Cuvapçı Memet Aga ile Memo’nun çay ocağında karşılaştık. Yanına iliştik. Çayımızı söyledi. Hoş beşten sonra bu son olaya ne diyeceksin sorumuzla birlikte hangisi be evladım dedi ve devam etti.

“ Bizim küde (köyde) kız kaçma olayları çok olur. O gün köyde konuşmalar hep kız kaçma olayı üzerinedir. Kızı kaçan baba gece yatakta sıkıntıdan bir oyana bir buyana dönermiş karısı durumu anlamış canını sıkma be herif demiş yarın başka birinin kızı kaçar bizimki unutulur dedikten sonra Memet Aga sen hangisini sorarsın diye bize döndü;

“ Şu anayasa mahkemesinin tutuklu gazeteciler için verdiği kararı yerel mahkemenin tanımaması işine ne diyeceksin” dedik.

Bak evladım, ben hukuk tahsil etmedim. Ama hikâyelerini çok okudum dinledim. Sana bir olay anlatacağım. Sen cevabı bu olaydan çıkarırsın.

“ Amerika Yüksek Mahkemesi’nin görkemli kapısında adalet tarihinin sekiz figürü yer almıştır. Onlardan birisi de kral I.James ile Baş yargıç Coke’un öyküsü ile ilgilidir.

Olay İngiltere’de geçer.

1612’de dinsel olmayan bir suç nedeniyle Kilise Mahkemesinin yetkisini aşarak birini tutuklamak ve laik mahkemenin bunu önlemek istemesi üzerine olaya el koyan Kral I.James ve Başpiskopos Canterbery şu görüşte birleşirler: “ Kral, kral adına hüküm kuran yargıçların yerine geçerek her zaman karar verebilir” İngiliz üst mahkeme başkanı Edward Coke söz alır ve “ Kral, İngiliz hukukuna göre hiçbir davada karar veremez. Dava, hukuka göre ancak mahkemelerce çözülebilir” diye karşı çıkar.

Doğal hukuk öğrenimi gören Kral, hukukun akla dayandığını ve uyuşmazlığı çözmek için bunun yettiğini söyleyince Coke, Kral’ın doğa hakkında kuşkusuz yetkin bir bilgisi olduğunu, ancak uyrukların yaşam, miras ve mallarına ilişkin davaları çözmek için doğal aklının yetmeyeceğini, uzun inceleme ve deneyim sonucu elde edilen hukuksal akla gerek bulunduğunu belirtir.

Kral bu görüşü reddeder ve kendisinin yasalara bağlı kılınmasının ihanet olduğunu söyler. Bunun üzerine Baş yargıç Coke, şu yanıtı verir:

“ Kuşkusuz majesteleri hiçbir insana bağlı değildir. Ancak, herkes gibi Kral da yasalara uymak zorundadır.” Bu özdeyiş, hukuk tarihinde “ Üstünlüğün hukukunu” uygulamak isteyenlere “ Hukukun üstünlüğünü” savunanların en eşsiz yanıtlarından biridir.

Evet, herkes yasalara uymalıdır.

Bugünse, yasalar adil hukuka; herkes hem hukuka, hem de yasalara uyacaktır. Hiç kimse, hiçbir zaman, hiçbir bahaneyle yasaları aşamaz, dolanamaz. Yasalar adil hukuka, devlet de bu yasalara uyarsa, ancak o zaman hukukun üstünlüğü sağlanabilir.

Gelin görün ki, bizde, ilkin yasalar hukuka uymuyor.

Hukuk bilincine sahip bir toplumda yalnızca hukukçuların değil, herkesin bildiği bir kural vardır: Yasalar geneldir, herkese eşit uygulanmak için çıkarılır, kişiler için yasa yapılmaz. Hukuk kişilere uydurulmaz. Kişiler hukuka uyarlar.” Diyerek sorumuzu cevaplayan Memet Aga hukuk konusunda uzman ve söz sahibi profesörlerin de anayasa mahkemesinin tutuklu gazeteciler için aldığı “hak ihlali” kararının bağlayıcı olduğunu yerel mahkemelerin bu karara uyarak gazetecilerin tahliye edilmeleri gerektiği konusunda yapmış oldukları açıklamaları okuduğunu söyledi ve devamla:

Bak evladım Montaigne “ yasalara doğru oldukları için değil, yasa oldukları için uyulur” demiş.

Bu bilinci insanlığın beynine, dostlarının cezaevinden kaçma önerilerini, haksızlığına inandığı yasalara karşın ölüm pahasına reddeden, Sokrates perçinlemişti çünkü ona göre, yasa yasaydı; ceza evinden kaçmak yasalara aykırıydı. Baldıran zehrini içti ve öldü.

Sokrates’den 2400 yıl sonra ve hukuk devleti olduğumuzu söyleyip en üst mahkemenin kararına uymamak hukuksuzluktur.

“ Ülkemiz, günde üç vakit hukukun, anayasanın, yasaların çiğnendikleri bir ülke olmaktan çıkmalıdır. Halkımız güçlü bir yargı istemektedir.”