Kırk elli yıl evveline kadar nüfusumuzun büyük çoğunluğu köy ve kasabalarda yaşıyordu. Bu kasabalardan biri de içinden Yeşilırmak geçen küçük şirin ilçemiz Taşova’dır. Ülkenin her yerinde olduğu gibi kasaba denince ilk akla gelen esnaf ve memurlardır.

İç burkan bir özlemle hatırlıyorum. O yıllarda samimi sıcak bir Anadolu kasabası olan ilçemizde yaşayan insanlar birbirlerini tanır, çocukluk arkadaşlığı, asker arkadaşlığı, hısım akrabalık, camii cemaati gibi bağlarla birbirine bağlanmış insanlarımız cenaze, düğün ve bayramlarda bir araya gelen büyük bir aile gibiydi.

Bu büyük ailenin en renkli kişileri kamyoncularımızdı. Onlar hanedan sülalesinden gelmemişlerdi ama yaptıkları iş ve mesleklerinden dolayı ilçede herkes tarafından bilinir ve tanınırlardı. Tahsin Kaya, Kemal Kara, Deli İhsan, Halit Yücel, Alık Mustafa, Nihat Kara, Abbas Şahin,  Mithat Koyuncu, İsmail Pulur, Kel Yusuf, Sebahattin Koçak, İhtiyar Hasan, Yumurtacı Sabit, İbrahim Gürel, Onbaşı ağa ilçenin nakliyecilik ve şoförlük mesleğinde akla ilk gelen ünlü ve renkli simalarıydı.

O yıllarda bu günkü gibi her evin önünde park edecek yer bırakmayacak sayıda otomobil yoktu. Küçük kasabada birkaç taksi ve belirli sayıda kamyon bulunurdu. Bunların da kime ait olduğunu herkes bilirdi. Gürünlü’nün mersedes kamyonu, benzinci Kadir Ağa’nın henşeli, Ali Özer’in Landroveri, İsmail Çakmak’ın jibi, Altunay’ın otobüsü gibi arabalar sahiplerinin isimleriyle anılırdı.

Kamyon şoförlüğünü öğrenmenin yolu muavinlikten geçiyordu. Okumada gözü olmayan çocukların hayata atılacak tek meslek olarak gördüğü şoförlüğe özenmesi muavinlik denen stajla başlar usta bir şoförün kamyonunda uzun yıllar yardımcı olarak çalışıp mesleği öğrendikten sonra ağır vasıta ehliyet alma faslı ve askerlik engeli de ortadan kalktıktan sonra bu mesleği yapmaya hak kazanırlardı.

1970’li yıllarda kahvelerin sohbet köşelerinde konuşmaların büyük çoğunluğu kamyon şoförlerinin aldıkları yükü teslime kadar olan zaman içinde yapılan yolculuk sırasında yaşadıklarını paylaşmak üzerineydi. Azap Deresi, Kargasekmez rampalarında çekilen çileler, rampaların yokuşların bol olduğu yol güzergâhlarında tekerin balon etmesi, arabanın arızalanması gibi kamyoncunun zamanını çalan, parasını alan sıkıntılar ve İstanbul da yapılan küçük kaçamaklar bu sohbetlerin başlıca konularıydı.

Zorlu kış şartlarında, ıssız tepeler, derin dereler, kervan geçmez kuş uçmaz tabir edilen eski Anadolu yollarında patlayan kamyon tekerini tamir kamyonculuğunun en çok yaşanan çilelerinden biriydi. Muavin ve şoförün ortak çabasıyla dış lastikten çıkarılan kırk yamalı iç lastik (şambrel) pompayla şişirilir, leğendeki suya batırılarak patlak bulunduktan sonra işaretlenip, lastiğin patlak noktası üzerine hazır yama konup mengeneyle sıkıldıktan sonra kibritle yakılır tıs diye tutuştuktan sonra soğuması beklenir, mengene sökülür. Lastiğin hava kaçırıp kaçırmadığı geç kalma telaşıyla kontrol edilmeden takım sandığına muavin tarafında yerleştirilen pompa ve kaynak makinesi ve de teker arkasına konan takozun alınmasıyla yollara revan olunurdu…

Cahit Külebi’nin ;

Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider

Toz duman içinde,

Şavkı vurur yollara.

