Morton Puner ‘İyi ve Uzun Bir Hayata Doğru’ isimli eserinde yaşlı politikacı ve liderlere de ihtiyaç olduğuna ve onlardan da faydalanma gerekliğine işaret ederek, şunları yazmaktadır:
‘ Bir milletin veya bir topluluğun yaşlı liderleri, insanın ömür süresi içinde en son gelişen maharetleri kazanmış olan ustalardır. Başarıları ile genel olarak yavaş, yavaş kazanılan güç ve itibarın pek çok teknikler ve kuvvetlerden faydalanma ve onları ustalıkla kullanabilme yeteneklerinin bir araya gelmiş olmasını temsil ederler.
İngiltere’de Çörçil 66 yaşında başbakanlığa gelmiş, Adeneur 73 yaşında Almanya başbakanı olmuş, 14 yıl müddetçe seçim üzerine seçim kazanmış, Japon lideri Yoşida 68 yaşında ilk hükümetini kurmuş, Japonya’nın kalkınmasını sağlamış, Hindistan’ı bağımsızlığına kavuşturan Gandi 72 yaşına kadar hizmet vermiştir.
Politikada yaşlılığı bir zafer tacı olarak kabul edip, köşesine çekilerek, akıl danışılır adam olarak kalanların sayısı pek fazla değildir.
İşte liderlik yeteneğini kanıtlamış bir geçmişi olan, Türk siyasetinde ağırlıklı bir yeri olan Hüsamettin Cindoruk ilerlemiş yaşına rağmen köşesine çekilmeyenlerdendir. Onun aktif siyasete dönmesini kişisel ihtiras olarak değerlendirmek yanlış olur.
Bir siyasi geleceğin, bir inancın sağlam duruşlu mutemet adamlarının üvey evlat muamelesi gördüğü, delege oyunları ile yabancıların istilasına uğramış, köklü siyasi geleneklerin gerçek temsilcilerinin dışlandığı bir siyasi parti genç genel başkanı ile yüzde 3.5 oy alabilmişse, ömrünü demokrasi mücadelesi ile geçirmiş bu yaşta aynı çileye talip olarak genel başkan seçilen sn. Cindoruk’un bu siyasi tavrına ihtiras denmez fedakarlık denir, vefa denir…
Gerçek iktidar katlarına gelebilmek için uzun bir ‘ onur yolu’nu bitirmek, partide ‘çıraklık’ dönemini geçirmek gerekir. Sn. Cindoruk bu aşamalardan geçmiş ustalık dönemini de tamamlamış siyasi bir duayendir.
Elbette genç insanı olmayan bir davanın ayakta durması mümkün değildir. Ancak, ihtiyarlarında bu davada işi yok gibi bir anlayışa kapılmakta doğru değildir.
Bu gün bu köklü siyasi partinin çöküş sebeplerinden darbelerin verdiği zararları bir tarafa koyacak olursak en büyük zararı parti içi demokrasinin olmayışından gördüğünü söyleye biliriz.
Demokrasinin yolu partiler içi demokrasiden geçer. Maalesef bütün siyasi partilerimizde bu demokrasinin varlığından söz edilemez. Siyasi partilerimizin demokratik yapılanmaları arızalıdır. Siyasi partilerin gerçek ve gönüllü temsilcileri olan delegelerin ‘Masa Başı’ tabir edilen adil olmayan yöntemlerle belirlenmesi ve bu delegelerle ilçe, il, genel merkez yönetim organlarının oluşması partilerde sürekli bir hizip-ekip çatışmasına dönüşmektedir.
Partide haksızlığa ve vefasızlığa uğrayan demokratik yapılı mücadeleyi benimseyen kişiler, antidemokratik yöntemleri aşamadıklarından ya partilerini değiştirmişler yada siyasete ilgisiz kalmışlardır.
Hizipçilik; sosyal ve siyasal seviyenin düştüğü yerde başlar. Açık ve seçik politikaların, öz eleştirinin ve dostlukların varolduğu yerde hizipçilik olmaz yada yaşayamaz
Bu gün memleketin derdiyle dertlenecek, onu kendi derdi bilecek nice değerler acımasız, çağdışı entrikacı bir siyasi sistemin çarkları arasında kıyılmış yada saf dışı edilmiştir. Bu entrikacı sistem ilke ve ideoloji boyutundan uzaklaşmış, kişisel hırs ve kavgaya dönük mücadeleye bir de çıkar ilişkisi sokularak siyaset kirlenmiş, yozlaşan siyasal ortamda siyasi tarihimizin en yüksek ( %20-30 ) kararsız seçmenini doğurmuştur. Buda depolitize bir ortam ve marjinal partilere kayışı hızlandırmıştır.
Sn. Cindoruk’un parti tavanında yapmış olduğu uzlaştırıcı ve birleştirici tavrının, açılımının tabanda da uygulanması sağlıklı bir yapılanma sağlayacak, partiye sahiplik ölçüsü kazandıracaktır.
Büyük devlet adamı olmak, politika gibi kirli, iniş ve çıkışlı ve çeşit, çeşit engellerle dolu bir arenada hem netice almak, hem de haysiyetli kalmak çok zordur.
Hele bizim gibi, ömrü darbelerle mücadele içinde geçmiş birine darbeci diyecek kadar akıl ve izandan uzak suçlamalarla insanların önünün kesilmek istendiği, huzur, sükun ve istikrarın mevcut olmadığı bir memlekette 76 yaşında bir davanın bahadırlığına soyunmak her babayiğidin harcı değildir.
Kolaylıklar sn. Cindoruk, Allah muzaffer eylesin…
22.05.2009