Ulus olmak kolay iş değildir.

Güç, kuvvet, para, silah yeterli olmaz.

Ulus olmak için ortak geçmiş (tarih), kültür ve dil gerekir. Bunlar yok ise ulus olmak hayaldir.

Tarihteki diğer devletlerden farklı olarak ulus devlet modelinde, devleti oluşturan tüm vatandaşların;

ortak bir dil,

ortak bir kültür,

ortak bir tarih,

ortak değerleri paylaşması esastır.

Ayrıca ulus devlet kavramı her milletin kendi kaderini tayin ve otonomi hakkına sahip olduğu fikrini içerir. Ulus olmak, geçmişte olduğu gibi gelecekte de birlik ve beraberlik içinde yaşama inancına sahip olmaktır.  Bu inanç yoksa, kişisel çıkar vardır, hırs vardır, orman kanunu vardır.

 

Yukarıdaki maddelerde din yoktur.

Din, bir ulus için önemli olabilir ancak, zorunlu değildir.

Farklı dinlerden veya hiç bir dine mensup olmayan uluslar vardır. Nüfusu bir buçuk milyara dayanan Çin Halkının resmi bir dini yoktur mesela. Ancak Çin toprakları Taocu, Budist ve Çin folklorik dinlerine ait tapınaklarla doludur. Çünkü devlet, halkın diniyle ilgilenmez, karışmaz, karışamaz. ABD'li araştırma kuruluşu PEW Research Center, Çin'de yaşayan insanların 700 milyonunun herhangi bir dine inanmadıklarını ortaya koymaktadır.

Çin, bir Ulus Devlettir.

 

Ulus Devlet için tarih geçmişi önemlidir.

Ulusun ortak geçmişi varsa, ortak geleceğe inancı da vardır. Sadece ulus olmakla kalmazlar, ulus devlet olurlar.

Devlet politik ve jeopolitik bir varlık, ulus ise kültürel veya etnik bir varlıktır.

Ulus devlet kavramı bu ikisinibelli bir coğrafyada örtüştürür ve böylelikle kendisinden önce gelen devlet yapılarıyla büyük ölçüde farklılaşır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir ulus devlettir.

 

Ulus Devletin temeli, Fransız ihtilaline dayanır. Bu aynı zamanda feodalizmdenkapitalizme geçiş sürecini belirleyen dönemdir.

Buradan hareketle ulusalcılık terörizm değil, ortak çıkarcılıktır, kapitalizmin zulmüne boyun eğmemektir.

 

Ulus devlet için dil, olmazsa olmazlardandır.

Bir toplumu HALK kavramından ULUS kavramına taşımasında önemli rol üstlenir.

Büyük ÖnderMustafa Kemal Atatürk;

“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk Ulusu denir” diyerek halk ve ulus arasındaki farkı ortaya koymuştur.

 

Ulus, Türkçe bir sözcüktür. Arapçası Millettir.

“Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu” olarak tanımlanır.

Atatürk, bilinçli bir tanım yapmış ve bilinçli olarak ULUS sözcüğünü kullanmıştır.

Halk sözcüğü de Arapçadır.

Anlamı daha basittir.

“Aynı topraklarda yaşayan, aynı uyruklu insan topluluğu” dur.

Dil, bu iki kavram arasında önem kazanır. Çünkü bir devletin diline bakarak halk mı, ulus mu olduğunu anlamak mümkündür.

Dil saf ve duru ise, konuşanı ulustur.

O ulusun mensubu kendini ulusun bireyi olarak tanıtabilir. Mesela Türküm, Fransızım, Almanım, İspanyolum, Portekizim, Yunanım, İngilizim der.

Amerikanım, Kanadayım diyemez.

Ya da ben Avusturalyalım, Avusturyalım,  Hollandım diyemezsiniz.

Ya ne dersiniz?

Amerikalıyım veya Amerikan vatandaşıyım dersiniz. Ben Hollanda vatandaşım veya Avusturalyalıyım, Kanadalıyım, Mısırlıyım diyebilirsiniz.

Neden?

Çünkü, Mısırca, Amerikanca, Hollandaca veya Kanadaca diye bir dil yoktur. Bu nedenle bu devletler ulus değil, halktır. Dilleri saf değil, bir kaç dilin karışmasıyla oluşturulmuştur.

 

Hafızalardan henüz silinmedi.

Bir süre Türkiyeli kavramı yerleştirilmeye çalışıldı. Bir ulus, halka sonrasında ümmete dönüştürülmek istendi. Osmanlı gibi. Onu 600 yıl ayakta tutan, imparatorluğun getirdiği güç ve paradır. Sonunda ikisi de tükendi. Osmanlı uyruğuna bağlı tüm etnik kökenliler, ayaklanmaya ve ayrılmaya başladı.

Sonuç kaçınılmazdır.

 

Halkı istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz.

Çünkü çıkarlar ön plandadır. Örneğin Amerikan halkının çıkarı paradır. Para bitince halk bölünmeye mahkumdur.

1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasının sebebi paranın bitmesidir. Çünkü SSCB, bir ulus değil, halktı. 80’li yıllarda batı ile girdiği silahlanma yarışında ekonomisi büyük yara aldı. Bir daha da toparlanamadı.

Sonuç kaçınılmazdır.

 

Bugün ekonomik sıkıntı yaşayan Yunanistan’ın dağılması ise mümkün değildir; o bir ulus devlettir.Gerektiğinde bir yürek olabilirler. Çünkü Yunanistan’ın saf bir dili, ortak geçmişi ve kültürü vardır.

 

Elbette istisnalar da vardır.

Mesela Kürdüm diyebilirsiniz.

Üstelik saf ve duru bir dilleri yoktur.

Kürtçe olarak bilinen dil; Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir sentezdir. 

Kürtçede dört önemli lehçe vardır.

Kurmanci,

Sorani (Kurdî)

Güney Lehçesi ve Leki.

Hatta Zazaca da bazı dilbilimciler tarafından Kürtçe'nin bir lehçesi olarak değerlendirilmektedir.

Üstelik bu lehçelerden Kurmanci Latin alfabesi ile yazılırken, SoraniArap-Fars alfabesi ile yazılır. Çoğu zaman bu lehçeleri konuşanlar bir birlerini anlamazlar.

Buna rağmen Kürdüm diyebiliyoruz ancak, ortak  geçmişleri ve kültürleri yoktur.  Bir araya gelip ulus olmaları mümkün değildir. Onlar sadece halktır.

Bu nedenle devlet kuramazlar. 

150 yıldır da kuramadılar.

Kursalar dahi yaşayamazlar. Kurulmalarını sağlayan egemen güçler, işleri bitince tereddütsüz yıkmasını da bilirler.

Ancak Ulus Devleti yıkmak mümkün değildir.

 

Türkiye Cumhuriyetinin gücü buradan gelmektedir.