Ülke gündeminin sıklıkla değiştiği, dün 35 yurttaşımızın yanlışlıkla ölümüne sebep olan olayı konuşurken, bir hafta sonra emekli genel kurmay başkanının tutuklanmasının konuşulduğu Türkiye’mizde HES’leri yazmanın ne kadar ses getirebileceğini, varak-ı mührü vefayı kimsenin okumayacağı, kimsenin dinlemeyeceğini bilerek kamuoyumuzun son yıllarda çok tartışılan konusu HES’lere ( Hidro Elektrik Santralleri) bir vatandaş olarak neden karşı olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

         Bize hep şunu öğretmişler; benim kalemim, benim silgim, benim bisikletim, benim evim, benim bahçem, tarlam... ama şunu belletmemişler. Bizim ırmağımız, bizim deremiz, bizim ormanımız, bizim çevremiz...

         Ormanın da, derenin de, çayın da evimizi tarlamızı sahiplendiğimiz kadar bizim olduğu bilincini vermemişler. Bu bilinci ne zaman kazanabildik. Ta ki ırmağımızı, deremizi işgal eden doğayı katleden dozerleri toprağımızda gördükten sonra...

         Biz Anadolu da yazanlar müteahhitlik kartı olmayan, televizyonları olmayan bu nedenle ihale reklam alma gibi bir derdi bulunmayan makam ve para sevdası gibi bir hırsı da taşımadığımız için doğruyu söylemede sıkıntısı olmayan, halkımızın gören gözü, düşünen beyinleri olarak HES’leri değerlendiriyoruz ve de HES’lere karşı olmayı ideolojik bir tavır değil insani bir tavır olarak görüyoruz.

         Biz santrale karşı değiliz. Enerjiye karşı değiliz. Ancak yapılanları anlamayacak kadar da saf değiliz. Biz halkız. Bizim hayatımızı ilgilendiren bir konuda görüşümüzün sorulmaması HES’ler konusun da bilgilendirilmememiz söz ve sürece katılım hakkının bizlere tanınmaması vatandaş olarak bizleri yaralıyor. Bizler sadece askerlik ve seçim zamanlarında mı hatırlanacağız?...

         Bizler HES’lere niçin karşıyız;

         Irmak yatağından suyun koparılması ile giderek bio çeşitlilik ve yeşil dokunun kaybolacağı ilerde çölleşmeye varan doğa felaketlerinin yaşanacağı ve de ekolojik denge bozularak sularda balıkların ve diğer canlıların hızla azalacağı endişesini taşıdığımız için HES’lerin yapımına karşıyız...

         Irmağımızı, deremizi 49 yıllığına şirketlere satıp yer altı su hareketlerini kaale almadan suyun boru ve beton kanallarla kilometrelerce taşınarak suyun ana kimliğini kaybettiği, su havzalarının ve canlıların yaşam alanlarının ticarileştirilmesini doğru bulmadığımız için HES’lerin yapımına karşıyız...

         Suyun da kendine has bir kimliği vardır. Bu kimliğin en bariz özelliği özgürce akmasıdır. Onu betonlarla yatağından koparırsanız onu su olmaktan çıkarır oksijensiz bırakır kimliksiz bir sıvıya dönüştürürsünüz bu su da ne kara canlılarına fayda verir ne de içilir. Suyun özgürlüğüne engel olduğu için HES’lerin yapımına karşıyız.

         HES’lerin yapıldığı yerlerde köylülerimiz soruyor: biz hayvanlarımızı nerede sulayacağız. Ahtopot kolları gibi borulardan mı, tel örgülü beton kanallardan mı?... Suyunu parayla tüketeceği ve hayvanını sulayamayan köylü köylülüğünü devam ettiremeyeceği ve yaşadığı toprakları bırakmak zorunda kalacağı için kısacası HES’leri köyü terk projesi olarak gördüğümüz için HES yapımına karşıyız...

         Karadeniz bölgemizde doğanın bütün yaşamı dere ve ırmaklarımızın serbest akışı ile şekillenmektedir. Orada yaşayan bitki türleri vardır. Biyolojik çeşitlilik vardır. Irmaklarımız ve derelerimiz üzerine yapılması düşünülen HES’lerle yaban hayatı, ekosistem gibi temel unsurların ortadan kalkacağı dereler ve ırmaklar kuruyacağı ve de toprakların çölleşeceği endişesi ile HES yapımına karşıyız...

         Son nefesini vermek üzere olan dereleri ırmakları çok uluslu firmalara verirseniz dışa bağımlılıktan nasıl kurtulacağız. 49 yıllık suyun kullanım hakkı suyu da dışa bağımlı hale getirmiyor mu? HES’lerin dışa bağımlılığı ortadan kaldıracağı söyleniyordu. HES’leri yapanlara bakıyoruz şirketleri yabancı, makineleri ithal edenler yabancı üretilen enerji çok küçük.

         Doğası işgal edilen, nehirleri hapsedilen yöre halkı yapılan HES’lerle üretilecek enerjinin kimin için, ne kadar lazım, nüfusa göre mi olduğu konusunda hiçbir bilgiye sahip değil. Ancak vatandaşımız sahipleri sık sık değişen HES’leri gördükçe HES’lerin enerji açığı için değil de gözü açıklar ve gözü açlar için yapıldığını görüyor bu nedenle HES’lere karşıyız.

         Ülkemizde 1600 HES yapım aşamasındadır. HES’lerin yapımını savunanlar ülkemiz de her yıl elektrik tüketiminin %10 arttığını ve artan bu tüketimin karşılanması için HES’lerin yapıldığını söylüyorlar.

 

10.01.2012

         HES’lerin doğaya ve canlılara vereceği zararları görüp ona karşı çıkması gereken adı Çevre ve Orman Bakanlığı olan kurumumuz HES’lere karşı çıkmanın cinnet olduğunu söyleyip, yasa tasarısına karşı olanlara da uyduruk raporlarla bu yatırımlara engel olmayın diyorlar. Çevre Bakanımız sözde değil, özde çevreci olduğunu belirtirken, HES’lerin doğaya verdiği zararı görmezden gelerek 7 milyar dolar su boşa akıyor diyebiliyor. Suya bakınca dolar gören bir bakanlığın adı Çevre Bakanlığı olmamalı diye düşünüyoruz.

         Ülkemiz de ve dünyamızda su üzerine oynanan oyunları gördükçe ormanlarımızın, nehir ve derelerimizin, ovalarımızın geleceği konusunda endişeleniyor ve bu nedenle HES’lere karşı çıkıyoruz.

         Can çekişen sularımızın kulaklarımıza fısıldadıklarını duyuyor musunuz?...

         ‘ Ben sizin hayatınızın can damarıyım. Ben olmazsam hayat olmaz. Ben olmazsam değirmen olmaz. Ben olmazsam doğal yaşam bozulur sadece insanlar değil tüm canlılarda zarar görür o halde bırakınız sularımız özgürce aksınlar.

         Bir doğa gönüllüsü ne güzel söylemiş:

         ‘ Kuş kafeste değil dalında özgürdür. Dere de HES türbinlerinde değil yatağında özgürdür’