2008'in ve 21. yüzyılın ulusumuza ve insanlığa barış,özgürlük ve adalet getirmesini; ayrıca savaşsız,terörsüz ve doğanın katledilmediği yaşanır bir dünya olmasını diliyorum.
Yeni yıla başlarken; ülkemizin ve ulusumuzun karşı karşıya olduğu siyasal ekonomik, kültürel, sosyal ve terör gibi çok ciddi iç ve dış sorunlarla karşıya olduğunu unutmayalım. Bu sorunların üstesinden gelebilmemiz için de geçmişin ve geleceğin iyi muhasebesini yapmamızın gerektiğine inanıyorum. Ayrıca emperyalizmin dünyamızda, bölgemizde ve ülkemiz üzerinde oynamak istediği oyunları saptayıp, ona karşı projeler,stratejiler geliştirmemiz gerekmektedir.
2007 yılı bittiğinde ülkemizin içinde bulunduğu duruma göz atalım. Ekonomisi İMF'ye bağlı. 408 milyar dolar iç ve dış borç yükü altında. Özelleştirme adı altında Cumhuriyetimizin kazanımları olan “KİT”ler yok pahasına satılmış. Yeraltı,yer üstü zenginlik kaynaklarımızı yerli ve yabancı işbirlikçilerine yok pahasına peşkeş çekilmiş. Eli kanlı PKK terörü 40 binin üzerinde insanımızın canını almış, 300 milyar dolar tutarında ekonomik kayba neden olmuş.
Dış politikamız ABD ve AB'ye bağımlı hale gelmiş. ABD'nin “Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde kendisine “Ilımlı İslam” modeli biçildiği ve Malezya'ya benzetilen, yine AB kriterleri adı altında; ülkemizin sosyal, kültürel,etnik ve dinsel dokusu bozulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizin bölünmüşlüğünü gösteren haritalar yayınlanmaktadır. Ülkemizin üniter yapısının, bağımsızlığın tartışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Cumhuriyetin kazanımlarını, Atatürk ilkelerini her geçen gün birer birer kaybediyoruz.
Ülkemizin içine düştüğü bu durumu tespit edip halkı aydınlatan, uyaran yurtseverlere, aydınlara, emperyalizm ve onun işbirlikçileri “Marjinal, çağdışı, dinazor, sevr paranoyakları” gibi yakıştırmalarla aşağılamaya, susturmaya çalışıyorlar.
Onlar: Korkak,teslimiyetçi, sorgulamayan,üretmeyen, asalak yaşayan insanlar istemektedirler.”Bal tutan parmağını yalar, böyle gelmiş böyle gider, bu ülkeyi sen mi düzelteceksin, bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın gibi söz ve deyimlerle birilerini bekleyen, birilerinden icazet alan silik bireyler ve toplumlar yaratmaya çalışırlar.Ulusumuzda da bu durumun oluşmaya başladığı gözlenmektedir.
Oysa bizlerin: Üreten, düşünen, sorgulayan, dik duran, cesaretle bildiğini söyleyen, eğilmeyen, bükülmeyen, yaşamı göğüsleyebilecek eğitilmiş insanlara ihtiyacımız var. O insanlar ki; ülke ve ulus çıkarlarını kendi bireysel çıkarlarının üstünde tutan,ilkeli ve onurlu insanlardır.
Bir gün: TARİH BABA, siyasilere, sivil toplum örgütlerine, üniversitelere, yargıya, orduya, medyaya, bilim adamlarına, aydınlara, sanatçılara kısacası sana bana, hepimize soracak. Ülkenizin ve ulusunuzun bu kötü gidişine neden seyirci kaldınız?Akıl tutulması yaşadınız?Karınlarına basmayınca ses çıkarmayan “Bonmarşa” bebekleri gibi sustunuz. Unutmayalım ki; sessizlik haksız gücün kullanılabilmesi için ortam yaratır.
Her şeye rağmen 2008'e başlarken; ülkemizi ve ulusumuzu kaybetmemeye, umudumuzu yitirmemeye kararlıyız. Biliriz ki! ”Sabahı olmayan gece yoktur.”
Türkiye'nin geleceğini belirleme hakkında onurlu devlet adamlarına ve ulusun kendisine aittir.
Ey halkım!”Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır.”öz deyişinden mesaj alarak, teferruatları bırakıp, ulusumuzda “Kuva-ı Milliye” ruhu veya 2007'deki Cumhuriyet mitinglerinde yaratılan yurtseverlik, bağımsızlık heyecanı, dalgasını bir daha yaratalım. Yaratalım ki; ülkemizi ve ulusumuzu çağdaş, aydınlık yarınlara taşıyalım. İnsanlarımıza ve gelecek nesillerimize yaşanabilir Bir TÜRKİYE bırakalım.

 

11.01.2008