Görmeyen gözlerin, duymayan kulakların, algılama güçlüğü çeken beyinlerin, yan gelip yatanların ve başkalarının nasihatları ile ülkemizin kurtulacağını sananların dikkatine:
BM’lerin, ABD’nin, AB’nin,IMF’nin, uluslar arası bazı sivil toplum örgütlerinin, demokrasiyi, hukuku, insan hak ve özgürlüklerini ve çağdaşlama gibi evrensel yüce değerleri nasıl anladıklarını, çıkarları için bu değerlerin içini nasıl boşalttıklarını ve kullandıklarını; Bosna’da, Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da ve ülkemizde döktükleri kan, gözyaşı, yoksulluk ve yıkımla bütün dünyaya göstermişlerdir.
Bu emperyalist güçlerin ve örgütlerin dünyada ve özellikle ülkemizde oynamak istedikleri oyunları birer birer irdeleyelim:
BM’ler:Bu güne kadar Dünya’nın sorunlu hiçbir bölgelerinde ve ülkelerinde arabulucu olarak barışı sağladığı hiç görülmemiştir.İsrail’in BM’ler gücüne ait 4 askeri öldürmesini dahi kınayamamıştır.Başta ABD olmak üzere bazı emperyal güçlerin BM’leri, Nato’yu Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Bosna’da, Irak’ta ve Afganistan’da çıkarları için nasıl kullandıklarına tanık olduk.Burada saydığım ve sayamadığım örneklerde bu kuruluşların işlevlerini kaybettiğini anlatıyor.
ABD’nin Ortadoğu’da ve BOP’si ile de Fas’tan Afganistan’a kadar uzanan geniş coğrafyaya özgürlük, barış, demokrasi götürme adına neler yaptığını bilmeyen var mıdır?Daha dün ABD’nin Dışişleri Bakanı bu ülkelerin sınırlarını değiştirme zamanı gelmiş demiştir.İçinde Türkiye’nin bölündüğünü gösteren haritalar yayınlanmıştır. “Ilımlı İslam Projesi” ile Türkiye’nin rejimini ve üniter yapısını bozmaya çalışmaktadır.Ayrıca ABD ve AB birlikte PKK terör örgütünü Ülkemiz üzerine sürmekte ve onun siyasallaşması için çalışmaktadırlar.Amaçları, kendilerine uydu ülkeler yaratmak ve bölgenin yer üstü, yer altı kaynaklarını sömürmektir.
AB projesinin dayatmalarını irdeleyelim:
Size ucu açık bir proje sunuyoruz.Serbest dolaşım hakkınız yok.2013 yılına kadar AB fonlarından yararlanamazsınız.Ermeni, Rum, Süryani soykırımını tanıyın.Alevileri ve Kürtleri azınlık olarak kabul edin.Kürtlere kültürel özerklik veya federasyon hakkı verin.Heybeli Ada Ruhban okulunu açın.Fener Rum Patriğine “EKÜMENLİK” hakkı verin.Kıbrıs Rum kesimini tanıyın.Kıbrıs’tan Türk askerini çekin.Yunanistan ile Ege ve hava hattı ile ilgili sorunları çözün.Ordu, sivil ilişkisini çözün.Fırat ve Dicle sularının kullanım hakkını uluslar arası bir komisyona devredin.Bunlar yetmiyormuş gibi “Gümrük Birliği Antlaşması” ile de tek taraflı ekonomizi AB’ye bağladık.
Ayrıca TBMM’nin çıkardığı “Tahkim Yasası” ile yabancı şirketlerin bizimle olan sorunlarını kendi özel hukuku ile çözmesini sağladık.Böylece kendi yargımızın denetimini kaldırdık.İkiz Yasaları çıkararak halkların kendi kaderlerini tayin hakkını tanıdık.Ülkemizde 30’a yakın etnik farklılık olduğunu düşündüğümüzde işin vahameti anlaşılmaktadır.Yabancılara mülk ve toprak satışını sağlayan yasanın çıkmasını da ekleyince; ülkemizi çok büyük sorunların beklediğini görelim.Bu dayatmalar yetmiyormuş gibi AB yetkililerinin Türkiye’ye gelip sömürge valisi edası ile verdiği demeçler içimi yakıyor, onurumu kırıyor.
IMF ve Çok uluslu şirketlerle yapılan antlaşmalar sonucunda Türkiye 350 milyar dolar iç ve dış borç batağına sokulmuştur.
Özelleştirme yolu ile de ülkemizin önemli kurum ve kuruluşları, yerüstü,yer altı zenginlik kaynaklarımız yok pahasına yabancılara peşkeş çekilmiştir.Buna rağmen borcumuz azalmıyor artıyor.Ülkede yatırımlar duruyor, işsizlik %12’yi bulmuştur.TBMM’nin çıkardığı bazı yasalar ile de ülkemizin sanayisi ve tarımı çökmüştür.
Bu uygulamalar sonucunda ülkede işsizlik, yolsuzluk, yokluk, hortumculuk, kapkaç, çete, mafya vs. kanunsuzluklar artmıştır.
Bunlara ek olarak tarikatların, cemaatların, irticanın yuvalanmasını ve televole kültürü ile toplumun yozlaşmasını göz önünde bulunduracak olursak; Ülke siyasi, ekonomik, kültürel, etnik ve dinsel bir çürümeye, çözülmeye doğru gidiyor.
ABD’nin dayatmalarını görünce:ABD Cumhurbaşkanlarından Johnson’un İnönü’ye yazdığı mektup ve İnönü’nün bu mektuba tepkisi:”Yeni bir dünya kurulur bizde yerimizi orda alırız.” Demesi ve AB’nin dayatmalarını da görünce de Lozan’da İngiliz delegesi Lord Krzo’nun İnönü’ye “bu kadar neye direniyorsunuz?Bu direnmelerinizi yazıyorum ve cebime koyuyorum.Bir gün gelecek kapımıza geleceksiniz.Bu dayatmalarınızı önünüze koyacağız der.İnönü de gelirsek koyun der.”
Acaba o gün bugün müdür?Lozan’da ve Sevr’de alamadıklarını şimdi mi almaya çalışıyorlar?Bu durumda Türkiye’nin “B” planı yok mu?
Ülkemiz üzerinde oynanan bu oyunları iktidarda kalma uğruna hükümet, çözüm üretmeyen muhalefet partileri, bazı istisnalar hariç bu ülkenin diğer kurumları; sivil toplum örgütleri sendikalar, medya ve aydınları neden tepki göstermezler?Onurlu ve açık yürekli bir duruşla halkımızı aydınlatmazlar.O zaman Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde söylediği gibi “Gaflet, dalalet, hatta hıyanet içindeler mi?” diye insan şüpheye düşüyor.
Hayır olamaz; bu ulus en zor koşullarda Emperyalizme karşı Kurtuluş savaşını vermiştir.bu nedenle umudumu yitirmiyorum.
Halkıma Atatürk’ün 1923’te söylediği şu sözü anımsatmak isterim:
“Efendiler!..yabancıların nasihatları ve planlarıyla yükselebilmiş hiçbir gelecek olmamıştır.Tarih:Böyle bir olay kaydetmemiştir.”
Bu ülkenin yurtseverlerine, gençliğine güveniyorum.Bu bağımlığa, umutsuzluğa ve karanlığa son verecektir.Onurlu, bağımsız, aydınlık ve çağdaş ve yaşanabilir Türkiye’yi yaratacaklardır.
Çünkü yaşanacak başka bir ülkemiz yok.
Ahmet PINAR
Em.Öğr.
15.10.2006