Yazı yazmak istemiyordum.Çünkü son bir aydır zor günler geçiriyordum . Buna rağmen duygularımı sizlerle paylaşarak biraz olsun rahatlamak istedim.
Seçimlere birkaç gün kala meslektaşım arkadaşım emekli öğretmen Ali Ünay’ı kaybettim.O sendikal mücadelenin yiğit,gözü kara bir neferi idi .Onunla otuz yıl sendikal mücadelenin çeşitli aşamalarında kader birliği ettik.Onun ölümü beni derinden etkiledi.
O’na üzülürken Köy Enstütülerinin ışıklarından ,mesleğimin ilk yıllarında tecrübelerinden yararlandığım,Emekli Öğretmen Ağbeyim Hakkı Canlı’yı kaybettik.Üzüntüm bir kat daha arttı.
Size şaka gibi gelir onlara üzüntülerim bitmemişti ki Öğretmen Okulundan arkadaşım , aynı zamanda mesai Arkadaşım Emekli Öğretmen Aytaç Eren’i kaybettim.Bu arka arka gelen ölümler beni iyice sarmıştı.
Artık bu acılar bitsin diyordum ki, Azrail bu defa bana darbe vurdu.
Yoksulluğun,ezilmişliğin ,eğitimsizliğin simgesi olan beni doğuran ,beni sütü ile besleyen ,büyüten 91 yaşındaki yani bir asıra yakın hayat süren ANNEM Hanife Pınar’ı aldı.Bu ölümler bende şok etkisi yarattı.Sanki Taşova’da sevdiklerime tusunami vurmuştu.
Nisan ayı süresince arka arkaya gelen artçı ölüm depremleri ile yorgun ve bitkin düşmüştüm.Bende akıl tutulması olmuştu.
Dostlar bana taziyeye geliyor,ben onlara gidiyordum.Hayat acımasızca devam ediyordu.
Bu süreçte arada bir ülkemde olup bitenleri basından tv’den izliyordum.Ülkemin üzerinde oynanan oyunları ,dolaşan kara bulutları düşündükçe bireysel acılarımı unuttum.Ülkemin ve ulusumun acılarını düşünmeye başladım.Bir ara insanların kendisi ile hesaplama zamanı gelmedi mi diye düşündüm.Sanki düşündüğümden dolayı kendimi suçlu hissettim.Çünkü gün bana yaşama sevinci vermiyordu. Tam bu sırada tv başında yorgunluktan uykuya dalmışım,rüya görmeye başladım.
Günde dört mevsimin yaşandığı yurdumda:
Cumhuriyetin kazanımları yerine konmuş,ülkem daha ileri gidiyor.Borçlar ödenmiş. Yatırımlar yapılmış,insanlar işe ve aşa kavuşmuş Yolsuzluk ,kapkaç,çete-mafya gibi hertür kirli işler son bulmuş.
Ağalık,şıhlık düzeni kalkmış.Tarikatlar,cemaatler yok olmuş.Töre cinayetleri işlenmiyor.Kız çocukları küçük yaşta evlendirilmiyor.Herkes eğitim ve sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanıyor.Namussuzluğun,onursuzluğun,satılmışlığın yerini;İnsanı insan yapan dürüstlük,dosluk,kardeşlik,eşitlik,özgürlük ve barış gibi yüce evrensel değerler almış.Bilim adamları,aydınlar,sanatcılar,yazarlar artık özgürce yazıyor,konuşuyor.Onlar ülkesinin ve toplumun aydınları olmuş.
Ülkeyi yönetenler siyaset adamı değil,devlet adamı olmuş artık bireysel çıkarlarını değil ,ülke ve toplum çıkarlarını düşünüyorlar.
Devlet şeffaf olmuş,hukuk işliyor.Derin devlet yok olmuş faili meçhul cinayetler işlenmiyor;Ne darbe ne şeriat korkusu var.
Türkiye’m Atatürk’ün gösterdiği hedefe doğru,yani çağdaş uluslar düzeyine hızla ilerliyor.
Anneler,babalar,çocuklar mutlu ve her yer cıvıl cıvıl kuş sesleri ile dolu.Her şey insanlar için yapılıyor.İnsanlar yaşama sevinci dolu geleceğe umutla bakıyorlar.
Bir ara bacağımdaki sancı ile uyandım.Meğer RÜYADA imişim .Bu güzel rüyamı bozan sancıya çok kızdım.Yaptığını beğendin mi dedim.Kalkıp balkona çıktım.Sabahın yakın olduğu zamandı ortalık zifiri karanlıktı ürktüm sonra kendime geldim,umudumu yitirmedim.
Sonra karanlığa seslendim;Ne kadar korku ve umutsuzluk aşılasan da ÜLKEMİN VE ULUSUMUN ÜSTÜNE GÜNEŞ DOĞACAK dedim
30.04.2009
Em.Öğretmen
Ahmet Pınar