Yazma heveskârlığımızın başlangıcı olan 1993’den zamanımıza 30 yıl geçmiş. Sağlık camiasının bir ferdi olarak sağlık konusuna az yer vermişiz. Vatan ve Hürriyet şairi Namık Kemal’in deyişiyle “Kendi derdi gönlümün billah gelmemiş yâdımıza ve bais-i şekva hep hüzn-ü umumi olmuş” güncel meseleler, kaybettiğimiz değerlerden duyduğumuz rahatsızlığı dile getirmişiz yazdıklarımızda çokça…

Bu yazımızda okuyucularımızla sağlık konusunda bir sohbet yapmak istiyoruz.

Bu gün kime sorsanız emar, röntgen, anjiyo kelimelerinin ne manaya geldiğini az çok bilir. Ancak “Anamnez” kelimesini doktor ve sağlık çalışanlarından başka pek bilen olmaz. “Anemnez” doktorun muayenesi için gelen hastası ile yaptığı konuşmanın tıp dilindeki adıdır. Anemnez, doktorun ayakta ve güler yüzle karşıladığı hastasına “Geçmiş Olsun” sözü ile başlar, “Ne şikâyetiniz var?” sorusu ile devam eder. Doktor hastanın şikâyetlerini öğrendikten sonra şikâyetlerinin hikâyesini sorgular. Doktorun hasta ile yaptığı bu konuşmaya “anemnez almak” denir.

Anemnez alma işlemi bittikten sonra doktor hastayı muayene etmeye başlar. Bu işleme “Fizik Muayene” adı verilir. Doktorlarımız anemnez ve fizik muayene ile hastaların yüzde seksenine teşhis koyabilmekteler. Hekimlik uygulamasında anemnez ve fizik muayenenin önemli bir işlemi de hasta ile güvene, sevgi ve saygıya dayalı iletişimin kurulmasıdır.

Günümüzde hekimi öldürmeye kadar varan sağlıkta şiddetin artmasındaki etkenlerden biri hekimin hastaya yeterli süre ayıramaması ve buna bağlı olarak da hekim-hasta ilişkisinin kurulamamasıdır. Son yirmi yılda artan özel hastaneler, özel sektör mantığıyla kurulan adeta bir alışveriş merkezi görünümündeki devasa şehir hastaneleri ülkemizde sağlık alanını serbest piyasa koşullarına göre işleyen ticari bir alan haline dönüştürmüştür. Bu sistemde hastalarda artık müşteriye dönüşmüş durumdadır. Bir devlet büyüğümüzün büyük bir hastanenin açılış töreninde “İnşallah bu hastanenin müşterisi bol olacak” sözleri ülkemizde sağlığın ticarileştiğinin itirafıdır.

Artık ülkemizde nitelikli sağlık hizmetine parasız ulaşmak mümkün değildir. Sağlık hizmeti insani bir hizmettir. Sağlığın ticareti olmamalıdır.

İnsanların hekime başvurduklarında “Dr. Bey ya da Dr. Hanım, benden bir emar istemeyecek misiniz?” sorusu yerine “Benim anemnezimi almayacak mısınız?” sorusunu sorduklarında beş dakikalık muayene süresine tepki gösterdiklerinde ancak o zaman sağlık sistemimizin düzelmeye başladığını düşünebiliriz.

2500 yıllık tarihi bir geçmişi olan hekimlik mesleğinin hümanist bir çizgiden çıkartılıp acımasız ve aç gözlü bir şekilde rant aracı haline dönüştürülmesi kabul edilemez.

Bu muayeneler Hipokrat’tan beri tıbbın binlerce yıllık tarihinden süzülüp gelen doktorluğun olmazsa olmaz ritüellerindendir.

Ne yazık ki sağlık hizmetleri meta haline dönüştürüldüğü için bu ritüel bu gün yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. 1982 Anayasasından sağlığı düzenleyen 56. Madde ile özel sektörden sağlık hizmeti alma kararı ile sağlık ticarileştirilmiştir. 2002’de Sağlıkta Dönüşüm Programı ile doktorlara performansa dayalı ödeme sistemi getirilince doktor ne kadar çok hasta bakıp tetkik isterse o kadar para alacaktı. 2002’de bir kişi yılda üç kere doktora başvururken 2020’de bu sayı dokuzu aşmış.

Bu ilk anda başarı gibi görülse de bu durum nitelikli hekimlik hizmetinin ortadan kaldırıldığının en önemli göstergesidir. Çünkü bir insanın bir yılda doktora bu kadar çok başvurması muayene süresinin beş dakikanın altına inmesi demektir. Oysa beş dakikada anemnez alınamaz, fizik muayene yapılamaz. Yani gerçek anlamda bir hekimlik hizmeti verilemez. Doğru bir teşhis için hekimin hasta muayene süresi en az yirmi dakika olması gerekmektedir. Hekim beş dakikalık muayenede yanlış teşhis ihtimali, gereksiz tetkik isteme, gereksiz ilaç yazma gibi durumları yaşayabilir. En önemlisi de beş dakikalık muayenede doktorla hasta arasında sevgi, saygı ve güvene dayalı bir iletişim kurulamaz. Vatandaş mağdur olur. Bu mağduriyetin sebebi olarak doktoru görür, ona saldırır. Bizler de televizyon haber kanallarında darp edilen doktor görüntülerinin üzerinden yorumlar yaparız.

Sosyal Devlet anlayışı ile organize edilmiş olan sağlık sistemimizin, serbest piyasa ekonomisi kurallarına göre işleyen bir sağılık sistemine dönüştürülmesi yanlışından bir an önce dönülmelidir.

Sağlık sistemi ticari bir alan olmaktan çıkarılıp, insan sağlığını alınıp satılan bir meta, hastaneler ticarethane, hastaların müşteri gibi görülmediği, herkese eşit, ulaşılabilir, nitelikli, parasız bir sağlık sisteminin hayata geçirilmesini diliyoruz.

Bu düşüncelerle uzun bir tahsil ve uzmanlık süresi ile bizlere şifa dağıtmak için gece gündüz görev yapan, yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin sahibi hekimlerimize kolaylıklar, hastalarına ilgi ve şefkat göstermeleri dileklerimizle, insanlarımıza sağlık sektöründe hizmet veren tüm sağlık çalışanlarına görevlerinde başarılar diliyoruz.