Ayetini neden tabutlara, mezarlıklara yazarlar hala anlamış değilim…
Bankalara, makam koltuklarına, yatlara, teknelere ve gözünü para ve lüks hırsı kaplamış kişilerin villalarına, şatafatlı gökdelenlerin taa tepelerine, yetim hakkı yiyen zenginlerin fabrika bacalarına, ederinden fazla para kazanan para para deyip ölüp ölüp dirilen esnafın dükkanın penceresine, işçisinin hakkını vermeyen kepazeliğe boğazına kadar gömülmüş patronların, baronların cüzdanlarının içine yazsalar daha iyi olmazdıydı?
Dünya malı ve nefsinin şehvetleri arzuları peşinden koşanların hikayelerine bir bakalım isterse;
Hikaye bu ya; Bir zengin öldü. Bir köşk ile iki oğlu kaldı. Köşkü taksimde anlaşamadılar. Duvardan bir ses geldi. Benim için birbirinize düşman olmayınız. Ben bir padişah idim. Çok yaşadım. Mezarda yüz otuz sene kaldım. Sonra, toprağımla çanak çömlek yaptılar. Kırk sene evlerde kullandılar. Kırıldım. Sokağa atıldım. Sonra, benimle kerpiç yaptılar. Bu duvarın inşasında kullandılar. Birbirinizle dövüşmeyiniz. Siz de, benim gibi olacaksınız, dedi.
Mal ve şöhret hırsının insana verdiği zarar ki!
iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur…
İnsan olarak maddesel varlığımızla yüzleşmekten rahatsızlık duyarız. Bu yüzleşme karşımıza kan, et, kemik, kıl, salya, sidik ve bok gibi belki çok da haz vermeyecek şeyleri çıkarır. Etimiz yenmez sütümüz sağılmaz…
Ölümden ibret alacaksak eğer, ölünün naaşından ibret almadığımıza göre, ölmeden evvel bunun farkına varmak daha isabetli olmaz mı? Neyin derdindeyiz ki hala? Ölenden ibret alsaydık; Bu devran, bu kervan böyle gitmezdi…
Dünya boş “Her nefis ölümü tadacaktır”
Şu ana kadar belki çok anlaşılır olamadım ve lafı fazlasıyla uzattım kısacası; “ölümde var”beyler bayanlar…
Yazımı okuma gayretinde bulunan dostlarıma kardeşlerime esenlik, sabır ve hoşgörü dolu günler dilerim.
Naci Özkan
1 Temmuz 2024