HASTALIKLAR ÜSTÜNE (Naci Konyar)

Halk arasında çok sık söylenir “Vücut kocuyor amma gönül kocamıyor” Şair de öyle dememiş miydi? “Başımla gönlümü edemedim eş/Yaşım yetmiş amma gönlüm yirmi beş.” Kendini hâlâ yirmi beş yaşında hissedenlerin yaşı gönül yaşıdır.

Yaşı kemale erenler bundan böyle hazırlıklı olacak vücudun nazlanmalarına. Bel tutulmasına, adale ağrılarına, kabızlığa, gözlerin uzağı seçemeyişine. Bunlar yaşlılıkla beraber gelip yerleşecek vücudumuza. Rahmetli annemi doksan iki yaşında kaybettik. Felç geçirmişti. Hastalık günlerinde sık sık söylemiş olduğu “Ben böyle değildim” cümlesi ile belki de gönül kocamazlığını anlatıyordu bizlere.

Bir corona virüs hayatımızı alt üst etti. Allah çaresiz dert vermesin. Hastalıklarla yaşamaya alıştık. Hayatı çekilmez hale koymadıkça hastalıklarla beraber yaşıyoruz. Dost olduk onlarla. Oysa her sabah televizyon programlarında gazete ve dergilerin sağlık köşelerinde “Uzun ve rahat yaşamanın sırları” uzmanlar tarafından açıklanıyor. Spor, sağlıklı beslenme, stresten uzak bir hayat, doktor kontrolleri, tatile çıkmak, kilo vermek, vitaminler, haplar önümüze seçenek olarak sunuluyorlar.

Toplumun ekonomik şartlarını iyi bilenlerin televizyonlarda ki “Günde 5 porsiyon meyve yemeyi” tavsiye eden reklamını gülümsemeyle izlediklerini sanıyorum. Özellikle son yıllarda insanların dünyaya olan düşkünlüklerini bir sektöre dönüştürüp, kazanç kapısı yaptık. Hasta olmayan insanlar bile avuç dolusu para verip tepeden tırnağa kontrolden geçer oldular.

İşte tam burada şehir insanı ile köylülerimizin hayata olan bakışını fark ediyoruz. Köylümüz mütevekkildir. Köy insanı bir ayağım çukurda lafını bütün samimiyeti ile söylerken şehir insanının ölümlü kelimeler yabancısıdır.

Şehir insanları uzun yaşamak için anlatılan reçeteleri uygularken köy insanı çeşme yapıyor, ağaç dikiyor. Rahmetle anıyoruz Boraboy köyümüzde Ahmet Özsoy ve arkadaşlarının Boraboy’un dağlarında kurdun kuşun susuz kalmaması için yapmış oldukları ve yaptıkları her çeşmeye bir dörtlük yazarak ad vermiş oldukları 60’ı aşkın çeşme köy insanımızın dünya ahvaline bakışının asil örneklerindendir.

Bizim insanımızın kötülükleri bile güzelleştirme gibi bir hasleti vardır. Hastalıklara ad yakıştırmıştır. Vereme ince hastalık demiş, Alzheimer onun dilinde bunamadır. Kanser kötü hastalıktır. Nezle ve gribi hastalık yerine koymaz, “Şifayı kaptık” diye tarifte bulunur. Hastalığı pek yanına yakıştırmaz “Bu gün biraz keyifsizim” der. Hastalığı şifa ile keyifle anlatan başka bir millet dili var mıdır acaba?..

Bizim insanımızın hastalığa bakışı farklıdır. O uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrını “Hastalıklar Risalesi”nden almıştır. “Ey biçare hasta! Merak etme sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nev’i dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zail olur. Sabret, belki şükret. Her şey zıddıyle bilinir. İllet olmazsa afiyet zevksizdir. Maraz olmazsa sıhhat lezzetsizdir. Her derde bir derman halledilmiştir. Tedavi için ilaç almak meşrudur. Fakat tesir ve şifayı Cenab-ı Hakk’tan bilmek gerekir.”

Hayatın kendisinden kaynaklanan dertleri ilaçlarla tedavi edemeyiz. Yoksulluk, açlık, evsizlik, işsizlik, politik ayrımcılığın, adaletsizliğin vermiş olduğu hüznü ilaçlarla iyileştiremeyiz.

Hastalık kavramını gün be gün genişleterek sağlıklı insanları da hasta olduklarına ikna eden bir tıp kavramı yarattık. Sokakta özgürce oynayamayan oynayamadığı için de evde yaramazlık yapan çocuklara hiperaktif tanısı koyduk. Hastalık ticareti, sıradan sıkıntıları tıbbi sorunlara dönüştürdü. Hafif belirtileri ciddi olanlara, kişisel sorunları tıbbi belirtilere, riskleri hastalıklara tahvil eden bir tıp anlayışıyla karşı karşıyayız. Oysa sağlığın bizim çabamızı gerektiren bir şey olduğunu unutmamamız lazımdır.

Evet, kadere karşı sigorta yapılamıyor. Istırap bir öğretmendir. Sabır ve direniş insanoğlunun erdemidir. Elbette hastalıkların çaresi aranacaktır ama insan ağrılarla olgunlaşıyor, hüzünlerle güçleniyor. Ve inanıyoruz ki hayat nihayetinde çözülmesi gereken bir sorun değildir.

Sağlık, bir ülkede yaşayan her insanın en temel hakkıdır. Sağlığın önceliğinin de adaletin inşasından geçtiği unutulmamalıdır.

Sağlıkla ve sağlıcakla kalın…