvvet, yallah kümese!..

“Aman ha!.. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!”

Neymiş?

“İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak evlâ” imiş…

“Köprüyü geçene kadar ayıya dayı denmeli”ymiş.

Ayıya “ayı” demek varken, neden “dayı” demeli sahi?

Neden olacak, korkudan!

Bin türlü mazeret, yüz türlü yakınma…

Kendimizden başka herkesi suçlama…

İşte en iyi yaptığımız işlerden biri de başkalarını suçlamak…

Bizim durumumuz Fare’nin meşhur hikayesinden farksız. O hikayeyi hatırlatmakta fayda var.

Hikaye şöyle…

Duvardaki çatlaktan bakan fare, çiftlik sahibi ile karısının bir paket açtıklarını gördü. “İçinde yiyecek mi var?” derken, bir baktı ki fare kapanı!
Hemen bahçeye koşup, alarmı verdi: “Evde kapan var! Evde kapan var!”
Tavuk gıdaklayıp, kafayı kaldırdı ve “bay fare, bu sizin için ciddi bir sorun olsa da, beni ilgilendiren bir tarafı yok ne yazık ki!”
Fare dönüp bu sefer koyuna, “Evde kapan var, evde kapan var” dedi.
Koyun konuyla ilgilendi ama, kendi hesabına “üzgünüm bay fare, vah vah emin ol senin için dua edeceğim” dedi.
Fare bu kez öküze yöneldi: “Evde kapan var! Evde kapan var!” diye bağırdı nefes nefese.
Öküz: ‘Wow, bay fare, senin için üzüldüm, ama burnumu sokacağım bir şey değil ” dedi.
E farenin de başını eğip, gitmekten başka çaresi kalmamıştı.Yalnızlık ve terkedilmişlik hisleri içinde, fare kapanı ile artık tek başına başa çıkmaya çalışacaktı.
O aksam evde, alışılmamış bir ses duyuldu. Sanki bir kapan, avının üzerine kapanmıştı.
Sese koşan çiftçinin karısı, karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunu kaptırdığını görmemiş. Yılan da kadını ısırmıştı.
Çiftçi karısını hemen hastaneye götürdü. Karısı eve ateşli ve hasta olarak döndü.
Eee ateşli insana ne verilir? Sıcacık bir tavuk çorbası!Tavuk hemen kesilmiş ve acilen pişirilmiş!
Ama kadın hala iyileşmiyormuş. Eee eş dost ahbap gelince hasta ziyaretine, çiftçi de sofraya koyunu çıkarmak zorunda kalmış.
Ama çiftçinin karısı iyileşmemiş; ölmüş.
Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye, ne kalabalık.
Bu sefer de konukları doyurmak için kesilen öküz olmuş.
Fareye de olan biteni deliğinin ardından izlemek kalmış.

Birimiz tehdit altındaysak, hepimiz risk altındayız.
Kıssadan hisse…

Naci Özkan