“Annem Derdi ki…” adında bir kitap okudum. Yazar çok küçük yaştan itibaren annesinden duyduğu, yılların içinden süzüle süzüle gelen ve annesinin ağzından kulağına fısıldanan özlü sözlerin, hikâyelerin ve fıkraların anlatıldığı güzel bir kitap sunmuş okuyucularına.
Bu kitaptan okuduğum bir hikâyeyi zamanımızın sosyal yarasına şifa getireceği ve bize kaybettiğimiz değerlerimizi hatırlatacağı için siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Yaşlı bir adam, sabah erkenden evinden çıkmış, yolda ilerlerken bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı adamı acilen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar ve ona biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.
Yaşlı adam huzursuzlanmış, acelesi olduğunu, istemediğini söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuş. Adamcağız da: "Karım huzurevinde kalıyor, her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum." demiş.
"Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde." demiş hemşire. Adam üzgün bir ifade ile:
"Ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor." demiş. Hemşireler hayretle:
"Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz? diye sormuşlar. Adam buruk bir sesle:
"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum." demiş.
Bu hikayeyi okuduktan sonra kanser tedavisi gören yirmi bir yıllık eşinden boşandıktan iki hafta sonra yeni eşiyle nikah masasına oturan bir Türk insanı için aklınızdan neler geçirirsiniz?
Evliliklerin azaldığı, boşanmaların arttığı (90 bin evliliğin 30 bini boşanmayla sonuçlanmış) günümüz sosyal yapısında meydana gelen dejenerasyonu İsviçreli Profesör (Gasten Jezz) “Türk milletinin aile nizamını elinden alınız, geriye hiçbir şey kalmaz.” Diyen, milletimizin aile hayatına gıpta ettiğini ifade eden bu cümleleri bugün söyler miydi acaba?
Cemil Meriç “Murdar bir hal’den muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilik ise her namuslu insan gericidir” diyordu. Yirmi iki yıllık eşini, hele hele kanser gibi bir hastalığa yakalanmışken, bırakarak ve de boşandıktan iki hafta sonra çocuğu yaşında bir kızla evlenmek murdar bir hal değil midir? Üçte bir oranında boşanmaların yaşandığı günümüz sosyal yapımızı nasıl tarif edebiliriz?
Aile hayatını ibadet, evini de bir mabet bilen eski cemiyet kadınlarımızın yaşadıkları zaman ile bu gün yaşananları karşılaştırdığımızda mazinin muhteşem olarak ifade edilmesi doğru bir tespit değil midir?
Nerede o ninelerimiz, halalarımız, teyzelerimiz… Sarhoş, çirkin, fakir demeden evliliklerini bu benim kaderimdir diye benimseyip, sineye çeken, küçük anlaşmazlıklar için kutsi çatının dirliğine, düzenliğine zarar vermeden sürdürülen o sağlam evlilik müesseseleri…
İsviçreli Profesörün gıpta ederek övdüğü Türk ailesi Samiha Ayverdi’nin cümlelerinde ifadesini bulan aileydi.
“Haram ile helali, doğru ile eğriyi, güzel ile çirkini mektep sıralarına oturmadan öğrenen bir nesil ne kadar bahtiyardır. İşte kütleleri mukaddes bir zincir halinde birbirine emanet ettiği bu terbiyeyi devam ettirmek, Türk ailesinde bir iman borcu idi. Onun için de aile, Türk fikriyat ve ahlakının bir mecellesi olmuştu. Bu yüzden de Müslüman Türk’ün tarihi düşmanları bu temel değere nişan aldılar, onu vurdular ve devirdiler.”
Her ne kadar bu gün eski değerlerimiz bir enkaz yığını haline gelse de bu kadim mirasın yine de en sağlam müessesesi aile yapımızdır. Bu yapının yaşaması için gerekenler yapılmalıdır.
Eskinin fakirliğine bakıp, düşünecek olursak; refahın, tekniğin insanlığı huzur ve selamete ulaştırmadığını inkâr götürmez bir gerçek olduğunu anlıyoruz. Mutlulukla ekonomik gelir seviyesi arasında bağlantı olup olmadığı tartışılır. Elbette para gereklidir. Ancak mutluluğun tek nedeni değildir.
Her şeye rağmen milletimiz gelenekleşmiş milli ve tarihi aile hayatını ve aile denen o medeniyet yuvasını kıyamete kadar gelenek ve görenekleriyle devam ettirecektir.
Temel değerlerimizde hassas olalım, değerlerimize ateş ettirmeyelim.
07.08.2011