Bir devlet bakanımızın ‘ Subayların işini gücünü bırakarak üniformaları ile liselerimize gelip o dersi vermesini gerçekten israf olarak görüyorum. Avrupa’da hiçbir ülkede üniformalı ordu mensuplarının liselere gidip çocuklara ders verdiği örnek yoktur’ beyanı aklımıza o bildik fıkrayı getirdi.

         Hükümete küfür etmekten dolayı emniyete getirilen şahsın komisere efendim ben bu hükümete değil, Patagonya hükümetine küfür ettim dediğinde komiserin suçluya ‘sus ulan!’ ben hangi hükümete küfredilip edilmeyeceğini iyi bilirim demesine benzer biz de sayın bakanımızın askerlik derslerine subaylarımızın niçin giremeyeceğine dair ileri sürdüğü gerekçeleri pek inandırıcı bulmadık.

         İnandırıcı bulmadık çünkü ulu önder Atatürk ordumuz için böyle düşünmüyor;

         ‘Toplumu gerçek amacına, gerçek mutluluğuna ulaştırmak için iki orduya gerek vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran ASKER ORDU’sudur, diğeri ulusun geleceğini yoğuran BİLİM ORDU’sudur. Bu ordulardan her ikisi de aynı derece gerekli kıymetlidir, her ikisi de hayatidir.

         Ancak bilim ordumuzun kıymet ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, bilim ordusu, ölen ve öldüren birinci orduya, niçin ölüp, niçin öldürdüğünü öğreten ordudur.’

         Evet biz ordu millet geleneği olan bir ulusuz. Bu nedenle Türkiye’nin gerçeklerini, halkımızın askerine olan sevgi ve saygısını görmezden gelerek siyaset yapılmasını doğru bulmuyoruz.

         Çünkü askerlik hatıraları Anadolu insanının yıllardır zihninde ve gönlünde bayatlamayan bir lezzette yaşattığı, anlatanın anlatmaya doyamadığı, dinleyenin de sıkılmaz bir sabırla dinlediği unutulmayan hatıralardır. En fazla iki sene yapılmıştır ama bir ömür boyu anlatılır.

         Acemilik günleri, dağıtım olunan yerde hemşerilik hikayeleri, hemşeri subaylardan görülen kollama kayrılma hikayeleri askerlik anılarının en çok anlatılanlarındandır.

         Ve en önemlisi Anadolu da askerlik öyle bir kavramdır ki askerliğini yapmayana kız verilmemesi hala itibar gören bir değerdir ve bir manada ‘tezkere’ ordunun vatandaşlarına verdiği bir kemalat şahadetnamesi yerine geçer.

         Halkımız eleştirel olarak söylenen okullar kışla olmasın söylemine katılmamaktadır. Çünkü Anadolu da her aile erkek çocuklarının şerefli ve gururlu bir meslek olan askeriyeyi kazanmasını ve subay olmasını ister.

         Sayın bakanımız örnek olarak Avrupa’yı gösteriyor. İngiltere’de kraliçe olması, İspanya’da kral olması onların krallık rejimi ile yönetildiğini mi gösteriyor. Her milletin bir kültürü vardır, askerlik de bizim milletimizin tarihten gelen kadim kültürümüzün bir parçasıdır. Hangi ülkede askerlik çağına gelen gençler bir bayram havasında davul zurna ile uğurlanıyor bu milletimizin askerliğe ve askerine verdiği değerin ölçüsü değilmidir?...

         1926 yılından beri lise 2. sınıfta okutulan, yönetmeliğe göre Milli Eğitimin gönderdiği öğretmenler değil en yakın garnizon komutanı tarafından atanan bir muvazzaf subay tarafından okutulan bizim zamanımızda askerlik dersi diye tabir edilen bu derse subaylarımızın girmesi biz öğrencileri çok mutlu ederdi. Şimdi de edeceğinden şüphe etmiyoruz. Bizler nöbetçi öğrencinin dikkat çekişiyle sınıfa giren subay üniformalı öğretmenden askerlik ile ilgili bilgiler öğrenirken o üniformayı görmekten de kıvanç duyardık. Onların derse girmesi okulları kışla yapmazdı ama içimizde ki vatan sevgisini bir kat daha artırırdı.

         Ordumuz siyasi bir parti değildir, subayımız da parlamenter. Ordumuzu ve subayımızı her türlü polemiğin dışında tutarak tartışma içine çekmekten kaçınılmalıdır. Güvenliğimizin temeli bu büyük kurumu kendi işlerini yapmaları için bırakalım, rahatsız etmeyelim. Milletimiz siyaset adamından polemik ve çatışma değil hizmet bekliyor.

         Demokrasilerde başarısız hükümetlerin çaresi vardır biri gider, öbürü gelir; felaket olmaz.

                   Ama ordumuzun yedeği yoktur.

 

14.11.2011