Asude-hatır olmak ise maksadın eğer
Rencide etme kimseyi herkesle hoş geçin.
Toplumsal ilkesini hatırda tutarak, iş yerimizin bir bölümünde biz ona
“ziyaret köşesi” adını verdik, bu köşede ortak güzellikleri paylaştık…
Bu köşe nice sohbetlerin yapıldığı, laf ile nizamat verilerek kamu şikâyetlerine çare arandığı, edebi lezzetlerin paylaşıldığı, bizim ariflerimizin sohbet ve muhabbet etmek üzere uğradıkları sihirli alışverişin yapıldığı bir köşedir.
Buraya ziyarete gelenler muhabbet ve dostluk hazinelerinden sevgi ikramında cömert olan kişilerdir.
Bugün 2013 Nisanının güneşli bir günü. Koca şapka namıyla maruf Mehmet amca uğradı mekânımıza.96 yaşında olmasına rağmen bastona ihtiyaç duymadan en az üç kilometrelik bir yolu yürüyerek geldiğini söylüyordu.
Mehmet amca ilçemize kuruluşunda gelen Karadeniz kökenli uzun yıllar inşaat ustalığı, marangozluk yapmış bir amcamız. Mehmet amca işleyeceği odunu bulduğunda ondan tahta kaşık yaparak gönül hüneri coşan, kelamı az, edebi çok Allahın verdiği uzun ömrün kalanını tahta kaşıklar yaparak dostlarına hediyede bulunan çevresini mesut eden ilçemizin güzel insanlarından biri…
Her zamanki gibi “ne içersiniz” talebimizi nazikçe geri çevirdikten sonra el çantası içine istiflediği çay kaşığı ve tatlı kaşığı ebadında yapmış olduğu tahta kaşıkları ihtimamla çıkararak lise edebiyat öğretmenimiz Ramazan Turgut beye hediye ederken tahta kaşık yapacak odun enva-ı bulamadığı için şu sıralar boş oturduğunu, bu nedenle ellerinin antrenmansız, kendisinin de işsiz kaldığını söylüyordu. Ve de o yaşların kahırlı yanı olan yalnızlıktan, kapısının kimse tarafından çalınmamasından şikayet ediyordu.
Diğer bir yanımızda köy enstitüsü çıkışlı emekli öğretmenimiz Veyis Albayrak ve Ramazan Turgut Hocamız köy enstitüleri üzerine sohbeti koyulaştırırken sohbet birkaç gün sonra yapılacak köy enstitüleri ile ilgili etkinlikte buluşma sözü ile noktalanıyordu.
Veyis Albayrak hocamdan daha önce dinlediğim bir anekdotu anlatmasını rica ettim.1920’li yıllarda Karadeniz’in bu yöresinde yaşamış Anastas adındaki bir Rum’un o yıllarda bizim için söyledikleri manidar…
Osmanlıydı adınız
Baldan tatlıydı tadınız
Önce müftünüz bozuldu sonra kadınız
Kabak kadar kalmadı tadınız…
Sohbetin “ne olacak şu ülkenin hali” bölümüne gönül dostu Aydın Kıymet ağabeyimiz bir yaşanmış hikâyeyle katkıda bulunuyordu:
“Ardahan’ın bir köyüne ziyarette bulunan zamanın valisi köy kahvesinde vatandaşlara nasılsınız, iyimi siniz diye sorunca; bir köylü şiire dökerek hal-i pür melali şöyle anlatıyor:
Sayın Valimiz
Ne olacak halimiz
Bir tencere bulgur
Langur lungur, Langur lungur…
Ziyaret köşemizin namazını aksatmayan başka bir gönül dostu da cami imamından dert yanıyordu. İmamın namazda Semiallahülimen hamide demeyip hamid diyerek kıldırdığını şikâyetle farkında olmadan söylediği mizah literatürüne geçen sözleri şöyleydi:
“Arkadaş ben yıllardır hamideyle yatıp kalktım. Hamidle hiç yatıp kalkmadım”
“Geçmiş hüznün aralıklarından gelir, konuk olur hayatımıza. Ne kadar güzel olursa olsun geçmiş fotoğraflarda kalır.” Güzel bir Nisan gününde gönül dostlarımızla paylaştığımız sohbetin sonunu çektirdiğimiz resimlerle tamamladık ve ebedileştirdik. Bu resimler 2013 Nisanının tarihe düşen belgeleri olacaklar.
Geçmiş zaman olur ki “Hayali cihan değer”
Seviyorsak insanı, insanlığı eğer…
28.04.2013