Televizyonda sabah programında bol kepçe konuşan Astrolog dedi ki:

“Siz inanmasanız da astroloji var!”

Var evet!

İşin içi dışı nasıl ve ne şekilde?

Fazla bilen de yok.

İbn Haldun Mukaddime’de Tılsım mevzusunu uzunca anlatıyor.

Havas ilmi derslerimde ben de epeyce terledim. Bu heves bende gençliğimde nüksetmişti; bazan sustu bazan durdu bazan vaz geçti bazan dinen cevaz verilmediği için günahtan kaçındı yaş ilerleyince son kere denedi ve bıraktı!..

Koca ciltli kitapları attım veya yaktım veya birisine daha doğrusu bir akrabama hediye ettim.

Fakat neticede:

Dünyanın hayatın eşyanın olup bitenin bir âlem-i esrar olduğunu öğrendim.

Daha doğrusu hadise-i esrar.

Şu kısa ömür ayarlanmış ve programlanmış olduğu haliyle şaşmadan yanılmadan devam ediyor.

“Yazılım” diyorlar ya; insan da bir “yazılım” gibi…

Fakat işte…

Bu sırlar…

Ah bu sırlar…

Adamı ummadığı zamanda asarlar…

Darağacına asarlar…

Bir karışık durum.

Hengame.

Ömrümce çözemedim.

Hiçbir felsefeci de çözemedi.

Kimisi kafayı yedi.

Kimisi idamına onay verdi.

Süleyman Çelebi diyor ya:

“Her nefesde Allah âdın di müdâm

Allah âdıyle olur her iş tamâm”

Her şey varıp burada nihayet buluyor.

Hem de “esrar gibi konularda” hiçbir sual cevaplanmış olmuyor.

Dünya hayatı sırrı bulmaya yetmiyor.

“Esrar” çoğul manada “sırlar” demektir.

Şems’in dediği gibi:

“Allah kalbi verir de içini sen doldurursun.”

İnsana bir irade verilmiş. Cüz”i irade. Kendi yetisi selahiyeti gücü var. Görüyor, duyuyor, yürüyor, çalışıyor…

Hepsi gayrete bağlı.

Ama…

Astroloji var…

Astrolog öyle dedi.

Üç adım geride dursan da var…

En kısa yoldan…

Tılsım var büyü var vesvese var nazar var!

Ölümü mezarı berzahı mizanı mahşeri hesabı var…

Sokrates Thales Eflatun Kindi İbn Arabi İbn Teymiye Ömer Hayyam Descartes Kant çözemedi ki…

Çözülecek gibi de değil ki…

Müphem!

İnsan kendi kulvarında kalabalıklar içinde nefes nefese koşuyor.

Kim her ne için “bu yok” dese hakikatte “o” var…

Bilmediğimin cahiliyim!

Bu devirde bildiğimin dahi!..