Anadolu’da çocukluğunu geçirmiş olanlar, çalışma yaşamları ardından kentlerden geri döndüklerinde ilginç kıyaslamalarla karşılaşıyorlar. Çocuklukla yaşlılık arasındaki ‘’kayıp’’ zamanlarını karşılaştırdıklarında…
Ben de her yıl belli aralıklarla Anadolu’ya açılanlardanım… İster istemez geçmişle karşılaştırıyor insan gününü zamanı…
Tarlalar ekili alanlar bozkır olmuş…
Kapısı kilitlenmeden, gönül rahatlığıyla uyunulan kandil yığma evlerin kapılarını, dev asma kilitler süslüyor şimdilerde…
Keçi koyun sürüleri azaldığı gibi arkasından kaval çalan ince ruhlu çobanlar da yok artık…Hayvancılık yapılan evlerinde dahi artık o Anadolu’nun özeli koyun yoğurdu ayranı şöyle dursun süt dahi bulunmuyor. Analarının memesinden direkt kuzucuklara emzirilerek besicilik hevesine kurban edilmiş yaylaların vazgeçilmezi yoğurdumuz ayranımız… İkramları asitli içeceklerden Cola , ayranın tahtına oturuvermiş çoktan…
Siz hala milli diye övünedurun…
Yumurtalar çiftlik üretimi…Hani köylere kadar gidilip birilerinin yumurta rantı uğruna kuş gribi bahanesiyle telef edilen yerli ırk tavuklarımız vardı ya, artık onlar da yok…
Kuş sesleri keklik ötüşmeleri çocukluklarımızda kalmış masallarda yaşıyor adeta…
Çoban köpeklerimiz Çomar ve Karabaş’ta artık o kadar az kalmış ki neredeyse nesli tükeniyor…Yalnızca benim tanıklık ettiğim 10-15 kadarı istanbulda fabrika bahçelerinde 3 – 5 metrelik beton kafesler üzerinde yarı felçli olarak ömrünü tamamladı… Fabrikatör ‘’hayvansever ‘’ sahiplerinin gösteriş hevesi uğruna telef oldular…
Bu yetmezmiş gibi köylerimiz kentlerde karne hediyesi olarak yavru iken alındıktan sora yaz dönüşü şehirli insanlarımızın terk ettiği süs köpekleriyle kedileriyle dolmuş…
Viran olmuş bahçeler ormana dönmüş hepsi bakımsızlıktan. Son nesli babalarımız imiş o köylerin onlara da Allah rahmet eylesin. Topraklarda ölmüş onlarla birlikte, geriye ne viran olmuş bağlar kalmış ne de kerpiç evler. Onlarda şehre ayak uydurmuş betonlaşmış savrulmuş her biri bir yana …
Ne okul kalmış köylerde ne okuyacak öğrenci !
Şimdilerde ise köye dilenciler bile gelmez olmuş artık.
Sevgi toplumuyuz vesselam…
Sevdiğimiz her şeyi çöpe çevirebiliyoruz…
Harman yerindeki düvenler, kara sabanlar, bakır kazanlar, tencereler, ibrikler süsledi mekanlarımızı…Dekor oldular köylülük hevesimizle şehirli olamadığımız gurbet elllerde…
Benim kuşağım ve daha büyüklerimiz geri dönüş telaşındalar memleketleri Anadolu’ya, çalışma ve emeklilik günlerinin ardından…Köylü olamadan kentli olabildik zannettik ama kentli de olamadan döndük mü köyümüze…
Vah halimize…