Kenar-ı  Dicle’de kaybolankoyunu Adl-i İlahi nin soracağına iman etmiş ülke yöneticilerini tenzih ederek soruyoruz;

       Yıllardır demokrasi şehidimiz Menderes’e yapılan haksızlıkları adaletsizlikleri ve onun idam edilişini,Menderes ailesi bireylerinin acılarını  anlatarak onun üzerinden siyasi rant devşirenler, onun anlattıklarından hiç ders almadınız mı?...

     Kendilerini Menderes in mirascısı görenlerin onun düşünce ve pirensiplerinin de uygulayıcısı olmaları gerekmez mi?...

    Bir zamanlar Sayın Başbakanla aynı partide görev yapan Menderes in küçük oğlu Aydın Menderes in babasıyla yaşamış olduğu anekdot bugün ülkemizi derinden sarsan bakan oğullarının karıştığı rüşvet ve yolsuzluk operasyonu olayında hatırlanması gereken tarihi bir anıdır.

                                      Aydın Menderes Anlatıyor:

         ‘Bir akşam yemekte bulunan misafirler gittikten sonra rahmetli babam,rahmetli Yüksel agabeyimi çağırdı.Biraz konuşalım dedi.Annem vardı,rahmetli Mutlu ağabeyim vardı.Ben de henüz yatmamıştım,uzaktan kulak misafiri oluyordum.Rahmetli babam,Yüksel ağabeyime bulunduğu noktadan sonra ne yapmayı düşündüğünü sordu.Babam’Bu ana kadar bir evlat olarak hep yüzümüzü ağarttın.Tahsilini de tamamladın.Şimdi söyle bakalım ne düşünüyorsun?dedi.

         Rahmetli Yüksel ağabeyim ise’Babacığım,ben her ne kadar siyasal bilimler ve hukuk fakültelerini bitirerek tahsili bu noktaya getirdim ama benim tahsile başladığım dönemden daha farklı imkanlar ortaya çıktı.Tabii bu konuda size yük olmak gibi bir düşünce ile değil ama izin verirseniz serbest hayata atılayım’dedi.

         Rahmetli babamın cevabı şöyle oldu:

‘Oğlum ben siyasette ve devlet hizmetinde bulunduğum sürece senin serbest hayat diye bir düşüncen olmasın,ticaret yapamazsın.Orada ne alıp ne satacaksın?Benim senden beklediğim devlet memuriyetine girmendir.Ben devlet hizmetinde ve siyasette bulunduğum sürece sen serbest mesleği,ticareti yahut benzeri şeyleri kesinlikle düşünme’

         Yaşanan olayları karanlık odaklara,çetelere,dış güçlere,Amerikan oyunu,israil komplosuna bağlamaya çalışanların yorumlarını gördükçe aklımıza bir fıkra geliyor:

         Adam elinde tavuklar,koynunda piliçler,ceplerinde yumurtalarla kümesten hırsızlık yaparken yakalanır.Götürüldüğü karakolda amire avukat tutmak istiyorum deyince amir kızar;

-Lan oğlum tavuklar elinde,piliçler koynunda,yumurtalar cebinde avukat ne diyecek.Hırsızın cevabı;

-Ben de merak ediyorum ne diyecek…

         Olayı kaynağından uzaklaştırıp hükümete ve partiye karşı yapılan ‘Kirli bir operasyon’olarak yorumlayanlar ayakkabı kutusundaki istifli dolarlar,para sayma makinalaları,çelik kasalar ve ses kayıtları için ne diyeceklerini bizlerde merak ediyoruz.

         Maneviyat dünyamıza nizam veren kitapta’         İnsanın hayası yaptıklarına delildir’diyor.

Ey! Tüyü bitmemiş yetimlerin,garip gurebanın malını yiyenler;

‘Günah gecelerinin akıbetinin vehametinden korkmaz,utanmazsanız istediğinizi yapınız.Haya gittikten sonra yaşamakta hayır yoktur.Kişi haya ettikçe mesut yaşar.Ağaç bile kabuğu durdukça sağlam durur,Yoksa kurur,mahv olur’…

         Ne iktidardan yanayız,ne cemaatten yanayız.Bağımsız ve tarafsız bir adaletin tecellisinden yanayız…

         Bugün şeb-i yelda yani en uzun gece.Bundan sonra gündüzler uzayacak aydınlık günler göreceğiz.

         Aydınlık günler görmek dileğiyle…