Çocukluğumda başkalarını kazıklayanların ne kadar akıllı insanlar oldukların duyardım devamlı. İnsanlar o tipleri anlatırken dudaklarını ısırıp, kafalarını sallar, ve sonrasında gülerlerdi. O sahneye bakınca, bu insanlar kurnaz olmak istemişte treni kaçırmış ve sonrasında buna hala pişmanlar demek ki… diye hissederdim. Beden dilleri, ağızlarından çok şey söylerdi bana. Bazen acaba ben akıllı değil miyim diye düşünürdüm. Demek ki kurnaz olana daha çok saygı duyuluyordu. Etrafımda ki bu insanların fikirlerinin sonradan değişip değişmediğini bilmiyorum ama onların oluşturduğu toplumun ne hale geldiğine ve akıllı olmak adına neleri feda ettiklerine çok defa şahit oldum. Bir cinnet haline dönen bu sapkınlık, yeri geliyor trafikte insanların birbirlerini vurmasına, doktor öldürmelerine, diplomasız üniversite bitirmelerine ve dolayısıyla liyakat sahibi olmadıkları işlerde binlercesinin hayatlarına mal olmalarına ve daha sayamadığım iğrenç binlerce toplumsal krize neden oluyor. Akıllı olduklarını düşünen bu insanlar, kullanmayacakları dakikaları kazanmak uğruna makas attıkları trafikte ya da kaytardıkları işlerinde yılların kazanımlarını çaldıklarından bihaberler. Bu ufuksuzluk ve cehalet içinde ise bir hayat yaşadıklarına inandırmışlar kendilerini.
Bu dünyada insanı en çok yalnızlaştıran şeyin kişinin iyi bir insan olmaya çalışması olduğunu gördüm. Başkalarını düşünmek ve onlar için iyi şeyler yapmanın bu dünyada bir karşılığının bulunması zor. Herkes böyle değil, haklısınız. Onun için imkansız demedim. Yapılan bir iyilikten karşılık beklemek meselesi kişiye göre farklılık gösterir. Ama burada çoğu insana göre değişmeyen tek karşılık ise iyilik yaptığınız insandan samimi bir güler yüz görmek. Garip olanın ise insanların duygularında bile ne kadar da cimri olduğuna şahit olmak. Nice insanlar görüyorsunuz ve sanki kendilerine yapılan iyilikler onların hakkıymış gibi bir inanış ile yaşıyorlar. Neyse bu konu çok su götürebilir.
İnsanlık anlayışları i harfinden öteye geçmemişlerin gözünde ne kadar acı ki merhametli insanlar aciz ve zayıf, iyilik yapanlar keriz, çalışıp bir şeyler başarmak isteyenler hayalperest, başkasının hakkını savunanlar hain ve bazen enayi… Bunu daha ne kadar sayarım emin değilim. Ya da bu iğrenç fikirleri tespit bile yapıyor olsam burada tekrarlamak ne kadar istenir ki? Ama bu tarz fikirlerin en az bir tanesine sahip olan milyonlarca insanı görünce, bir insanı en çok yalnızlaştıran şeyin iyi insan olmak olduğunu bir kere daha tekrarlamak istedim kendime. Eski zamanlar demekle dünya üzerinde tam olarak hiç bir zaman sahip olmadığımız güzel günlere ve insanlara özlem duyarken, insanlık her geçen gün yerin dibine daha çok girmeye devam ediyor. Dün açlık ve kılıçlar arasında can veren insanlık, bugün de sahip oldukları arasında yaşadığı yalnızlığı altında can çekişiyor.
Neyse …
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir. İyilik, karşılık beklemeden yapılmalıdır. İyilik ettiğin kimse senden iyilik gördüğünü bilmese de Allah iyilik yaptığını bilir ve seni ya bu dünyada yada öteki dünyada mutlaka ödüllendirir.
Yazımı bitirirken, hayatta sadece sorunlara odaklanmak çözüm getirmiyor. Sorularımızın cevaplarını bulmak zorundayız. Bunun için cevaplar hakkında düşünmek ve karşılaştırmamızı bu sorunları hayatlarına amaç edinenlerin sonlarına ve başlarına bakmak gerekiyor.
Sizde bir iyilik yapın ve insanlığa paradigma olarak kalsın , mesela bir yetim bulun ve saçını okşayın .Sizde İyi bir insan olun fakat bunu ispatlamak için sakın olan vaktinizi harcamayın.
Daha yazacaklarım vardı ama burada bırakmak daha tatlı geldi.
Buradan size bir fincan kahve bırakıyorum , Afiyet olsun.
Kalın sağlıcakla…