Arabalar dağılır şoförler söver

Sivas yollarında geceleri. Cahit Külebi’nin bu şiiri o yılların yollarını ve kamyonculuğun zorluğunu anlatır.

O yıllarda şoför esnafımızın geçim kaynaklarının en önemlileri ormanın odunu, tekelin tütünü ve köylünün pancarıydı. İstanbul’a tütün götüren kamyon şoförleri Sirkeci civarındaki otellerde kalırlardı. Cihan oteli, Kurt oteli bizim ilçe kamyoncularımızın yatıp kalktığı yerlerdi. Bazen de İstanbul’a tütün götüren kamyon şoförleri Sirkeci Gar’ının arkasında o yıllarda Anadolu’dan gelen esnaf ve kamyonculara hizmet veren Anadolu Saz’a gider felekten birkaç gece çalarak kahve sohbetlerine yeni maceralar biriktirip dönerlerdi.

Senelerce memleketin dört bir tarafını arşınlamış hayatını yollarda tüketmiş kamyon şoförlerinin emeklilik yıllarında anlattıkları yol hikâyelerinden çok nasiplendik.

Evet, yolların ilmini ömürlerini yola vermiş kamyoncular bilir. Kamyon onların evidir. Uzun yol şoförleri konaklanacak, yemek yenecek yerleri iyi bilirler. Her yerde durmazlar, otobüslerin durdukları yere girmezler. Kamyoncu yerleri, kamyon şoförlerinin tercih edip mola verdikleri yerlerdir. Aynı yöne giden kamyon şoförleri burada tanışır ve yoldaş olurlar. Kamyoncu yerlerinin bir başka güzelliği de burada memleketin her yöresinden gelen kamyon şoförlerinin resimlerinin sıralı olduğu bir resim tablosunun varlığıdır.

Yakın maziden çıkıp geldiğimiz noktada şoför esnafımızın ekonomik durumunda iyileşme yönünde hiçbir değişiklik olmamıştır. İlçemizde şoför esnaflığı yapıp da zengin olan yoktur. Kamyonculuk “ Ne ondurmuş ne öldürmüş” sadece evin geçimini sağlamış ama sıkıntı hiç eksik olmamıştır.

Bir yaşanmış olayı paylaşmak isterim. Altmışlı yılların sonunda 600 Dodge kamyon almıştık. Bizim gibi bakkalcılık yapan tüm aile efradı şoför olan İsmail Kara (İsmail Aga) hayırlı olsun demek için dükkâna gelir ve kendisi gibi bakkal olan amcama kamyon sahibi olmanın dikkati olmayı gerektirdiğini anlatırken amcam Fahrettin Konyar lafın arasına girerek; İsmail Aga der; bu kamyonun mazot benzinden başka bir masrafı var mı deyince kamyonculuktan canı bağrı yanmış İsmail Aga işi latifeye dökerek bak Fahrettin der; bu kamyon denen şey varya benzin içer, mazot içer, pirinç şeker makarna yağ diye sıralayıp terekleri de işaret ederek şu tereklerde ne varsa hepsini yeer der.

Ne hazindir ki kamyonlarının arkasına “Zevkli rezalet” yazdıracak kadar çileli ve zevkli olan bu mesleğin temsilcileri yenilenen teknolojiye yenik düştüler. AVM lerin bakkalı işsiz bıraktığı gibi kamyonların yerlerini de uzun araçlar aldılar. Rampalar, yokuşlar, tozlu yolların yerinde şimdilerde viyadüklü, tünelli, çift gidiş geliş otoban asfalt yollarımız var. Modern taşıyıcılarda kaba insan gücüne duyulan ihtiyaç kalmadığı için muavinlik denilen meslek grubu da kaybolup gitti.

Bu meşakkatli mesleğin çilesini çeken emektarlar, zor şartlar altında yürüttükleri bu mesleği, yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen dünyaya bir daha gelseler yine yapardım diyorlar. Çünkü onlar yollarda olmayı seviyorlar. Belki de rüyalarında uzun yollara hala direksiyon sallıyorlar…

Bizler emekli kamyon şoförlerinden kamyonculuk günlerinde yaşadıkları maceralı saatleri dinlerken maziyi hale dönüştüren o tatlı sohbetleri dinlemeyi seviyoruz.

Hayatta olan kamyoncu esnafımıza kolaylıklar ve hayırlı ömürler diliyoruz. Okuyucularımızın kurban bayramını kutluyoruz.