Bir düşünür ‘ siyaseti ıslah etmek için, siyaset oyununun kurallarını ıslah etmek gereklidir. Siyasetin ıslah edilmesi için, güç ve yetkilerini kamu çıkarları doğrultusunda kullanacak iyi ahlak sahibi kimselerin seçilmesi ve bunların yönetime getirilmesi şeklinde bir öneri söz konusu değildir.

            Bir oyun kuralları ile belirlenir ve daha iyi bir oyuna ancak oyunun kurallarını değiştirmek suretiyle ulaşılabilir’ diyor.

            Bizim ülkemizde de demokrasi oyununun kuralları yazılıdır. Ancak bu oyunun bir de yazılı olmayan kuralları vardır ki demokrasi tarihimiz boyunca da bu yazılı olmayan kurallar iktidarlar tarafından hep uygulana gelmiştir.

            Örneğin Adalet Bakanımızın mahalli seçimler dolayısıyla bir ilimizde yaptığı konuşma Türkiye de oynanan demokrasi oyununun yazılı olmayan ve yıllardır uygulanan bir kurala göre yapıldığını kanıtlamaktadır.

            Adalet Bakanımız ‘ hükümetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini Ankara dan geçiremiyor. O nedenle bizimle uyumlu çalışacak yerel yöneticileri seçmeniz gerekiyor’ derken dolaylı olarak ‘ bizden başkasını seçerseniz, işiniz görülmez’ demek istiyor.

            Adalet Bakanlığı gibi ismi üzerinde hak ve adalet dağıtılacağına inanılan bir kurumun başındaki bakandan hak ve adalet ölçülerine uymayan böyle bir konuşma demokrasimiz adına üzüntü verici olmuştur.

            Çünkü gerçek demokrasilerde hükümetler, demokratik rejime gerçekten inanıyorlarsa, halkın oyuna gerçekten değer veriyorlarsa iktidar ve muhalefet belediye başkanlıkları ayrımı yapmazlar yada yapmamalıdırlar.

            Ama bizde bu hiç böyle olmamıştır. Çok partili demokrasiye geçişimiz den günümüze tüm iktidarlar muhalefet belediyelerinin projelerine hükümet olarak hep zorluk çıkarmışlardır. Anlatanların yalancısıyız.

            Tokat millet vekili Metin Gürdere’nin bakanlığı sırasında Zile den bir muhtar köyünün halledilmesi gereken bir işi için Ankara’ya gelir. Bakana çıkar, derdini arz eder. Siyasette kuraldır iş oya göre cevap bulur. Mübadil tekerlemesi ile ekmeğe göre köfte… yani ne ka ekmek, o ka köfte.

            Bakan muhtarın köyünün oy dağılımını ister. Bakar ki o köyden ANAP’a bir oy çıkmış. Bakan muhtara işinin olmayacağını söyler. Muhtar oturduğu koltukta eli çenesinde düşünmeye başlar. Bakan üzülme muhtar, siyasette işler böyle yürüyor der. Muhtar  bakana cevap verir.

-         Sayın bakanım ben sana bir şey demiyom. Yalnız köyü yukardan aşağı tarıyom o bir oyu hangi bilmem ne yaptığım verdi onu bulmaya çalışıyom. Der

Belediye başkanları seçimi kazandıklarında oy versin vermesin o yörede yaşayan herkesin başkanıdırlar. Hizmet ayrımı yapamazlar. Hükümetler iktidara geldiklerinde oy versin vermesin tüm milletin hükümetidirler. O nedenle hükümetlerin yerel yönetimlere sağladıkları imkanlar bu türlü bir ölçüye tabidir gibi bir açıklamayı özellikle Adalet Bakanımızın ağzından duymayı doğru bulmadık. Bunu ana yasamızda teyit etmektedir. Ana yasamızın 10. maddesine göre devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar der.

            General De Gaulle Fransa da yönetimi ele aldığı zaman, devletin yüksek kademelerine, savaş içinde kendisine karşı çıkmış kişileri getirince ona:

-         Muhaliflerinizi iş başına getirdiğinizin farkında mısınız? Diye sorduklarında cevabı şu olur:

-         Farkındayım ama, Fransa Fransızlarla kurulur

Demokrasi oyununu kurallarına uygun olarak oynayalım. Daha iyi bir demokrasiye ulaşmak için gerekirse oyunun kurallarını değiştirelim. Ama Türkiye için proje söz konusu olunca siyaset rozetini çıkarıp Türkiye’nin Türklerle kalkınacağını unutmayalım.

            Çünkü halkımız ülkenin tüm sorunlarının yalnız siyasetle çözüleceğine inanıyor. Onu ümitsizliğe düşürmeyelim.               

 

26.02.2009