Osman Bolulu Hocamızın değişik yıllarda ve okullarda öğrencileri ile olan anılarını anlattığı kitabın adı İnsanlığın Solmaz Gülleri. Solmaz Güller olarak tanımladığı da öğrencileri….

İlçemizde Eğitim ve Öğretimden yana bir sohbet açılsa Osman Bolulu adı geçer mutlaka. Onun Taşova Ortaokulunda gündüzleri müdür, geceleri kollukçu, sokaklarda öğrenci izleyen, Taşova’nın delişmen yaştaki o gün ki gençlerini disipline etmek, okula ısındırmak için Spor etkinlikleri düzenlemek, voleybol, basketbol sahaları açmak, masa tenisi, sosyal etkinlikler, okulu okuma odasına çevirmek gibi tüm mesaisini eğitime ayıran bir öğretmen olarak aradan 64’yıl geçmesine rağmen öğrencileri için yapmış olduğu fedakarlıklar hala unutulmuyor, anlatılıyor.

O yılların öğrencileri zor şartlar altında okuyorlardı. Yokluk ve yoksulluk vardı. Yamalı pantolon, gaz lambası, vesait azlığı fakirlik yıllarıydı. Ama Yunus İlkeli öğretmenlerimiz vardı. ‘Ben gelmedim davi için, Benim işim sevi için ’diyen görevini aşkla yapan tek gayeleri öğretmek ve eğitmek olan idealist öğretmenler… Onlar bildiklerini öğretirken hiçbir karşılık beklemezlerdi. Bekledikleri sadece samimiyet, kabiliyet ve öğrenme aşkıydı.

Hocamız kitabında anlatmış olduğu anılardan okuyanlarına bir tavsiyede bulunuyor; Anılardaki olumsuz örneklerden neyin olmamasının gerektiğinin çıkarılmasını, olumlu örneklerden de pay alınmasını istiyor.

İşte kitabından Taşova’daki müdürlüğü sırasında yaşadıklarından bir anı. İsimler tanıdık. Rahmetle anıyoruz PTT’den emekli Kemal Genç, babası İsmail Aga, ögrt İbrahim Turan ve eşi ögrt Esma Turan…

Kemal Genç Abi’nin babası İsmail Aga Taşova’da esnafken kaymakam vekilliğine bakan jandarma komutanı İsmail Amcaya bir pusula gönderir. ‘Kel İsmail, 50 lira gönder’ Ne imza, ne selam sabah olmayan bu pusulaya okuma yazması olmayan İsmail Aga ‘Yaz oğlum kemal’ der:

‘Gumandan Efendi, bizim tükanda, o çeşitten galmadi’

İsmail Aga ilkokulu bitiren kızını ortaokula kayıt ettirecek. Orta okula Osman Bolulu’ya gider –Müdür bey, çıkışamıyorum bu haydutla, kızın okula yazılmasına karşı çıkıyor. Karşı çıkan kardeşi Kemal’dir. Osman Bolulu Kemal’i çağırır:

-Okuldaki kız arkadaşlarına kötü gözle mi bakıyorsun? Senin kaydını silerim.

-Gözüm kör olsun müdür bey, kimsenin kızına dolanmıyorum.

-Eee, Esma’nın kaydına niçin engel oluyorsun. Sen okuyacaksın. Esma cahil kalacak. Öyle mi?

Esma abla okula kaydolur. Kemal Abi ve İbrahim Abi üçü de okulu bitirir. Esma Abla ve İbrahim Abi öğretmen oldular ve evlendiler. İlk çocuklarının adını da Osman koydular.

Osman Bolulu hocamız siyasetin ayrıştırdığı öğrencileri için ‘Hangi yana düşerlerse düşsünler, hangi dünya görüşünü yeğlemiş olursa olsunlar, hep saygı aldım onlardan’ derken bir hakkı teslim edip bu hale gelişte öğretmen olarak nerede yanlış yaptık diye kendini sorguluyor ve de geçmişten kin üretmeyip tarihi akılla, yürekle, kalp gözüyle okuyor.

‘Devirdiğimiz 45 yılda, ne kadar çarpık olaydan geçtik, darbeler yaşadık. Kiminin nedeni sayıldı, öğrenci olayları: Bir kuşak yandı; bilinçsiz ideolojik tutkuların ateşinde. Onlar, dönemlerinin duyarlı çocuklarıydılar: Sağından/Solundan, toplumu esenliğe çıkarma, düzeni yaşanır kılma çabasının fırtınasından savruldular, gözü kara.

Çıkara güdülenmişlerini, bir yanın gurkası olmayı içine sindirenleri dışta tutarsak, onlar birer yurtseverdi, özledikleri düzen uğruna öğrenimlerinden oldular, yargılandılar, hüküm giydiler, baş verdiler.

Düşünmüşümdür; öğrencilerimizin kimilerine kuru bir Namık Kemal ülkücülüğü, vatan millet tiradı; Kimilerine çıplak bir Mustafa Kemal ataklığı ve eylemciliğini aşıladık. Namık Kemal’i, Mustafa Kemal’i tarihsel, özgül koşul, konum ve misyonlarıyla tanıtmak ve algılatmakta eksikli mi kaldık. Kuru sevdalara mı saldık onları?

Kurtuluş Savaşı olgusunu ıskalayarak, Mustafa Kemal’i burjuva milliyetçisi sayan; Namık Kemal uyanışını ırkçılığa dönüştüren kardeşlerin kavgasıyla nerelere sürüklendik. Mustafa Kemal’den filizlenen yurtseverliğin, onunla eyleme dönüşüp ‘Çağdaşlığa evrilen barışçı, bağımsızlıkçı bir gelişmeye ön açtığını, buradan daha ileriye atlayabileceğimizi kavratsaydık çocuklara, onların ataklığını, toplumsal yapımızın esenliğine koşsaydık, şimdi, hangi aşamaları geride bırakmış olurduk?…

Sütten çıkmış ak kaşık mıyım, sütten çıkmış ak kaşık mısınız diye sorsam, dilimi dikenli bulursunuz. Ama eğri oturalım doğru konuşalım denir ya:

O çocukların yanlışlık örneği biz değil miyiz? Sapaklara girdilerse, oraya açılan yolağı kim çizdi. Kendimizi sorguladık mı? Namık Kemal, Mustafa Kemal’den bağış dilemek geçiyor içimden, o çocukların acısıyla yananlar, siz ne dersiniz?…

1956’yılında Taşova ortaokuluna müdür olan, ödev duygusunu, sorumluluk bilincini ona kazandıran milletine kendisini hep borçlu gören, kişiliksizliğe, kimliksizliğe, kemiksizliğe karşı olmayı aydın sorumluluğu olarak üstlenen yürekli, dik adam Osman Bolulu hocamızı ‘İnsanlığın Solmaz Gülleri’ olan öğrencileri hürmetle yad ediyorlar. Bizi böyle öğretmenler yetiştirdi diye gururlanmaya devam ediyorlar…