Eskilerde bir gazete yayın hayatına başlamadan önce, sanki piyasaya sürülmüşçesine basılarak önemli fikir adamlarına gönderilip onlardan fikir alınırmış. Yazar ve mütefekkir Samiha Ayverdi’de kendisine gönderilen bir gazete provasını okur ve kanaatini gazeteci beye bildirir. Okuduğu gazetenin ne edebi ne sosyal ne de mizahi bir muhtevasının olmadığını ve cemiyete bir fayda sağlamayan bir yazı kalabalığından ibaret olduğunu söylediğinde gazetecinin cevabı düşündürücüdür:

            “Samiha Hanım diyor, bende sizden böyle bir cevap bekliyordum. Sizin gibi fikir insanları bu gazeteyi beğenmiş olsalardı gazetenin sürümü olmazdı. Bizim okuyucularımıza hava cıva gerek. Onlara ciddi bir şeyler okutmaya kalkarsak batarız.”

            1 Eylül günü Dikili Belediyesinin düzenlemiş olduğu “yerel basının dünü, bugünü ve yarını” adlı panele katılmıştık. Yerel basının sorunlarını o yörenin gazetecileri tartıştılar. Nazım’ın “Güzel günler göreceğiz çocuklar” mısralarıyla ümit var bir girişle söze başlayan gazetecilik okulu mezunu Özgür Gün yerel gazetelerin yaşadığı sorunları dile getirdi.

            Ahmet Taner Kışlalı merhumun kısır döngüyü işaret ettiği bir sözü vardır. “Denetçiyi kim denetleyecek.” Özgür demokratik ülkelerde yurttaş denetimini yerel gazeteler yapar. Ulusal, bölgesel gazetelerde hava civa diyebileceğimiz bir gazete yayıncılığı anlayışı olsa da yerel gazeteleri bu sınıflamaya dahil etmek haksızlık olur.

            Siyah beyaz Türk filmlerinde “Yazıyor, yazıyor” avazıyla çocuk satıcılarının sokaklarda satmaya çalıştığı gazetelere olan halkın ilgi ve inancı günümüz gazetelerinden daha fazlaydı.

            Eskiden güzel bir tekerleme vardı:

                        Nereden duydun?

                        Gazetede okudum.

                        Hımm… demek ki doğru.            Yıkıldı gitti bu imaj… Yerine yenisi geldi.

                        Nereden duydun?

                        Gazetede okudum.

                        Hımm… demek ki yalan… Geç.

            Maalesef basınımız iktidarın kudretinden, paranın kuvvetinden uzak kalamadığı için güvenirliliğini yitirmiştir. İktidar kudreti, para kuvveti gazeteleri dolayısıyla gazetecileri “gerçekleri saptırmak” gibi bir işleve ve anlayışa yöneltmiştir. Oysa gazetecilik mesleği toplumsal bir iş bölümünün parçasıdır, gizli olanı, saklananı bulup çıkarmak halkı doğru ve objektif bilgilendirmek gazetecinin asıl görevi olmalıdır. Bir gazete ve gazeteciler için gerçekleri saklamak, yazmamak toplumun güvenini kötüye kullanmaktır.

            Gazeteler ve gazeteciliğin günümüzde itibar kaybına uğrayışlarının bir sorumlusu da gazete patronlarıdır. Gazete patronları hem devletle hem de ilan verenlerle iyi geçinmek zorunda oldukları için keskin muhalefetten, ilan verecekleri kızdıracak haberlerden hoşlanmazlar bu sebeple de yanlarında çalışan gazetecileri frenlemeye çalışırlar. İşini kaybetmeden yerinde kalmak özellikle onurlu ve omurgalı gazeteciler için zordur.

            Gazetelerde gazetecilik ahlakına sığmayan şeylerin yapıldığını yayınlanan haberlere değil, yayınlanmayan haberlere bakarak değerlendirebiliriz. Gazeteciliğin en büyük sahtekarlığı yayınladıklarından çok yayınlamadıkları haberlerde saklıdır.

