Değerli mutasavvıf Muhammed Harir, Kabe’de tavaf esnasında;
Kabe sütunlarının birinin dibinde oturup tefekküre dalmış yabancı birini görür. Yanına yaklaşır sorar?

-Kimsin sen Allah’ın kulu?
Tefekküre dalmış genç başını kaldırıp cevap verir.
-Buraya yeni gelmiş bir yolcuyum, misafiriniz sayılırım.

“Misafire yemek yedirmek usuldendir. Fakat Muhammed Harir o gün Halife’nin yemeğine davetlidir. O anda sofra çıkarmaya vakti müsait değildir.”

Derki:
-Ey Allah’ın kulu buyur seninle Halife’nin sarayına gidelim birlikte.
Tefekkür eden genç başını kaldırmadan cevap verir.
-Ben şu an Halife’nin büyüğü ile sohbet etmekteyim. Bana bir tas çorba yeter. Sofra çıkarmaya lüzum yoktur.
Muhammed Harir gençle daha fazla meşgul olmaz ve oradan Halife’nin sarayına gider. Orada ziyafete katılır, evine dönerken de gencin bulunduğu yere uğrayıp onu evine götürmek ister. Ama genci uykuya dalmış olarak bulur. Rahatsız etmek istemez ve gider evinde uykuya yatar.
Uykusunda bir rüya görür;
Geniş bir Sahrada nurani insanlar kafilesi. Ve en önde ise geniş ruhaniyette ve güzellikte bir zat… Biri kulağına eğilip der ki;
-Bu nurani kafile 124.000 peygamber kafilesidir. En önlerindeki de ahir zaman nebisi Hz. Muhammed (s.a.v.) dir.

Muhammed Harir elini uzatıp Resulüllah’ın elini öpmek ister. Fakat elini öpmesine izin verilmez. Kendisine denir ki,
– Bizim elimizi, bizim dostumuza dostluk gösterenler öper. Sen bizim dostumuzu kendi haline terk edip Halife’nin sofrasına koştun. Onu aç ve susuz bıraktın. Hemen git dostumuzun karnını doyur, gönlünü al da gel.
Hariri uykudan derhal uyanıp hemen o gencin bulunduğu yere koşar. Bakar ki genç ayakkabısını giymiş, heybesini omuzuna asmış yola çıkmak üzere. Hemen seslenir:
-Ey Allah’ın sevgili kulu! Peygamberin aziz dostu, dur sana bir tas çorba ikram edeyimde ondan sonra yoluna devam et.
Genç ardına bakmaz. Hariri ısrar eder. Gençte ısrarına dayamaz ve şu karşılığı verir…
-Senden bir tas çorba içmek için 124 bin peygamberi harekete geçirmek gerekiyorsa içilmez o çorba. Böyle pahalı çorba insanın boğazından geçmez. Diyelim ki, ben harekete geçirdim, o nurani kafileyi kafileyi. Ya buna muvaffak olmayan fakirler, garipler ne yapacak?
Aç mı kalacaklar?
Senin gariplere, fakirlere ilgin bu kadar mı?
Muhammed Harir bu cevabı alınca yere yığılır kalır. Gençte oradan ayrılır gider…

Hak dostları hakiki dost olanlar onunla ölçülürler. Bu bakımdan;
Garipler ile dost olunmalı,
Güçsüzlere güç karmak İçin gayret etmeli

Huzurlu ve hayırlı ramazanlar efendim.

Naci Özkan