Merhabalar taşova.net okurları

Nihayet bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2020 yılında insanlığın etkilendiği yine birçok olay yaşandı. Pandemi, depremler, seller, yangınlar insanoğlunun 2020'yi 'felaket senesi' olarak nitelendirmesi için zaten yeterli bir sebep oldu.

İnsanımız her zaman olduğu gibi klasik bir şekilde 2020 yılını da “uğursuz yıl” ilan etti. Zaten ülke olarak böyle şeylere anlam yüklemeye bayılıyoruz. Depremler, kazalar, yangınlar, ekonomik kriz vs. bilmediğimiz şeyler değil ki? Mesela 2015 veya 2016 çok mu iyiydi? Ülkede peş peşe patlayan bombalar, yüzlerce ölen masum insan, daha sonrasında darbe girişimi ve ülkede ortaya çıkan kaos vs. Bana göre ise 2020 yılı pandemi dışında; farklı, sıra dışı bir olayın yaşanmadığı bir yıl olarak geçti. Zaten pandemi sadece 2020 ile sınırlı kalmayacak ki? 2019’da başladı ve yeni gireceğimiz 2021 yılında da devam edecek.

Derler ki, gelen gideni aratırmış. Göreceksiniz, gelecek yıl bu zamanlar yine aynı şeyleri konuşuyor olacağız. O yüzden bence 2021 yılını görmeden paçaları sıvamayalım derim.

Üstelik ortada bir uğursuzluk, bir suç, bir kabahat varsa, bunu bir “yıla” yüklemek, insanoğlunun felaketlerde alması gereken sorumluluğu azaltmıyor ki?

Örneğin ülkemizde yaşanan depremlerde, o yıkılan evlerde ölen insanların sorumlusu 2020 yılı değil ki? Yıllarca fay hattına binalar yapılması, malzemeden çalan müteahhitler, yapılmayan denetimler vs.   Bunların suçlusu da mı 2020 ?

Sakarya’daki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada insanlarımızın ölmesi olayını ele alalım. Bu fabrikada daha önce 11 kez patlama olmuşsa, şirket gereken çalışmaları bir türlü yapmamışsa ve bu olaylar hâlâ devam ediyorsa, artık bunun sorumlusu 2020 olmasa gerek değil mi?

Giresun’da meydana gelen sel felaketine bir bakalım. Bundan binlerce yıl önce bile ekim ve yerleşim alanlarının belirlenmesi için 3-4 yıl dere ve nehirlerin sınırlarını nereye kadar genişletebileceği gözlenirmiş. Yine Anadolu'da yaşayan uygarlıklar, evlerini yüksek yerlerde ve aralarında mesafe olacak şekilde inşa ederlermiş. Bulundukları yerin biraz daha aşağısındaki düzlüklerde de tarım yaparlarmış. 2020 yılında hala bu felaketleri yaşamak gerçekten normal değil. İmar izni verilen alanların gözden geçirilmesi ve dere-nehir yatağındaki tüm yapıların güvenli alanlara taşınması gerekmez miydi?

Mesela Van’daki çığ felaketi.. Her ne kadar ilk çığın düşmesi ve 2 kişinin ölmesini doğal bir afet olarak nitelesek te, herhangi bir tedbir alınmadan ve ikinci bir çığ riski analizi yapılmadan,  rastgele bir arama – kurtarma çalışmasına girişilmesi ve üstüne bir 40 kişinin daha ölmesini doğal bir afet olarak değerlendirebilir miyiz?

Yine bu yıl içinde yaşanan Pegasus uçak kazası. Bu kazada pilotaj hatası var gibi gözükse de, uçağın 3 ayrı parçaya ayrılmasının en önemli sebebi pist sonunda emniyet sahası olmaması ve pistin sonunun uçurum olması. Sabiha Gökçen Havaalanı evime çok yakın olduğu için ertesi gün gidip kaza yerini görmüştüm. Uçak 30-40 metrelik bir şarampola düşmüştü. Pist sonu emniyet sahası şimdiye kadar tamamlansa, belki de bu kaza hafif bir hasarla atlatılabilirdi.

İşin özeti 2020 yılını uğursuz, kendimizi de çok şanssız saymayalım. Bizden önceki insanlar neler neler yaşamış, onları bir düşünmek lazım. Düşünün bir ortaçağ yıllarında yaşasak  ne olacaktı? Öncelikle “veba” denen bir illet var. Dünya nüfusunun üçte birini öldürmüş. Biz şu anda ölüm oranı %0.1 olan Covid-19 yüzünden bu kadar dehşete düştüysek, ölüm oranı yüzde %30 olan bir hastalıkta ne yapardık düşünemiyorum bile. O yıllarda yaşadığınızı ; veba salgınını ve okumaya bile cesaret edemediğimiz işkencelerle, idam yöntemleriyle bir yüzleştiğinizi düşünün.

Yine örneğin 20.yüzyılın başında doğduğunuzu bir hayal edin. 15 yaşına geliyorsunuz 1.Dünya Savaşı başlıyor ve 20-25 milyon arası insan hayatını kaybediyor. Savaş bitiyor, bu kez de İspanyol gribi salgını ortaya çıkıyor ve tam 50 milyon insan ölüyor. Sonra bunu da sağ salim atlatıyorsunuz , bu kez de 1929 Ekonomik Buhranı ortaya çıkıyor. Başlangıcı ABD olsa da, daha sonra tüm dünya bunun olumsuz etkisini yaşıyor ve milyonlarca insan işsiz kalıyor. Hatta  o dönem Amerika’daki  pek çok insanın çöpten ekmek bularak yıllarca yaşamını sürdürmek durumunda kaldığı söylenir. Diğer ülkelerin ne durumda olduğunu siz düşünün.

Hadi diyelim bu krizi de atlattınız. Hooop birkaç yıl sonra Adolf Hitler diye bir adam ortaya çıkıyor ve bütün dünyanın canına okuyor. 6 yıl süren 2. Dünya Savaşı ve bombardımanlarda dümdüz olmuş yüzlerce büyük şehir, yine 70 milyona yakın insanın ölmesi..

Düşünün , bu savaş bittiğinde hala hayattaysanız 45-50 yaş aralığındasınız ve bütün hayatınız savaşlar, açlık, sefalet, kan, gözyaşı ve katliamlarla geçiyor.

Mesela bu insana desen ki; “hadi hayatının en kötü ve uğursuz yılını seç.”

 Adam hangi yılı seçeceğini şaşırır.

Şuna emin olun ki, bu dünya çok daha kötü ve rezil yıllar geçirdi. Biz yine bu insanlara göre şanslı bir nesiliz.

Son olarak, şunu söylemeliyim. 2020 bazılarımıza göre ne kadar uğursuz bir yıl olsa da, ülke insanına çok şey öğretti. Mesela insanımız temizlik ve hijyen kurallarını çok iyi öğrenmiş oldu. Sosyal mesafe nedir? Onun farkına vardı. Nasıl tasarruf yapılır? Onu tecrübe etti. Nefes alıp vermenin kıymetini anladı ve en çok ta sevdikleriyle görüşmenin ve sarılmanın değerini anladı.

Eninde sonunda bu virüs te bitecek. Çünkü hiçbir şey sonsuza kadar devam edemez.

Umarım ki virüsten sonraki “yeni normal hayat”  dediğimiz hayatımız eskiye göre çok daha iyi olur.

Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize sağlık, barış ve mutluluk getirmesi dileğiyle yeni yılınızı kutlarım. Her şey gönlünüzce olsun!

 Necip ERKAN