            Günümüz ulusal gazeteleri ve gazeteciliği konusunda söylenecek çok şey var ama biz dönelim mahalli, yerel gazetemize…

            Dikili, İzmir’in deniz kıyısında bizim ilçemiz büyüklüğünde bir ilçesi. İlk gazeteyi 1993’de çıkarmışlar. Bizim gazetemiz 1971 yılında yayın hayatına girmiş. Yani bir batı ilçesinden Taşova’mız 22 yıl daha ileri bir vizyona sahip. Yerel basınımızın sorunları ulusal gazeteciliğin sorunlarından farklı. Onların televizyonları, müteahhitlik kartları, radyoları, zengin patronları yok. Yerel gazetenin sorumlu müdürü, imtiyaz sahibi, kurucusu hepsi aynı soyadı taşırlar. Gazete çalışanları aynı ailedendir. Matbaa sahibi hem patron hem de işçidir. Onların çocukları gazete kağıtları üzerinde büyürler, büyüyünce de matbaanın personeli olurlar. Küçük bir aile şirketidir Anadolu gazeteleri.

            İlçe gazeteleri yöre insanına yaşadığı bölgedeki olay ve gelişmeler hakkında haber verirler. Yöredeki sorunları ilgili birimlere duyurarak kamusal çıkarların takipçisi olurlar. Taşrada yaşayan hemşerilerine yöre ile ilgili haber ve gelişmeleri ileterek onların özlem ve meraklarını giderirler.

            40 yılı aşkındır Taşova Gazetesi olarak yayın hayatında olan gazetemiz bundan böyle Taşova Havadis adıyla her Salı okuyucularıyla buluşacaktır. Yerel basın bir para kazanma mesleği değildir, fedakarlık ve sevgi mesleğidir. Mesleğin mensupları yörenin parçasıdırlar. Anadolu haber kaynağıdır. Yerel basın ulusal basının can damarıdır. Yerel basın mekteptir.

            Çok sesli demokrasiyi yaşatmak için yerel basına sahip çıkılmalıdır. 40 yıldır yayın hayatında olan gazetemiz eleştirilere açık olmuş, borazan, sırt sıvazlayan olmamış, aksayan şeyleri yazmış, her görüşten yazar kanaatlerine sütunlarında yer vererek ilkeli gazetecilik anlayışıyla yayıncılık yapmıştır.

            Daha çok fırça yiyen, ara sıra tebrik alan yerel basınımızın sorunları çok. En önemlisi mali kaynakları kıt. Davetiye ve ilan tek gelirleri. Yerel basını koruyan, sahip çıkan yok. Yerel basınımızın şuan ki sorunu ekonomi bu nedenle önce zevkli bir çile mesleği olan Anadolu basınına ve onların sorunlarına devletimizin sahip çıkmasını, duyarsız kalmamasını diliyoruz.

            Yörenin yaşayanları olarak bizler de ilçemizin tek gazetesi olan Taşova Havadis gazetesini haftada 50 krş vererek yaşatmalıyız. Kaymakamlığımız, Adliyemiz, Emniyetimiz, Jandarmamız, Memurlarımız, tüm okullarımızın öğretmenleri, Esnaflarımız, Sanayi esnafımız, Serbest meslek grupları ve Taşova özlemi duyan taşrada yaşayan hemşerilerimiz;

            Yöresel problemlerimizin çözümü, çevrede yaşanan haksızlıkların giderilmesi, sesimizin yetkililere ulaştırılması konusunda kalemini, fotoğraf makinesini, kamerasını meslek ilkeleri doğrultusunda kullanan gazetemizi yaşatmak için destek verelim.

            Taşova Havadis gazetemize yayın hayatında başarılar diliyoruz. 

10.2014