Rahmetli dedemiz Hey oğul “ Söz bilirsen söz söyle, sözünden ibret alsınlar, söz bilmezsen sükût eyle, seni adam sansınlar” derdi. Bu nedenle mecliste arif olmaya gayret edip söylenen kelamları dinliyor, el iki söylerse biz birin söylüyoruz. Eğrisiyle doğrusuyla da bir şeyler yazmaya çalışıyoruz.
İyi ki de böyle yapıyoruz bugünleri gördükçe. Bu günler hangi günler diye soracak olursanız; Bugünler herkesin her aklına geleni, boğazının dokuz boğumundan geçirmeden ulu orta söylediği günler…
Lafın başını, kıçını düşünmeden bu lafın nereye gideceğini hesap etmeden, insanın başına ne işler açacağını düşünmeden, dilin kemiği yok diyerek salla gitsin türünden laflar.
İşte katıldığı bir televizyon programında “ Üniversiteler fuhuş evleridir” diyen Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesinin sarf ettiği sözler bu türden sözlerdir.
Üniversitelerimizin idealist hocalarını tenzih ederek, onları ayrı bir yere koyarak söylemek isteriz ki üniversitelerimizin eğitim niteliği açısından 137 ülke arasında 101. Sıraya gerileyişi bu kalibrede ve düşüncede öğretim görevlilerinin varlığındandır.
Üniversitelerimizin işleyişinde en önemli faktör toplumsal eleştirel düşünceyi teşvik etmesidir. Üniversiteler, bilginin geniş biçimde toplumsal amaçlar için üretildiği ve yayıldığı kurumlardır. Üniversitelerin sessizliği durumunda, toplumsal eleştirel düşünceler üreten ve bunları ifade eden toplumsal kurum kalmayacaktır. Nitekim de kalmamıştır. Ülkemizde 290 üniversite, 3 bin fakülte, 150 bin akademisyenimiz var ama seslerini duyamıyoruz. Üniversitelerimiz sessiz.
Ekonomi fakültemiz var, memleket ekonomisi sıkıntıda akademisyenlerden ses yok. Hukuk fakültemiz var, ülkede hukuk ihlalleri oluyor akademisyenlerden tıs yok. Uluslar arası ilişkiler fakültelerimiz var, uluslar arası ilişkisizliğe dönmüş fikir beyan eden akademisyen yok. Ziraat fakültelerimiz var saman, bakliyat ithal eden haldeyiz yol gösteren akademisyen göremiyoruz. Veteriner fakültelerimiz var, ülke et ithal cennetine dönmüş akademisyenler sessiz. Maden fakültelerimiz var, Taşova Erbaa topraklarında zehirle altın arayacaklar sesleri çıkmıyor. Mimarlık fakültelerimiz var, ülke beton yığınına, şehirler fotokopi şehir haline dönmüş mimarların adı yok.
“ Üniversiteler fuhuş yuvası oldu” olmadı sevgili hocam olmadı. Bu türlü bir ifade Prof. Unvanlı tarih hocasına hiç yakışmadı. Kızları üniversitede okuyan binlerce aileye rahatsızlık verecek böyle bir cümle üniversite öğretim görevlisinin düşüncesi olmamalı. Üniversitenin öğretim görevlisi haddini bilmeli, ağzına geleni söylememeli. Gafletin bu derecesi bir tarih adamına yakışmıyor. Üniversiteli gençlerin bin bir halleri vardır. Bizler de o sıralardan geçtik, yüz binlerce gencin içinde hata edenler olacaktır. Hocalık sorumluluk gerektiriyor. Unvanınızın kıymetini bileceksiniz. Söyledikleriniz sahibini bağlıyor.
Geçmişin aynasından şimdiki zamana bakacak olursak Yahya Kemal’in
Aba var, post var, meydanda er yok
Horasan erlerinden bir haber yok
Uzun yollarda durdum hiç eser yok
Diyar-ı Rum’a gelmiş evliyadan… Dörtlüğünü anlamlı buluyoruz. Şairin Horasan erleri olarak belirttiği Mevlana, Yunus Emre hoşgörüsünü kaybettik. Er kelimesinde ifadesini bulan yetkin kişileri kaybettiğimiz gibi. Evet üniversitelerimiz var, cübbeli öğretim görevlilerimiz de var ama adamlık dersine ihtiyacı olan akademisyenlerimiz de çıkıyor arada.
Öğretim üyesinin görevi gençlerin ayıplarını sergilemek değil, onlara ilim kazandırmaktır. Gazeteci Soner Yalçın’dan bir kenara not alıp alıntılamıştım. Şöyle diyordu; “ Sandılar ki, her yeri İmam Hatiplerle doldurarak yeni Asım nesli yaratırız! Oysa bugün: Asım aç, Asım işsiz, Asım gelecekten karamsar, Asım batıya gidip kendini kurtarma peşinde.”
Her ilimize bir üniversite her ilçemize yüksek okul açtık. Her yıl yüzlerce mezun veriyorlar çeşitli branşlarda ama milyonlarla ifade edilen üniversite mezunumuz işsiz. Ve bu ülkenin gençleri “ Size kalıcı olarak başka bir ülke vatandaşlığı verilirse Türkiye’yi terk edip o ülkeye yerleşmeyi düşünür müsünüz” evet terk ederim, giderim diyenlerin oranı yüzde 64…
Bir ülke kendi gençliğini kaybederse, bir ülkenin gençlerinin 60-70 i “ Ben Türkiye’de değil başka bir ülkede yaşamak istiyorum” diyorsa sorun gençlerin ayıplarını ifşa etmekten değil onları inşa etmekten ve de üniversitenizi dünya sıralamasında ilk 100 üniversite içine girmeyi hak eden bir kaliteyi kazandırmaktan geçer.
Sevgili gençler; Cahilliğin diplomayla ortadan kalkmadığını tarihçi profesörün şahsında görmeniz sizleri karamsarlığa düşürmesin. Bu ülkenin gençlerine fırsat tanındığında neler yapabileceklerinin güzel örnekleri de var. Almanya da bir gurbetçi çocuğu Prof. Uğur Şahin dünya çapında bir başarıya imza attı. Kovid-19’a karşı aşıyı ilk bulan bilim adamı olarak tarihe geçti ve dünyaca alkışlanıyor. Prof. Uğur Şahin ve çalışma arkadaşı eşi Özlem Türeci’den dünya basını “ Dünyayı kurtaran çift” diye söz ediyor. Mardin ilimizin Savur kazasından Nobel alan ilk Türk bilim adamı Aziz Sancar milletimizin göğsünü kabartan başarılara imza atan gururumuz oldular.
İlim yuvası üniversitelerimizde mesuliyet ve fedakârlık duyguları ile ömrünü ve ilmini öğrencilerine vakfeden, şöhretten, servetten ve kuvvetten uzakta yaşayan, ne söyleyeceğinden önce neyi söylemeyeceğini bilen idealist akademisyenlerimize selam olsun…